Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Ekim '13

 
Kategori
Güncel
 

Ne anormalmişiz, iğneyle normalleşiyoruz

Ne anormalmişiz, iğneyle normalleşiyoruz
 

Andımız kaldırıldı…

Kamuda türban serbest…

Ergenekon karara bağlandı…

Balyoz ’da(ki bu dava Ergenekon’la beraber paralel ilerleyen bir dava) Yargıtay’ın Adaletle Kalkınma ile sınavı vardı. Ki o da kazandı.

Eee normalleşiyoruz artık…

Başbakanın yaptığı konuşma da aslında da bu normalliğin verdiği güvenden kaynaklı… Aslına bakarsanız da bir o kadar da bilinçaltı yansımasının tezahürü…

Başbakan;Bu dava iğne ile kuyu kazılarak bugünlere ulaştı. Dava taşını gediğine koyana kadar mücadele edeceğiz...” dedi.

Kendi kendime dedim ne davası, ne iğnesi, ne kuyusu derken o kuyuya attığım taşın sesinden yankılananlar geldi aklıma…

Yıl 2003… “Balyoz Harekât Planı” adı altında 1. Ordu Komutanlığı’nda seminer düzenleniyor.

 O zamanlar Akp daha 1 yıllık…

Plan ne zaman açığa çıkıyor 2010 yılında… O zamanın komuta kademesi yani bugünün hükümlüleri, beceriksizleri yedi yıl boyunca darbe yapacaklar da bir türlü fırsat bulup yapamıyorlar…

Şimdi şapkanızı çıkartıp bir düşünün diyelim ki 2003 yılının Türkiye’sinde darbe yapılsaydı buna kim mani olabilirdi. Bir yıllık hükümet mi?

Ve yine düşünün, bu komutanlar diyelim ki o tarihten bu tarihlere kadar darbe yapmak için niye beklesinler? Akp güçlensin, orduyu tasfiye etsin, kamu kurum ve kuruluşlarına, polis teşkilatına, orduya, yargıya hep kendinden olanları yerleştirsinler de biz öyle darbe ya da darbe planı hazırlayalım da kendimizi kendi elimizle ömür boyu hapse mahkûm ettirelim mi dediler?

Daha önce de dedim şimdi yine diyorum Akp darbelerle değil, tarihle hesaplaşıyor. İşte bunu anlatan en güzel cümleyi bugün kendi ağızlarıyla söylediler. İğneyle kuyu kazılarak bugünlere gelindi…

Post-modern darbe olarak bilinen 28 Şubat’ta bunlar daha hocalarının tabiriyle “Bizim arka bahçemizde oynayan çocuklar” dı. Yani şunu demek istiyorum. O yıllarda (1997) irticaya karşı ordu- bürokrasi merkezli gerçekleşen sürecin bugün bu arka bahçe çocukları intikamını alıyorlar. Ve ben daha önce de dedim şimdi de diyorum bunların yaptığı siyaset “intikam siyasetidir”…

Şimdi size 28 Şubat’ta Erbakan hükümetinin zamanında olan dikkat çekici bir kaç faaliyetle ardından 28 Şubatta alınan birkaç kararın, Akp’nin reform dediği, olmayan demokrasiden demokratikleşme paketlerinin çıkarıldığı, icraatları yan yana koyuyorum bakın size ne çıkıyor…

1) 6 Ekim 1996'da Ankara, 23 Şubat 1997'de İstanbul’da sakallı, cübbeli Aczmendiler, Hizbullahçılar “şeriat isteriz” diye slogan atarak yürüdüler.

-- 2010 yılında yapılan referandum neticesinde şeriat isteyenler serbest bırakıldı.  O zamanda (28 Şubat) adı anılanlar başta olmak üzere anılmayan komutanlar toplanıp içeri tıkılmaya başlandı… Hizbullahçılar ise imzaya gidiyorlar gitmiyorlar mı belli değil, nerede ne yaptıkları meçhul… Ama bugün TSK mensuplarına Balyoz kılıfı hazırlanarak yıllarca hapis cezası verilişlerinin onandığı gün… Şimdi daha iyi anlıyorsunuzdur plandan öte davanın adının niye Balyoz olduğunu…

2) 28 Şubat Kararı:8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, tarikatlar kapatılmalı…

- Nur topu gibi 4+4+4 lük sistemimiz oldu. Kaldırılan imam hatipler geri geldi. Zorunlu seçmeli din dersimiz oldu. 28 Şubat’ta kapatılan bin kusur tane kuran kursu yeniden açıldı. Sonra Cumhuriyetin savcıları tarikatları soruşturuyor, dava açıyorlar diye o savcılar da özel yetkili savcılar tarafından soruşturuldu, örgüt üyesi yapılıp hapis yatırıldı. Ama o tarikatların faaliyetleri hala meçhul, ne yerler nerelerden beslenirler bilinmez…

3) 28 Şubat Kararı: Kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli…

- İğneyle, 11 yıllık iktidarlıklarında bir gün olsun türbansız günler geçmedi… Yok, okuldu, üniversiteydi, kampüstü kamusal alandı falan derken yavaş yavaşşş yedire yedire türbanı getirdikleri son nokta ortada… Ama bir o kadar da dekolteye, ruja tayta karışıldı. Kendinden olanlar demokrasisi benimsendi. Ve yine aynı demokratikleşme paketinde TSK giden kurban derileri artık cemaat vakıf ve dershanelerine, tarikatların şeyh ve müridlerine gidebilmesinin önünü açtılar…  

İşte bugün Başbakan’ın iğneli kuyulu cümlesini kullanmasının bana göre nedeni…

Bitti mi?

Hayır?

Ne diyor takipçisi olacağız. Malumunuz taş daha gediğini de oturmadı…

Ne diyordu 28 Şubat kararlarından bir tanesi “Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı” işte bu da şimdi iğneyle belli bir yol kat etti…

Önce milli bayramlardan bir şekilde sıyrılmanın yolları bulundu ki Ata’nın huzuruna çıkılmasın. Sonra çöplerde Atatürk portreleri gördük… Sonra gezi olaylarında Türk bayrağı üzerinde kalpaklı Atatürk portresine uzanan cümleleri işittik…

Ve bugün gelinen nokta da Andımız kaldırıldı…

Durmak yok, süreç işliyor…

Atatürk ilke, inkılap ve devrimleri ders kitaplarından, kamunun yaptığı sınavlardan bir bir ayıklanıyor. Atatürk’lü statların, üniversitelerin adları bir bir değişiyor. Yakın zamanda da taş gediğine oturur, kamu kurum ve kuruluşlarından portreleri iner, büstleri kaldırılır, Atatürk devlet büyüklüğünden çıkarılıp sıradan bir gazi unvanıyla anılır… Ne dersiniz belki paradan bile resmi kaldırılır…

Tüm bunları göz önünden bulundurunca inanın bence de Akp darbelerle savaşıyor. Ama sadece 28 Şubat’la (göstermelik 12 Eylül için açılan davayı saymazsak) savaşıyor… Sonra bize empoze edilen görüntüye bakıp bakıp biz de sanıyoruz ki vayyy be ne anormalmişiz de bunca yıl iğneyle normalleşiyormuşuz imajı çiziliyor. Hani bu tıpkı şey gibi… Demokrasi olmayan yerde demokratikleşme paketi gibi ya da demokratikleşme paketinden önce doğan ileri demokrasi gibi bir şey…

Norm/alleşiyormuşuz… İğneyle kazılan kuyuya giderken…

 
Toplam blog
: 255
: 326
Kayıt tarihi
: 26.11.10
 
 

İzmir doğumluyum. Uzun düşünceler, kısa şiirler hayatımın büyük bir bölümünü kaplar. Öyle gökkuşa..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara