Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Neden herkes sevdiği işi yapmıyor?


“Neden herkes sevdiği işi yapmıyor? Çünkü kimseye nereden başlayacağı öğretilmemiş.” 

Bu alıntı geçen gün ikinci el kitapçıdan aldığım bir kitabın yazarı Arnie Waren’a ait. Kitabın adı Tutkunuzu Keşfedin. Önce ismi ilgimi çekti. Benim bir saatte okuyacağım incelikte bir kitaptı. Tutkuyu keşfetmek. Düşündüm, bir insanın başarılı olması için olmazsa olmaz ilk şartın tutku olduğunu biliyordum. Ama bu tutkuyu keşfetmek nasıl bir şey? Bazı insanlar işlerini tutkuyla yapar. Bunlar nadir bulunan şanslı insanlardır. Bu bir şans meselesi değil mi yoksa? Herkes içindeki tutkuyu keşfedip ortaya çıkarabilir mi? 

Kitabın kahramanı 27 yaşında Zaine adlı bir genç. Annesi Amerikalı, babası Malezyalı olan genç adam nişanlısı Rayna ile evlenme hayalleri kurarken kızın bir mektubuyla sarsılır. “Beni kıskandıracak kadar tutkuyla yapabileceğin bir iş bulmanı istiyorum.” Zaine annesinin ölümünden sonra babasıyla Malezya’ya dönüp babasının açtığı gömlek atölyesinde çalışmaya başlamış fakat babasının tutkusu olan gömlek imalatını sevmemiş. Daha önce orduya katılmış ama bu işten de tatmin olmadığı için babasıyla yaşayıp onun işini yapmayı kaderi olarak kabullenmiş. Rayna’nın mektubu onu harekete geçirmek ve gerçek tutkusunu keşfetme yolunda adım atmak için bir vasıta olur. Babası ile konuşarak onun da desteğini aldıktan sonra Mara adında bir bilge kadın ile konuşur ve onun tavsiyesiyle doğduğu ülkeye, Amerika’ya doğru yola koyulur. Çok umutsuzdur. Hiçbir hayali olmayan, gerçekte ne yapmak istediğini hiç bilmeyen biri olarak sonu belli olmayan uçsuz bucaksız bir deryaya dalmış gibidir.
San Fransisco’ya indikten sonra bir alışveriş mağazasında gömlek bakarken Leonardi koleksiyonu gözüne ilişir. Çok görkemli logo ve stand dikkatini çeker. Gömlekleri incelediğinde kalitesinin babasınınkilerden iyi olmadığını hemen farkeder. Bu gömlekler Tayvan da yapılmıştır. Tayvan da yapılıyorsa Malezya da neden yapılmasın? Farkında değildir ama bu düşünce onu çok heyecanlandırmıştır. 

Ertesi sabah kaldığı otelin lobisinde bir kalabalık görür. Bir satış konferansıdır bu. Roy Hawkins kendi yarattığı başarı sistemini anlattığı bir konferans verecektir. İlgisini çeker ve katılır. Hawkins kendi küçüklük anılarından başlayıp, öğretmeninin kendisine resim dersinden zayıf verdiğini anlatır ve devam eder. “Kaçınıza bir şeyde iyi olmadığınız söylendi-iyi olmadığınız, umutsuz olduğunuz ha? Kimsenin size bir şeyi yapamayacağınızı söylemesine izin vermeyin. Bunu yapmaya hiçbir hakları yok. Öyleyse geçmişinizi temizleyin. Bugün yeni bir gün. Siz müthişsiniz. Herşeyi yapabilirsiniz!!! Bir kez vizyona, nereye gitmek istediğinize sahip olursanız, sonra planınızı yaratabilirsiniz. Planı yürürlüğe koyar ve karşılığını görmeye başlarsınız. Meyvesini aldıktan sonra kutlamayı unutmayın. Bunu hak ediyorsunuz. Çünkü buna değersiniz.” Ve izleyicilere sordu, Bunu neden hakkediyorsunuz? İzleyiciler hep bir ağızdan, “Çünkü buna değerim.” 

Zaine bu sözlerden çok etkilenmiştir etkilenmesine ama Hawkins işe bir vizyonla başlamak gerektiğini söylemiştir. Ama benim vizyonum yok ki diye düşünür. Hawkins’le bunu konuşmaya karar verir ve odasına gider. Amerika’ya geliş amacını anlatır ve nereden başlayacağını bilmediğini söyler.
Hawkins, “Her şeyden önce Zaine sen bu meseleyi tersten alıyorsun. Vizyonuna kör değilsin. Yeteneğine körsün. Yeteneğinin ne olduğunu bilmeden bir mesleğe odaklanamazsın.”
“Yetenek mi?”
“Evet, iyi olduğun konu nedir? Herkes bir konuda iyidir.”
“????”
“Yeteneğini keşfetmiş, sonra tutkusuyla birleştirmiş ve bunu kariyere dönüştürmüş birini tanıyormusun.”
Zainenin aklına babası geldi. Onun yeteneği güzel gömlekler tasarlayıp dikmekti. Tutkusu ise bu gömlekleri üretmekti. Atölyesini kurduğu gün bu tutkuyu mesleğe dönüştürmüştü.
“Ne konuda iyi olduğumu nasıl belirlerim?” diye sordu hevesle.
“Bana hayatında seni mutlu eden bir şeyle meşgul olduğun üç olayı anlat. Üç durum, hepsi bu. Hayatında yapmaktan hoşlandığın üç şey.”
“Şey, ordudaydım.”
“Askerlikten zevk aldın mı?”
“Başlangıçta evet ama...”
“Dur! Başlangıçta neden hoşlandın?”
“Sistem oluşturmaktan, ulaşılması gereken hedeflerden.”
“Eğlenceli mi yoksa kolay mı?”
“Her ikisi de. Bize verilen görev ne olursa olsun insanları bir araya getirmekten, ekip oluşturmaktan hoşlanıyordum.”
“Devam et”
“Babamın fabrikasında üretim sürecini daha düzenli, daha verimli hale getirebiliyordum. Bunu yapmaktan da hoşlanıyordum. Gömlek dikenler ve kesenler için bir teşvik planı da ortaya attım.”
“Çocukluk zamanına dön. Senin için baştan sona zevkli olan bir şey yaptığın ilk anın nedir?”
“Buna güleceksiniz ama en güzel anım kendi olimpiyatlarımızı düzenlemek için komşu çocukları seferber ettiğim zamandı.”
“Benim yöntemimdeki ilk adımı şimdi tamamladın. Geçmişe dönmek. Bu anlattıkların beni organizasyon yeteneğin olduğuna inanmaya yöneltti. Organize etmeyi ve kurmayı seviyorsun. Şimdi izin verirsen sana bir şey soracağım. Odamdan ayrıldığın zaman ilk olarak ne yapacaksın?”
“Şey, kendime odaklanmadan önce babam için bir şey yapmak istiyorum. Dün Nordstrom mağazasında gömlek reyonunu gördüm. Gömlekler Meksika, Tayvan ve Jamaika’da yapılmıştı. Bizim de Malezya’da Leonardi için üretim yapabileceğimizi düşünüyorum. Leonardi’nin ürünlerini sergileme biçimi beni çekti ve bu yolda ilerlemeyi düşündüm.”
“Yani, bunu baban için mi yapıyorsun?
“Öyle”
“Seninle bir ilgisi yok mu? Bundan emin misin?
“Kesinlikle. Onun gibi terzi olmak istemiyorum. Dikiş makinelerinin önünde kamburu çıkmış insanlarla dolu bir fabrikayı denetlemek mi? Sanmıyorum. Gömlek yapma tutkusu olan babam, bense sadece ona yardım etmeye çalışıyorum.”
“Bence bu senin mükemmelliğin, hatta soyluluğun. Evet, arkadaş bununla ilgilen.”
Hawkins ile konuşmasından sonra bunu uzun uzun düşündü Zaine. Organize etmek ve geliştirmek. Bu da yetenek miydi? Hiç de özel bir şey değildi. Yetenek bile sayılmazdı. Daha sonra NewYork’ta tanıştığı bir aile ile bu konuyu konuşurken Hawkis’in sisteminde eksik olan bir şeyi farketti. Hawkins yeteneğine ulaş ve eyleme geç demişti. Arada bir de kabullenmek adımı olması gerekiyordu. Yeneneğe ulaş, kabullen ve eyleme geç. Mesleğine ulaşmıştı ama bunu bilmiyordu bile. Evet gömlek yapmayı sevmiyordu ve babasının işini bu yüzden kabullenmiyordu. Babasının işini gömlek yapmak şeklinde algıladığı için öncelikle bu algılamayı değiştirmesi gerekiyordu. Halbuki bu işi geliştirme ve Leonardi ile anlaşma fikri onu nasılda heyecanlandırmıştı. Yeni bir sistem kurmak, girişimcilik ve geliştirme... İşte bu yeteneklerini babasının işini geliştirmek için kullanacaktı. Mesele gömlek dikmek değildi. Bunu farkındalığıyla Zaine Malezya konsolsluğuna gitti ve Michael Leonardiyle irtibatını sağlamaları ve kendi adına randevu almalarını rica etti. İki gün önce elini kolunu sallayarak randevusuz gittiği ve geri çevrildiği yere şimdi konsolosluk vasıtası ile gidiyordu. Aynı gün elinde babasının diktiği birkaç numune ile Michael Leonardi’nin karşısındaydı. Hemen o gün Leonardi ile anlaşma yapıp, babasını arayarak müjdeyi verdi. Artık bir tutkusu vardı. Hemen ülkesine geri dönüp işleri büyütmesi ve Leonardi’nin sipariş talebini karşılayacak seviyeye getirmesi gerekiyordu. Hayatta ilk defa ne istediğini çok iyi bilmenin keyfini yaşıyordu. Bu tutku nişanlısı Rayna’ya duyduğu tutkudan farksızdı. 

Bu kitap; “Dünya’ya belirli birşey yapmak üzere geldiğinin daima bilincinde olan ama o bir şeyi nerede bulacağını bilmeyenlere adanmıştır. 

Buket Özen
Bireysel ve Kurumsal Koç 

 

 
Toplam blog
: 20
: 1259
Kayıt tarihi
: 03.02.11
 
 

Profesyonel Koç ve NLP Eğitmeni Marmara Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünden mezun ..