Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '11

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Nazım'ın izinde 10 bin km

Nazım'ın izinde 10 bin km
 

GALİNA'NIN NAZIM'I


Nazım’ın izinde 10 bin km Sibirya tren yolculuğu 

Nazım Hikmet’in 1922-1928 yılları arasında Sovyetler Birliği’nde bulunduğunu ve bu sırada, Sosyalist üretim ilişkilerinin imrenecek düzeyde olduğunu, ama 1952’de yeniden gittiği Moskova’da sistemin bozulduğunu ve özellikle Rusça dışındaki dillere ve etnik kültürlere yapılan baskı ve asimilasyonlar karşısında, Nazım’ın iyice morali bozulmuştur. Sistemin olumsuz uygulamalarını eleştiren aydınlara, yazarlara ve sanatçılara baskıların arttığına tanık olması, uğruna 17 yıl hapis yattığı bu sistemin yöneticileri tarafından kendisinin baskı ve kirli uygulamalarla karşılaşması, komünist şairi yıkıma uğratmıştır. Hatta, intihara bile teşebbüs etmiştir. Beş kez kalp krizi geçirmesine neden olmuştur. 

1953’de KGB baskılarından kaçmak ve 1957’de “İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu” adlı oyununun Moskova’da yasaklanması üzerine Sovyet Yazarlar Birliği Başkanı Konstantin Simonov’un da desteğiyle Nazım Hikmet; 10 bin kilometrelik Sibirya’da tren yolculuğuna çıktığını öğrendim. Bu yolculuk sırasında, özellikle Türk Dili konuşan kent, kasaba ve köylerde mola verdiğini de tespit ettim. Ve Nazım, bu uzun yolculuk sonunda Sibirya’daki Türk yurtlarından, inanılmaz boyutta mutlu döndüğünü Dr. Galina’dan öğrendim. “Kuvayı Milliye Destanı” yazarı yurtsever ve halkçı Büyük Türk Şairi Nazım Hikmet, bu uzun Sibirya yolculuğunun ardından şu söylemde bulunması beni oldukça etkiledi: “Türk masalları, efsaneleri, destanları, dansları, türküleri ve folkloru benim esin kaynağımdır. Türk sözcüğünü; ırkçı, kafatasçı ve şöven bir kalıp içinde tanımlamak yerine, kökü tarihin binlerce yıllık zengin mirasından gelen Türk Kültürü ortak paydasında açıklanmalıdır...” 

Tam 50 yıl sonra ben de, Nazım’ın yolunu izledim. Onun gittiği yerlere gitmeye karar verdim. Ve yollara koyuldum. İstanbul’dan uçakla St. Petersburg’a gittim. Atlas Okyanusu kıyısında bulunan ve eski adı Leningrad olan St. Petersburg’tan başlayıp, tüm Sibirya’yı boydan boya geçtim. Bu yolda konakladığım başlıca yerler şunlar: St. Petersburg, Moskova, N. Novgrod, Kazan-İdil Bulgar Türk Köyü, İshevsk, Votkinsk (Dr.Galina’nın kasabası), Perm, Yekaterinburg, Omsk, Novasibirsk, Kızıl, Irkutsk, Khabarovsk’dan sonra Pasifik Okyanusu kıyısında bulunan Vladivostok’da son buldu. Tren kompartmanlarının kapısı olmayan bölümünde yatarken, yol arkadaşlarınızla (yoldaşlarla) yemeklerde ve tüm yolculuk anında sevgi yüklü, candan, konuksever ve paylaşma kültürü olan Türkler başta olmak üzere, tüm Sibirya insanlarıyla Türkçe konuşarak yapılan yolculuk daha bir zevkli oluyor ve zamanın nasıl akıp gittiğinin farkında bile olmuyorsunuz. Sibirya’da, dünyanın en verimli toprakları ve ormanlık alanları içinden akıp giden elektrikli hızlı trenle sıkılmadan yol almak için, votka içmeyi (dışarıda -40 derece soğuğa karşı, +40 derece votka içerek bedeninizi dengeleyin) ve azığınızı yoldaşlarınızla paylaşmayı unutmayın. Çünkü yoldaşlarınız her şeylerini, her zaman sizinle paylaşmaya hazırlar... Hatta, evlerine bile konuk olabilirsiz... 

Transit Sibirya Treni ile Nazım’ın gittiği yolu izledim ve onun mola verdiği yerlerde konakladım. 10 günde, 10 bin kilometrelik maceralı, yorucu ve bir o kadar da keyifli bir tren yolculuğu yaptım. Molalarla birlikte üç hafta süren bu yolculukta en ilginç yerler, hiç kuşkusuz Türk yurtları oldu. Özellikle Tataristan, Başkortostan, Altay, Hakas, Tuva ve Buryat Özerk Cumhuriyetlerinde yaşayan Şaman inancı ve öteki Türk kültürleri, oldukça etkileyiciydi. Baykal Gölü ve çevresi ise, dünyanın en zengin hayvan ve bitki örneklerine sahip. Bir de buna insan ve doğa manzarasını eklersek, Sibirya mutlak görülmesi gerekli yerlerin başında geldiğini söylemek, hiç de abartı olmayacaktır. Tarım, sanayi, tarih ve doğal zenginlikler, Sibirya’yı yaşanılır yapıyor. Bir de, nüfus artsa ne güzel olur... Asya coğrafyasında yer alan komşu ülke Çin’de artan nüfus, stratejik sorun olurken; tüm Rusya Federasyonu topraklarında giderek azalan nüfus, ülkenin stratejik sorunu olmaktadır. Her halde Türkler, tüm Asya’da katalizör görevi yapabilirler. Avrasya Kültürü ortak paydasında... 

Belki, şimdiye dek gittiğim 66 ülke içinde en güzel fotoğrafları budarda çektim. En bozulmamış doğa ve en doğal insan ilişkilerini burada yaşadım. Sevdim, sevildim. En leziz yemekleri ve içkileri burada tattım. Kızıl’daki bir akıl hastanenin bahçesinde deliler, doktorlarla birlikte, Şifacı Kutsal Şaman Ana’nın yaktığı sevi ateşinin etrafında döne döne, yan yana ve yana yana dans eder gibi zikir ettim. Tıpkı 50 yıl önce bu ata yurdunu gezen Nazım Hikmet gibi ben de; farkın farkına varıp, içsel bir yolculukta çemberin dışına çıktım. Türk Kültürünün izlerini sürdüm. Sevgiyi sebil eyleyip, sevide odaklandım, yeniden... 

Büyük Vatan Şairi Nazım Hikmet’i biz genellikle komünist, çapkın, şair ve “vatan haini” yanlarıyla öğrendik. Türk diline ve kültürüne bağlılığını, tüm insanlığa ve Türk halkına olan sevgisini ve güvenini, ressam ve edebiyatın her dalında ürünler yazdığını, barışçı ve evrensel değerlere bağlılığını, emeğe odaklı hakçı ve ulusalcı yanını fazla bilmiyorduk. Benim bu çalışmamın ana amacı: Votkinsk’teki küçük evinde (Nazım Hikmet Müzesi) konuk olduğum yurtsever Nazım Hikmet’i yedi yıl süre içinde dört kez ölümden kurtaran ve bu gün 90 yaşında olan Nazım’ın sevgili doktoru Galina’nın anlattıklarından, bilinmeyen belgeler, mektuplar ve fotoğraflarından oluşan kaynakları yorum yapmadan siz sevgili okurlarla paylaşmaktır. Özellikle, (Nazım’ın kendi sesinden) 6 Aralık 1958’de Bakü Üniversitesi’nde yaptığı uzun konuşma ve 1961’de Budapeşte Radyosu’ndaki (Türk Edebiyatı, Orhan Veli, Sait Faik, Oktay Rıfat, Melih Cevdet ve Cahit Sıtkı Tarancı hakkındaki) konuşması, oldukça ilginç belgeler olduğu kanısındayım. Nazım’ın şiir, oyun ve makale yazma tekniğinin yanı sıra; okurlarından ve dostlarından gelen çok özel mektuplar ve yorumlarda, bu kitap içinde yer alan özgün belgelerdir. Vasiyetnamesi ve kendi el yazısı şiirlerinin yanında; ilk kez okuyacağınız, bir Osmanlı Paşası torunu olan Nazım Hikmet’in eşlerinin de içinde yer aldığı Aile Soyağacı da, bu kitap içinde yer almaktadır. Bana; Nazım’ın ipek kravatını, kalem kutusunu, imzalı fotoğrafını ve bazı özel eşyalarını armağan eden sevgili Dr. Galina’nın konukseverliği ve hala Nazım’a tutkunluğu adına, bu kitabı ona sunuyorum. Sevgi ve özlemle... 

www.dursunozden.com.tr 

 
Toplam blog
: 157
: 363
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

ÖZDEN, Dursun; (d: 21.10.1950, Niğde, Türkiye). Gazeteci, Gezi Yazarı, Şair, Belgesel Dursun Özde..