Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Neden evleniriz neden?

Neden evleniriz neden?
 

İki insan, evlilik kararı alır, bunun nedenleri niçinlerini kalıplara sığdırarak tanımlamak imkansızdır. Neden otururuz o nikah masasına ve neden HAYATIMIZIN EN DELİCE KONTRATINA kendi rızamız ile imza atarız. Bedenimize, ruhumuza, sosyo-ekonomik tüm malik olduklarımıza ortak olan bu yaşam ipoteğine bizi güle oynaya iten sebepleri konuşalım mı?

Hatta maddeler halinde de sıralayabiliriz bu olağanüstü salaklığımızın nedenlerini.

1-Ailemiz artık yeter! demektedir, bir ayağının çukurda olduğundan hayıflanan büyük babanız söylenip durmaktadır,

-Torunumun çocuğunu kucağıma almak istiyorum, evlen artık hadi!


Bir takvim sayfasında okumuş galiba torunun çocuğunu kucaklayan doğruca cennete gidermiş,
ah dedem ya sen cennete gideceksin ya ben!

2-Arkadaşların korkunç ve de şiddetli dayatmaları.

A-Oğlum, evliliğin iş başarılarıma olan katkılarını asla anlatamam sana,
düzenli bir hayat, sakin mutlu hafta sonları, eşli grup gezintilerindeki barbekü ziyafetlerindeki muhteşem lezzet, sohbetler...

B-Kızım, artık evlen, zaten otuz yaşından sonra anne olmak da riskli, babana hesap vermek diye bir zorunluluk da yok, kimse albenili bakışlarla gözucuyla bakmayacak, laf atan da olmayacak, bak tam sana göre biri, evlen artık evlen...

3-İş çevresinde muhtemelen terfiler için bulunmaz fırsattır evlilikler.

Aile sahibi olanlar için genel müdürlük, yönetici birimlerindeki üst düzey statüleri daha makuldür gibi bir ard niyetli bakış açısı hakimdir ya şirketlerde, işte bu SABİT FİKİRLERDEN dolayıdır ki, sanki evli değilsen alt kademelerde sürünür durursunuz kabusu ile atılır o imzalar.

4-Özentidir.

Komşu Feyyaz beyin inşaat mühendisi oğlu, güzeller güzeli bir kızla evlendi, mutlu mu mutlu!

Hadi sıra bende, ben de artık mutlu dingin bir hayata kavuşmalıyım. Ya da filancanın kızı kırk gün kırk gece davul zurnayla kocaya vardı, benim neym eksik,

Biraz daha geç kalırsam adım kız kurusuna bile çıkar valla!

5-Ana baba olmak histerisi.

O ufacık bedenin, kendine ait bir parçanın keskin kokusu ta ciğerlerinin içinde hissedersin bir an gelir.

Ama iş başa dönüşünce aslında o kokunun altını ıslatan veledin çiş kokusundan başka bir şey olmadığını anlarız da bu çok geç DANK !eder...

6-Düzenli bir cinsellik özlemi.

Bu genellikle erkek cins için geçerlidir, biz kadınlar bir asır seks yapmasak bunun düşlerinde dolaşmayız çünkü anotomilerimiz erkek yaratıklar ile taban tabana zıttır.

Biz kadınlar, salakça da olsa sevgi, sevgi diye diye, musalla taşına kadar arar dururuz o hiç olmayan efsaneyi.

7-Hayatı paylaşacağımız gerçek bir dost arayışı.

Bu en mantıklı gerekçe gibi göründü bana siz ne dersiniz sevgili blogcular?

-


8-Ekonomik destek arayışı,

Bize önerilen hatun ya da bey çok varlıklıdır ya, balıklama atlarız nikah masasına, sınıf atlama merakının rüzgarına savrularak, şakırtılı hayatın peşine düşerek basarız imzayı.

9-Eğer taraflardan biri ya da her ikisi de boşanmış kişiler ise; toplumun mengeneye aldığı DUL İMAJI nı yıkabilmek adına, fazlaca ince eleyip sık dokumadan atlarız ilk karşımıza çıkan seçeneğin hayatına...


Ardından da bize bu imzayı attıran konu komşu ve akrabalara her fırsatta türlü küfürler basarız ama iş işten geçmiştir artı.
Yaşamımızda bir kadın ya da bir koca vardır ama olması gereken midir değil midir bu tartışılır.
10-Aşk vardır, özellikle bir sahil kasabasında, ya da bir dağ evinde kayak yaparken, bir tarihi gezi sırasında, tesadüfen çıkıverir aşk karşımıza, o tılsımlı güümseyişler, kan dolaşımının alt üst olması, ayaklarımızın yerden kesilmesi, adrenalin heyecan mutluluk.. tüm hormonların aşk ölçeği ile dokuz onda dokuzluk depremle sarsılması...
Bu eğer evlilikle sonuçlandıysa, eyvah!

Zamanla mikserle çırpılan ayranın köpüğü gibi o heyecanlar su yüzünde kalır,
asıl değerli olan paylaşımlar dibe vurur.

Eğer dibe vuran tortular, BEYİN VE DÜŞÜNCELER gibi mesela, az ise yandınız demektir.

Çünkü kendinize geldiğinizde muhtemelenkucağınızda ve de nüfusunuzda yeni bir isim vardır. ÇOCUK YANİ!

11-Uzun yıllar birliktelik yaşadığınız kadın ya da erkeğe verilmiş bir SÖZ vardır ve onun yerine getirilme zamanı artık gelmiştir. İdam mahkumunun yüz ifadesi ile oturursunuz o masaya ve son fermanınıza basarsınız imzayı.

12-O sizin için biçilmiş kaftandır, kimbilir ruh ikiziniz filan bile olabilir!

O da ne, aynı yemekleri seviyor, caz müziğinden hoşlanmakta, operayı sevmekte,
aynı spor takımında mutabıksınız, aynı giyim tarzı, aman allahım o da aynı banka ile çalışmakta, o da ne, spor ayakkabımızın markası bile bir, on günde bir tenis oynardım o da tenise aşık, çok saygılı, çok özel, çok da güzel...

Bu kadarı da olmaz ya, arabalarımızın markası bile aynı, hani neredeyse onunki gri benimki beyaz olmasa gerçekten ikiz olacağımıza inanacağım, ben denizden hoşlanırım, bu bari farklı olsun, hayır o da deniz hayallerinde, hatta bir müşterek yat alarak egeturuna bile çıkmayı düşünüyoruz.

YUH ARTIK YA!

İçlerinden biri ya çok uyanık bir üç kağıtçı ya da milyonda bir olası tesadüflerden biridir bu örtüşmelerin buluşması, diyesim geliyor...

Benim bildiğim yat tutkusu; erkek egomanyasındadır ve genellikle aynı av zaafı gibi, ufak kaçamaklar için şahane paravanlar olarak kullanılırlar.

Benim bildiğim, opera biletleri genellikle çift kişilik satın alınırlar ama maalesef haz duyan genellikle sadece bir kişidir, diğeri genellikle uyur!

Benim bildiğim biz kadın milleti, kent merkezlerinden bir haftadan fazla uzak kalamayız, özellikle alışveriş shopinglerine tutkularımızdan dolayı...

Bu nedenle değil Ege, cennete yelken açsanız, o ufacık kamarada sadece SİZİ KAYBETMEMEK ADINADIR o

-Hadi sen neredeysen benim de yerim orasıdır hayatım palavraları!

13-Tek bir düşünceniz vardır, sadece evlenmek.

Hazır olduğunuz için, sevdiğiniz insanı gerçekten bulduğunuza inandığınız için,
hayatınızın yüzde yüzünü paylaşmak istediğiniz için, sadece evlenmek ve de mutlu olabilmek...

Ya karşınıza çıkan kadın ya da erkek, ya o buna hazır değildi ise, ya yukarılarda sayıp döktüğüm maddeler onun için geçerliyse siz bu fantaziyi evlilik adına tek başınıza başlatır ve detek başınıza sonlandırmak zorunda kalırsınız.

SONUÇ;

EVLİLİK İKİ KİŞİLİK BİR MÜESSESEDİR.

Mutlu olabilmek, ancak mutlu edebildiğin kadar mümkündür.


Hayatta ancak ve ancak verdiğin kadar alırsın.
Verdiğin de aldığın da eşit dengelerde olmalıdır.
Umarım bu analizler şu cumartesi günü yüzünüzde gülümseyiş oluşturmuştur.

Sevgi ve muhabbetlerle dolu bir aile yaşamı temennilerimle.

Nilgün Çakıcı'dan analizler=

 
Toplam blog
: 238
: 1468
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Bursa'dan bir milliyet okuru olarak, burada sizlerle olmak çok güzel. Bir ev hanımıyım, iki çocuk..