- Kategori
- Şiir
Ne kalır geriye?
Görsel: www. aşkmasalı.com
Sel gider kum kalır geride... Deprem ve sarsıntılar gider, enkaz kalır geriye,
Kaza olur, belâ
olur, hastalıklar olur, geçip gider hayatta ama hasar kalır geriye,Parlak yalanlar çarçabuk uçar gider, demirimsi soğuklukta gerçekler kalır geriye...
Ya olmamış, eksik ya da yarım kalmış bir sevdadan
Ne kalır geride?
Eşiğinde, henüz doğmamış bebeklerin
Ağaçlara ve çiçeklere bağlı kordonlarla
Kendi kendilerini emzirdikleri bir sevdadan
Acı, elem ya da en azından kesif bir burukluk... Kırık birer kalp kalır, karmaşık iki zihin ve bir çift de yorgun beden kalır geriye...
Öylesi ki, kendi serüveni kadar
Tüm gücüyle ulaşmak için, sevdiği ötekine
Haksızca ve bazen de kıyarcasına uzaklaştırılan
Onlara uzanan diğer ellerin sahibi vücutların
Kümülâtif ağırlığı altında ezildikçe
Ezilmişlikten daha da yorgun düşen bedenler
Eksiklik duygusu, iç hesaplaşma anları ve "nerede yanlış yaptım"larla dolu sorular da kalır geride...
Hâlbuki sevda da bir tür dans gibidir, iki kişiliktir, hatalar da öyle, çoğu kez birlikte yapılır!
Bir de, derin bir suskunluk kalır,
Masalsı sevinçlerle bulutlar üstünde gezilen
O günlerden geriye, öyle ki
Masum tebessümlerden kendini tümüyle sunmaya kadar
O yelpazede paylaşılanlar ne kadar derinse
İşte o kadar derin ve uzun bir suskunluk.
İşte o suskunluğun çocuk parkında gezinirler bazen o doğ(a)mamış çocuklar... Ölü ve usta bir ozanın dizelerden yaptığı kaydıraklardan kayar, kafiyelerden salıncaklarda sallanırlar, "hiç"likten sonsuzluğa doğru hep kayar ve salınırlar...
Hoş, zaten biz doğmuş olanlar da bugün var yarın yokuz!
Zaman geçer...
Kırık kalplerden sökülen çıtalar,
o karmaşık zihinlerden çıkartılan çivilerle çakılır,
Birer sandık yapılır.
Yorgun beden halatlarıyla sıkıca sarılır.
Kaç gün, kaç ay, kaç yıl sürerse sürsün
Olmamış, eksik ya da yarım kalmış bir sevdadan
Tüm geriye kalanların konulduğu sandıkların üstüne
Kalın, italik harflerle "DENEYİM " diye yazılır
Altına da küçük harflerle; "bedeli ödenmiştir,
Hayatın bir kısmı verilerek!"
Biraz da, bizleri esir alan iktisadi aklın akılsızlığına uyarak...
Ve o sandık da
Olmuş -ya da olamadan- bitmiş sevda sandıklarının
yanına kaldırılır.
Kesif sisli gönül kilerlerinin,
Her türden ağırlığa dayanıklı, sabır raflarına...
Ve unuttu sansınlar diye,
Unutuşun uçurumuna düştüğümüz,
Evin o diğer tüm mekâ
nlarında(n)O kilere girdiğimizde, ister istemez
Her yanımız gibi
sözcüklerimiz de incinmeye başlar!
Ve insanoğlu-insankızı var oldukça, bu devri daim her daim sürer gider...
Yaş kaç, baş ne olursa olsun (*)
Hem yurtta hem de cihanda ...
İ. Ersin KABAOĞLU,
3 Aralık 2011, Ankara
(*) REDD Grubunun "Aşktı Bu!" ve MFÖ'nün " Hep Yaşın 19 " şarkıları da bu yazının ezgileri olsun