Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '09

 
Kategori
Kültürler
 

Ne dersiniz?

Ne dersiniz?
 

Paylaşım...


Yüreğimde eskiye özlem var; hüzünlü ve mahcup… Sebebini bildiğim kırıklıklar; umursamazlıklara bürünmüş…

Her gün bir yerlerde, belirsiz zamanlarda karşılaştığım güncel yaşam kareleri… Çerçevesi; hoşgörü sınırlarımı zorlayan hareketler, konuşmalar… Dört bir yanım; içleri tıka basa doldurulmuş kara çuvallar, burnumu sızlatan kötü kokular…

Sessizliğime dibine kadar gömülerek; yaşamaya devam kararı almıştım. Ama canımı acıtmaya başladı; gün içersinde hayat duvarıma asılan son çerçeveler…

Çoğu zaman yol vermek zorunda kaldığım üç beş genç, ağır hareket ettiğim için çok kızdılar bana çok! Canım; o an acıdı ilk kez!... Hem kabahatli ben değildim ki; kaldırımlar, ıvır zıvırla doldurulmuş. Bekledim ki, belki yol verirler de önce ben geçerim. Ama olmadı öfkelendi köftehorlar… Utandım ve kendime kızdım. Onlar genç kuşaktı, öğrenciydi ve aceleleri vardı çoğunlukla… Öğrenmiştim artık; bundan sonra yol şartları ne olursa olsun ben; öğrencilere, gençlere yol verecektim. Söz verdim kendime… Artık yolda yürürken karşıdan gelen gençlere, öğrencilere ben yol veriyorum!... Evet evet; kendimden kırk yaş küçüklere yol vermeyi öğrendim…

Ama benimle alay etmelerine dayanacak gücüm kalmadı… Kulağımın dibinde; ağızlarında beyaz lastik parçasıyla, “şakurt şukurt!...” sesler çıkartarak şakalaşmalarına sadece gözlerimle tepki gösterdiğimde anladım ki “ben artık bir dinozordum” kimi zamanda çok af edersiniz “bir moruktum”…

İstemem; bana toplu taşıma araçlarında yer vermesin hiçbir genç. Ama ben; bebekli, hamile veya kendimden çok daha ihtiyar ve hasta birini gördüğümde, kendi yerimi seve seve veririm. Ne olur oturmaya devam eden gençler, bana öfkeyle bakmasınlar ne olur! Onları utandırıp mahcup etmek gibi bir düşüncem yok!... Lütfen.

Bekleme salonlarında, çocuk parkının banklarında, apartmanımın merdivenlerinde elbette ki oturup konuşsunlar, belki de kaçamak öpüşsünler. Gençler kavga edeceklerine, savaşacaklarına sevgilerini anlatsınlar masumane ama… Ama ne olur, merdivenlerden geçmemize müsaade etsinler; olayın boyutlarını pornografi gösterisine döndürmesinler. Ve bizler; onların sevişme pozisyonlarına seyirci olmak zorunda değiliz… Hem sonra; küçük çocuklar yoluma çıkıp parkın içerisinde buldukları prezervatifleri anlatmasınlar bana. İnanın ben mahcup oluyorum. Ne diyeceğimi bilemiyorum… Evet ben kabul ediyorum bir dinozor olduğumu, neslimin tükendiğini. Ama aşka ve sevgiye sonsuz hoşgörüyle saygı duyduğumu, çevremdekiler bilirler. İsterim ki tüm insanlar aşka ve sevgiye benim kadar hoşgörüyle saygı duysun…

Benim dar çerçeveli, belki de çok geri kafalı olduğumu düşünenler olabilir. Evet; yaşı benden büyük olanlara saygı duymak. Oturduğum masaya benden sonra geleni ayakta karşılamak. Karşımdaki insanın lafını balla da olsa kesmemek. Dışarıda ve iç mekanlarda karşılaştığım insanlara minik bir tebessümle iyi günler dilemek. Toplu taşıt aracından inerken şoförüne teşekkür etmek. Kaldırımda karşılaştığım insanlara yol vermek. Halka açık mekanlarda alçak sesle konuşmak; hiç olmazsa arka masadakileri rahatsız etmeden sohbet etmek. Diğer insanların haklarına saygı duymak. Rahatsızlık verdiğim davranışlarım için özür dilemek ve bunlar gibi pek çok alışkanlığım için ben dar çerçeveli olarak değerlendiriliyorsam kabul ediyorum ben dar çerçeveliyim… İşte bu sebepten yüreğimde eskiye özlem var; hüzünlü ve mahcup… Sebebini bildiğim kırıklıklar; umursamazlıklara bürünmüş…

 
Toplam blog
: 161
: 735
Kayıt tarihi
: 26.01.08
 
 

1955 yılının, aydınlık Nisan sabahlarından birinde; 22 Nisan sabahı duyulmuş ilk avazlarım… Üsküdar ..