Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '08

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitim mi, şekillendirme mi?

Bir çinli dostum vardı. Bana hep şöyle derdi; "yüzün gülmüyorsa dükkan açma" :) Ben biraz abartıp gülmekle kalmayıp, herkesle selamlaşmaya başladım. İnsanlara sabahın köründe "günaydın. merhaba, iyi günler" diyerek gülümsüyorum. Yapacak hiçbir şeyleri yok. Ya karşılık veriyor ya da surat bir karış yürüyüp gidiyorlar. Bilin bakalım hangi tipleme çoğunlukta... İlk zamanlarda insanlar deli olduğumu düşünüyorlar sanırım. Ancak sonraları onlar da bana selam vermeye başlıyor. İşte işin güzel kısmı burada başlıyor. Her gün selamlaştığım insanların bir süre sonra selamlaşma esnasında sergiledikleri beden reaksiyonlarından ruh hallerini anlamaya başlıyor (sıkıntılı, sevinçli, üzgün, mutlu vs.) ve ona göre sohbet ediyorum. Bu da zaman içinde işlerimin artmasına sebep oluyor. Bugün de iyiyim, sağlıklı ve huzurluyum. Dün söz etmiştim eğitim konusuna takılacağım diye... Evet takılıyorum.
Gutenberg, Copernicus, Galileo, Isaac Newton, Benjamin Franklin, Lavoisier, Samuel Morse, Gregor Mendel, Alexander Graham Bell, Edison, Louis Pasteur, Charles Batchelor , Marie Curie, Einstein, Sheaksper, Marks, Lenin, Mao, Konfiçyus, Hegel, Freud, Archimed, ve birbirinden değerli, günümüze damgasını vurmuş, mucit ve bilim insanlarının yaşadığı dönemleri, şimdiler ile kıyaslamak söz konusu bile değilken, nasıl oluyor da çağımız dünyasında (gelişmişlik, eğitim, ekonomi, alım gücü, sağlık, teknoloji, tıp en üst düzeyde iken) çok uzun zamandır bilim adamı yetişmiyor? Üstelik şimdi olanaklar da çok fazla (mı).
Yoksa eğitim dediğimiz olgu, birileri veya içinde yaşadığımız sistemler tarafından bize sunulan bir yapılaştırma sistemi mi, şekillendirme mi?
Bir arkadaşım var, kendisi ülkemizin en saygın üniversitelerinden mezun ve yurt dışında master yapmış bir zat. hatta türkiye de ekonomi piyasalarında hatırı sayılır bir yeri de vardır. Kendisi ile sürekli (20 senedir) bu konuyu ve benzer konuları tartışıyoruz. Sonuca varmak üzereyiz. Arkadaşım ülkemizde çok hatırı sayılır biri olmasına karşın hiçbir el becerisine sahip değildir, fesefi konular tartışamaz, ekonomiden hiç anlamaz, siyaset onun için öcü dür. Ama fanatik fenerbahçelidir. Arkadaşım standart bir vatandaştır, evli ve çocukludur. İşinde (branşında) uzmandır ve herkesle aynı kaygıları taşımaktadır. Üretecek, düşünecek, yaratacak bir saniye zamanı yoktur. Sistem ne derse onu yapmaktadır. Tatile çıkacağı zamanı bile sistem belirlemektedir. Eve geliş gidiş saatleri bile işin durumuna bağlıdır. Şu tespitte hem fikiriz: Sistem sizi özendirerek ve toplumsal baskılara maruz bırakarak eğitim denen çarkın içine alıp sizin yaşamınızı kolaylaştırmak için değil, kendi işlerini görmeniz konusunda, sizden sonuna dek faydalanmak için şekillendiriyor. En çok kızdığım olay da en iyi derece ile üniversite bitirmiş elemanı alıp, daha sonra onu kursa göndermeleri. Kardeşim o kadar biliyorsan neden elemanlarını üniversite bitirenlerden seçiyorsun? Herhangi birini al ve kendi kalıplarına göre yetiştir. Hayır eğitimsiz insanı yetiştiremez... İllede eğitimli olması gerekiyor. Aklıma geldi; Bir ara bir tv kanalında mucitler yarışması olmuştu. Büyük şehirlerden katılım hemen hemen hiç yoktu ve katılanların hemen hepsi yeterli (sözde) eğitimi almamışlardı. Hepsi de cin gibiydi. Gözlerinden ateş fışkırıyor du.
Sonuç:Okur yazar olmayan kişilerle görüşeceğiz. (eminim medya ya konuştukları gibi "pişmanız keşke okusaydık" demeyecekler.
Bu konuda bir de kızılderililerle konuşmak gerek. Çünkü onlar en doğru olanı yapıyor, yaşam oluşturmuyorlar. Doğa ile iç içe yaşıyorlar. Gerekli bilgi ve tecrübelerini de peşlerinden gelen nesillere en doğru biçimde aktarıyorlar.
Yol durumu: Dkkat ettim, lüks arabaların büyük bir kısmının sinyalleri çalışmıyor ve sürücüleri etrafta başka araç yokmuş gibi sürüyorlar. Neden acaba? Tarla da traktör kullananlar iyi bilir. Sinyal vermeniz, sağa sola bakmanız, nerede park edeceğim diye düşünmeniz, başka bir araca yol vermeniz gerekmez. Yoksa bu yüzden mi?


Sağlığım yerinde, bir işim ve bir ilişkim var. Çok param yok ama aç değilim hiç borcum yok. Bu yüzden mutluyum ve düşünebiliyorum. Bugün işlerim fena değildi. Bu günlüğü yazabilmek için 28 kez bilgisayar başına oturdum:)

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..