- Kategori
- Tarih
Ne mutlu, Türküm diyene!

Türküm, Türk gibi öleceğim.
Şu günlerde ne kadar çok ihtiyacımız var Atatürk’e.
Zannedersem Laik Cumhuriyetimizin başına geçilmek istenen TÜRBAN’A HAYIR Demek İçin Ankara’da Cumhuriyet adına yeniden buluşuyorlar.
İzmir’den bisikletçi Ahmet Üstündağ’dan bu konuda tam destek.
Hani Cumhuriyet ile Zafer Bayramlarında Ankara sokaklarını inleten Harbiyelilerin geçişlerini sürdürürken söyledikleri o marş halen kulaklarımda çınlanır.
http://www.youtube.com/watch?v=nhO2wyIjGoo
Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız (soyuyuz).
Tufanları gösteren, tarihlerin yadıyız (hatırasıyız),
Kanla, irfanla (bilgiyle) kurduk biz bu Cumhuriyeti,
Cehennemler kudursa, ölmez nigahbanıyız (nöbetcisiyiz).
Yaşa varol Harbiye, yıkılmaz satvetinle (gücünle),
Göklerden gelen bir ses sana ne diyor, dinle:
Türk vatanı üstünde sönmez güneşsin sen,
Kartal yuvalarında, hürdür millet seninle.
Yüzyıllardır Harbiye bu orduya şan verir,
Çıkardığı dehalar semalara yükselir
Baştan başa tarihtir mektebin her zerresi
Sarsılmayan azminle çelik kal'alar (kaleler) erir.
Şahikalar üstünde (zirvelerde) meydan okur bu erler
Yaklaşacak düşmana mezar olur bu yerler
Bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti
Tarihlere sorun ki bize "Ölmez Türk" derler.
10. yıl marşını dinlerken bile tüylerim diken diken oluyor. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! İşte Atatürk’ün eşliğinde 10. Yıl Marşımız.
http://www.youtube.com/watch?v=Fvh6CISJ5ck
Çıktık açık alınla on yılda her savaştan,
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan;
Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;
Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan.
Türk'üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Bir hızla kötülüğü, geriliği boğarız;
Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız.
Türk'üz, bütün başlardan üstün olan başlarız;
Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız.
Türk'üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Çizerek kanımızla öz yurdun haritasını,
Dindirdik memleketin yıllar süren yasını.
Bütünledik her yönden İstiklal kavgasını;
Bütün dünya öğrendi Türklüğü saymasını.
Türk'üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Örnektir uluslara açtığımız yeni iz;
İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz.
Uyduk görüşte bilgi, gidişte ülküye biz;
Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz.
Türk'üz, Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi ,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Bir de Kurtuluş Savaşı yıllarında yazılmış bir marşımız var ki “Bayrağı bayrak yapan kandır. Uğrunda ölmek varsa vatandır.” Şu bacak kadar çocuğa bakın acaba neler mırıldanıyor. http://www.youtube.com/watch?v=-CO7vgRaTNQ
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!
Bir de bu marşımızı müzik eşliğin de dinleyelim. http://www.youtube.com/watch?v=pJzUurSh3UY
Asırlardır tarih yazan bir ulusum var. İslamiyet ten önce de vardı bu ulus sonra da olmuştur. Ve bu ulus İslamiyet ten önce kadına değer verirdi. Ama ne olduysa İslamiyet ten sonra Araplaştırıldı. Onlar gibi giyinmeye başladı. Hanımlarımız kapandı. Özelikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde Hilafetin Türklerin eline geçmesiyle birlikte gericilik baş gördü. Osmanlı İmparatorluğu gerilemeye yüz tuttu. Padişahlar istedikleri gibi Avrupa’dan getirdikleri mavi gözlü sarısın hanımlarla beraber oluyorlardı. Sanki Türk kızları yokmuş gibiydi. Halk perişan sefil ve fakirdi. Hilafetin gelmesiyle gericilik yıllarca baş göstermiş.
Ta Osmanlı İmparatorluğu yıkılıncaya kadar sürmüş bu durum. Bir lider gelmiş. Altın saçlı mavi gözlü, ismi Mustafa Kemal olanı... Kurtarmış vatanını düşmanlardan. Cahil kalmış milleti aydınlatma yoluna gitmiş. Onun amacı devrimler yapmak değildi. Kılık kıyafet devrimini gerçekleştirmek değildi. Türk milletini gelişmiş ülkelerin seviyesine yükseltmekti. Çünkü halkına inanıyordu. İnandığını yaptı devrimleri gerçekleştirdi. Böylece ezilen kadınlarımıza değer verdi.
Şimdilerde kadınlarımız Atatürk’e değer vermiyor. Onu anlamıyor, onun fikirlerini önemsemiyor. Erkeklerimizin belki baskıları sonucu, beklide çevrenin etkisi sebebiyle kapanma yoluna gidiyorlar.
Son diyeceğim o dur ki “Türban meselelerine girmeden Atatürk İlke ve İnkılaplarına sahip çıkalım.” Sahip çıkmazsak bir gün Tarih bunun hesabını bizleresorar.
Saygılarımla…
Ahmet Üstündağ - İzmir.
9 Şubat.2008