- Kategori
- Deneme
İçimizden kuş kaçışları!

Görsel kaynak: www.bydigi.net
Bir kafes vardı içinde, aslında küçük bir ev
Zaman zaman çokça bunaltan
Ezen ve ezilenlerin şu gerçek dünyasına inat,
Ona kafa tutan,
Hapseden değil de, aksine
İçindekini koruyup her daim canlı tutan
Bir kuş kafesi, aslında kuş evi
Göğüs kafesinden daha da içerilerde...
Boyutlarını hiç bir zaman ölçememişti. Rontgenlerde de çıkmıyordu. Ama kocaman olduğunu hissediyor, belki de biliyordu. İçinde, susamcıktan isketeye, sakadan ispinoza ve kanaryaya kadar türlü, türlü rengârenk kuşları vardı. Hatta bir de papağan… İç sesini taklit edip duran rengârenk bir papağan bile vardı…
İçindeki düşlerin, sevginin ve barışın
Asıl gerçekleri görüp bilebildiği
O hayat dolu kafesi, iç evi, dirençli kılardı onu
Ezen ve ezilenlerin şu gerçek dünyasının
Bunaltıp durduğu
Zihnini, yüreğini ve bedenini
Her daim diri, genç ve şen tutarcasına…
Bir gün açtılar o evin kapısını ve içindekiler hep birden uçarak kaçtılar!
Ve önce bazı şiirlerini ve şarkılarını alıp götürdüler, belki de kaf dağının arkasına (*)
Kimi; “Geçmiş artık yaşın, başın” dedi. Bazıları;“Seni yanlış tanımışım, aradığım sen değilsin”mişler… Bir kısmından da;“Toplumsal olanı boş ver, bireysele takıl” diye serzenişler… “Bu dünyayı sen mi kurtaracaksın, önce kendini kurtar ve tadına bak!” tamtamları arasında açtılar o kafesin kapısını…
Zaten son zamanlarda -böylesi bir atmosferin varlığı yüzünden- can kuşlarıyla pek de muhabbetli geçinemiyorlardı. Ne artık sevgili gibiydiler, ne de arkadaş kalabiliyorlardı...
Kimi gözleriyle,
Kimileriyse susmalarıyla hissettirdiler
Ve bazıları da iki dudak arası
Sözlerle söylediler ona bunları
Kendi kıyılarından el sallayarak…
Oysaki bilmiyorlardı; hangi yaşta olursak olalım, yine de hayatta bir daha hiç olamayacağımız kadar genç olduğumuzu...
Ayrıca, asıl o, kendi içinde gizliydi ve oraya bakmayı hiç kimse akıl edemiyordu.
Bir de, tek başına, hedefsiz bir "ben"in neredeyse bir "hiç" olduğundan, ancak "Biz(ler)"e doğru giden yolda mükemmelleşmiş, doyumlu ve bilinçli bir "ben"in "her şey" olabileceğinden de sanki habersiz gibiydiler!
Ey zamanın dışına düşmüş (denilen) adam
Ve içindeki, (sözde) zamanın dışındaki antik kuşları
Bilesiniz ki, onlar… Daracık kıyılarından el sallayarak söylenenler… Hem geleneksel hem modern, bazen de sanal ağlarla örülü görünmez kafeslerinde, (sanki) mutlu(mu)ydular!
Aile kafesi, iş-güç-meslek kafesi, dozu kaçmış din-iman, ilaveten Facebook, Tweetter ve de muhtelif geçici hazlar kafesleri içinde... “Tık”, "rating", “beğen” ya da “rahatla” sayısı tokluğuna, çoğu kez çaresizce çırpınanlar…
Bakma salladıkları ellerin avuç içlerinin beyazlığına, aslında, irili ufaklı, kara kara yalanlar gizlerler o ışıltılı ve bembeyaz ekranların arkalarında…
Ama sonunda başardılar
Onun iç kafesi, iç evi artık boş
Ve tüm kuşları da özgür, nazlı nazlı
Ait oldukları zamanlara doğru uçmaktalar
Fakat şimdi de o artık tutsak... O kafesin yerine bir çukur kazıp kendini gömmüşcesine tutsak... Ezen ve ezilenlerin, zaman zaman çokça bunaltan o gerçekler dünyasında!
Ruhu sanki puslu kuşlar atlası, şu post (hoşt)-modern zamanın keşmekeşinde...
Sanki haylaz bir serçenin kanatları ile asılır o
Söylendi sonunda kendi kendine: İnsanlık namına, içimize yeni kuş kafesleri gerek!
İ.Ersin KABAOĞLU,
29 Kasım 2011, Ankara
(*) Örn.Tuğba Özerk'in "Aklımda Sen Varsın" şarkısı