Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

03 Ağustos '12

 
Kategori
Dünya
 

NATO Türkiye için Suriye'ye girmez

NATO Türkiye için Suriye'ye girmez
 

Türkiyenin üye olduğu güvenliksiz örgütü


Türkiye, NATO'ya güvenmeli mi? NATO Türkiye için Suriye ile savaşa girer mi? Suriye'nin Türk jetini düşürmesinin ardından NATO'nun nasıl bir tavır takınacağı merak konusu oldu. Türkiye’nin Uluslararası hukuk kapsamında atacağı adımlar tartışılıyor. Türkiye, düşürülen uçak ile ilgili NATO’nun 4. Maddesi gereği toplantı talep etti. 

Ne diyor 4. Madde ve 5.madde ;

NATO Sözleşmesi’nin 4. maddesi, “Taraflardan herhangi biri, taraflardan birinin toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığı ya da güvenliğinin tehdit edildiğini düşündüğü zaman, tüm taraflar birlikte danışmalarda bulunacaklardır” ifadesini içeriyor.

Sözleşmenin 5. maddesi ise “Taraflar, Kuzey Amerika’da veya Avrupa’da içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldırı olursa BM Yasası’nın 51. maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerler ile birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da Taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır” ifadesini içeriyor.

Uluslararası uzmanlar bu kapsamda NATO’nun 4. ve 5. maddelerinin devreye girebileceğine dikkati çekmektedir.

Nedense Türkiye, Kuzey Irak’tan yıllardır yapılan saldırılar için hiç NATO’ya başvurmadı, danışmadı da. NATO yani ABD’nin askeri kolu Irak’ın efendisi, Barzani’nin sahibi, PKK’nın işverenidir. NATO’yu NATO’ya şikayet etmenin anlamsız olduğu bilinmekte.

Şimdi ise Türkiye,  Rassmussen’li  Haçlı kuvvetlerinin önüne oturup, danışıyor. Bu “danışma”dan çıkacak sonuç,  NATO’nun think-tank (düşünce kuruluşu)lerinde oluşturulacak. Yine bildik şeyler.

NATO’nun gayriresmi düşünce kuruluşlarından biri olan, Atlantic Council!. (Sponsorları arasında birçok küresel şirket ve Türkiye’den TÜSİAD, TOBB, İstanbul Ticaret Odası, Coca Cola, Çalık Enerji, Yüksel inşaat, Enerjisa, Zorlu İnşaat, Türkiye Shell ve BP, Ağaoğlu ve İhlas Holding de var! )

1988’den 92’ye kadar Irak’ta savaşmış, “üstün başarıları” nedeniyle birçok  madalya almış uzman bir küresel memur olan Atlantic Council’in Başkanı James Joyner’in yazısında: NATO, Suriye’nin düşürdüğü Türk uçağı gerekçesiyle neden savaşa girmez?

Yazısında devamla diyor ki:  “Suriye’nin uçağı düşürmesi, NATO tüzüğünün 5. Maddesi’ne göre “saldırı” olarak tanımlanamaz. Doğal olarak uçağın düşürülmesi, Suriye’nin gösterdiği aşırı bir tepkidir ama öte yandan Türkiye, gergin ilişkiler içinde olduğu Suriye sınırında “saldırgan” bir harekette bulunmuş, Suriye hava sahasını ihlal etmiştir.

Zira; Suriye’de bir yılı aşkın bir süredir gerginlik tırmanmakta, Birleşmiş Milletler ve NATO üyeleri durumu kınamaktadır. Ama aynı zamanda  Güvenlik Konseyi üyesi Rusya ve Çin Suriye’ye karşı harekete geçmeyi veto etmektedirler.

Suriye içerisinden baktığımızda ise Esad’ın ordusu hala güçlü ve imkânları büyük, Esad’a sadıktır ve “muhalifler” paramparçadır. Suriye yönetimi, ordusu ve halkı bir bütün olarak dik durmaktadır. NATO’nun bu koşullarda, bir savaşa daha kalkışması akıl dışıdır. Dolayısıyla Suriye’ye bir askeri müdahale söz konusu değildir.

NATO’nun düşüncesi bellidir. Bir savaşın içinde yer almayacaktır. Çünkü karşısında Rusya, İran, Çin ve Avrasya güçleri vardır.

Öte yandan ABD Diş İşleri Bakanı Hillary Clinton “Küstahça saldırı kabul edilemez En sert şekilde kınıyoruz”, İngiltere Dışişleri Bakanı ve diğer sırtlanlar “Haydi Türkiye!”, “bunu affetme!” diye çığırmaya başlamışlardır. Oyun çok açıktır; Bölgede iki ülke büyük gayretle savaştırılmak istenmekte,  sonra da katliamın seyrine bakılarak, bu savaştan siyasal ve ekonomik azami kar elde etmeyi amaçlamaktadırlar.

Suriye savunma güçleri Türk askeri uçağını düşürdüğünde, Türkiye’nin bu hamle karşısında askeri yanıt vermesi bekleniyordu. Özellikle de Türkiye, Suriye rejimini, Suriye ordusunun Türk sınırında yaptığı saldırıların çoğalmasına sessiz kalmayacağı uyarısı yaptığı bir zamanda.

Ancak Türkiye, birçoklarını (Diş işleri Bakanını, AB Ülkelerini, NATO’yu, ABD’yi, Arap Ülkelerini) hayal kırıklığına uğrattı.

Türkiye,  NATO güçlerinin yanında Libya senaryosu gibi bir taraf olmak istiyor. Ancak NATO'da Esad’a karşı bir savaşa girme eğilimi göstermeden, bekleyen bir diğer güç olarak duruyor. Türkler, uluslararası kampanyanın bir parçası olmayı tercih ediyor. Türkiye’nin, ABD’den sonra ikinci büyük üye ülke olması, Asker sayısı itibariyle (Ordusu yaklaşık 750 bin) NATO’nun önemli bir üyesi olması, tüm ordusunu NATO’nun emrine vermiş olması bu gerçekleri değiştirmiyor.

Suriye konusunda ise elbette bu olay yoktan yere çıkmadı. Bir yılı aşkın bir süredir tansiyon yüksek seyrediyor. Bugüne kadar uluslararası alandan bir dizi kınama ve BM'den de çok sayıda karar çıktı. Bu seslere NATO ülkelerinin büyük bir bölümü de katıldı.

Bununla birlikte, Rusya ve Çin'in vetolarından dolayı Güvenlik Konseyi de harekete geçemedi. Ve NATO Genel Sekreteri Rasmussen de defalarca NATO'nun Libya'dakine benzer bir şekilde Suriye'ye müdahale etmek gibi bir niyeti olmadığını açıklıyor.

“Aynen Libya olayında olduğu gibi Batı'nın Suriye'ye müdahale etmesini de doğru bulmuyorum. Ayrıca yaşanan bu son olayın herhangi bir şeyi değiştireceğini de düşünmüyorum. Elbette, müdahale için çoğu sivil 20 bin civarında Suriyeli'nin hayatını kaybetmesi, olmaması gerektiği bir yerde uçan tek bir savaş jetinin düşürülmesinden daha güçlü bir zemin oluşturuyor.” Falan, filan, feşmekan…

Yine de elimizdeki olgular ışığında bir şeyin değişmediğini net şekilde görebiliyoruz. Dahası, olayın ardından Esad yönetimi de durumu ustaca idare etti. Her ne kadar görevde kalmak için ne yapması gerekiyorsa yapıyor. NATO'nun bu şartlar altında yeni bir savaşa başlamaya karar vereceğini düşünmek çok da inandırıcı görünmüyor.

Sonuç olarak;

1-Suriye, Libya ile karşılaştırılmayacak derecede, aşiret devleti olmayan, güçlü bir devlet geleneğine sahip bir ülkedir.

2-Dış güçler tarafından ülkedeki muhalefetin örgütlenmesine rağmen, halk ve ordu halen daha Esad’a bağlı olup, dik durmakta, bir bütünlük arz etmektedirler.

3-Suriye; İran, Çin, Rusya, Avrasya güçlerinin himayesi altında ve ittifaklarındadır. (Rusyanın körfeze savaş gemileri gönderip tatbikat yapması) Rusya’nın orada üsleri olduğu bilinmektedir.

4-NATO’yu kullanacak ABD’nin Suriye’de siyasal amaçları olmasına rağmen, enerji elde etme amacı yoktur. Siyasal amaçlarını daha az bir çaba ile Barzani ve PKK üzerinden gerçekleştirebilir.

5-NATO’nun Libya’ya yaptığı 26300 sortinin maliyetine benzer bir maliyeti, karşılayacak arkasında ekonomik bir güç birliği yoktur.

6-NATO Türkiye için risk almak istememekte, 4. Ve 5. Maddeyi işletmek istememektedir.

7-Suriye’nin silahlı düzenli bir ordusu, kimyasal ve nükleer silahlara sahip olduğu bilinmektedir.

Tüm bu nedenlerle; uğruna yüzlerce Mehmetçiği feda ettiğimiz NATO, bizim için sadece zorda kaldığında tüm ordumuzu amaçları uğruna tepe tepe kullandığı bir kan emici haçlı örgütü niteliğinde olup, bizim için kılını kıpırdatmaz.

Haksız mıyım?

Nizamettin BİBER

Uzman İnşaat Mühendisi 

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara