- Kategori
- Eğitim
Türklerin eğitim anlayışındaki yanlışlıklar!

Atatürk.
Eğitim nasıl olmalıdır.
Gerçi öğretmen değilim ama ben de bu eğitim düzeninden son derece rahatsızlık duymaktayım açıkçası.
Bir laf vardır. Kaba caizse der ki “Çocuk bokun dan belli olur”
Çalışkan veya tembel! İlköğretim döneminde çocuğun ne olacağını öğretmenleri karar verebilir ve onu o yöne doğru eğitimini kaydırılabilirler. Sırf çocuğu lise son sınıfın sonunda tabi tuttuğumuz 3.5 saatlik sınav sonucuna göre geleceğini bağlamak ne yanlıştır ki bu da Türkiye’nin ne kadar çarpık eğitim olduğunun bir göstergesidir.
Halen çocuğum okuyacak doktor, avukat, öğretmen olacak diye ilköğretim dönemlerinden başlayıp gönderdiğimiz dershanelere bir sürü paralar akıtıyoruz. Sırf çocuğumuz o kadar öğrenci arasında yarışa sokmak. Tembel bir öğrenci için böyle bir sınava sokmak hem de iler ki düzeyde ki liselerden gelmiş, iyi öğretim almış ve de kendi ispat etmiş öğrencilerle aynı kefeye sokmak ne kadar da yanlış bir şey.
Bu sene olimpiyat yılı ve yaz aylarında Pekin’de Olimpiyatlar düzenlenecek. Sporcularımız hazır mı? Kaç branşta yarışlara katılacağız. Daha henüz belli değil. Halbuki diğer ülkeler de bu çalışmalar, ta 10-15 yıl önce başlamış ve sporcularını yetiştirmişlerdir bu sene ki olimpiyatlar için. Devletin güvencesiyle. Bu sene yarışacak sporcular 10-15 yıl önce ilköğretim talebesi iken.
Bence ilköğretim de bulunan eğitimciler her bir çocuğu ile ilgilense ve onlara yön verilebilseler. Sen doktor, avukat, öğretmen olursun. Sen vücudun lastik gibi jimnastikçi olabilirsin veya futbolcu. Senin sesin çok güzel ve sen olsan sarkıcı olursun diye konservatuara yönlendirilirse. Ve bunların hepsi ilköğretim dönemlerin de yapılsa. Mesela öğrenci liseye geldiğinde hangi liseye gideceğini öğretmenleri gözetimiyle sağlansa diyorum daha iyi olmaz mı?
Bu arada ezberi ile olan hafız olabileceği yakın olanları da İmam Hatip Liselilere yönlendirsek. Onlara da ihtiyacımız var.
Devlet güvencesi ile bunlar pekala yapılabilir.
Devlet güvencesi ile diyorum. Tabi Atatürk İlke ve İnkılaplarını zedelemeden. Ama nerede.
Şimdi ki yönetim ve bundan önceki yönetimler lise son sınıf sonunda yapılan 3.5 saatlik sınavı ortadan kaldırmayı cesaret edememişlerdir. Böylece öğrencilik hayatında daha çocukluğunu yaşamadan monoton bir hayata dönüştürüp sırf ders çalışmayı zorlamayı çalışmayı istemek ve gençlerimizi geleceğini bu sınava bağlamak ne derece doğru. Ve yapılan hatalar belki birkaç öğrenciyi mutlu edecek ama çoğunu mutsuz etmektedir. Ama yapılacak bir şey olmayıp kadere boğun eğilmektedir.
Bizler kendi başlarına böyle kararlar almak yerine diğer ülkelere heyetler gönderip eğitim düzeyini değiştirebiliriz. Böylece çocuklarımızın mutluluğu için, sonu belli olmayan sonuçlara paralar dökmek yerine devletin güvencesin de çocuklarımızı eğitmek daha mantıklı değil mi?
İste o zaman gelişmiş memleketlerin seviyesine gelmiş oluruz.
Atatürk’te bunu istemiyor muydu?
Ahmet Üstündağ – İzmir.
8 Şubat 2008