- Kategori
- Deneme
Nedir bu rekabet deliliği?
Ah şu insanoğlu! Merak onda, sevgi desen onda, kin ve nefret onda, daha saysak neler var neler...Ama en tehlikelisi "hırs"tır mesela. Hırs, yer bititirir insanı, kemirir için için hücrelerini, hatta ençok da kalbinde barınan sevgiye göz diker. Kim ne derse desin, hırs denen illet insanın içindeki sevgi duygusunu köreltir.
Sevgi derken; ben önce kendini, sonra da etrafında ne var ne yok kim var kim yok, onları sevmekten bahsediyorum. "Bencil" liği sevemedim, sevemicem, sevmek de istemiyorum zaten. Ne sevmek ne de bu fikri benimsemek....
Günümüzde farkettiğim ve yaygınlaştığına şahit olduğum bu davranış bozukluğu insanoğlunu ciddi bir dengesizliğe, tutarsızlığa itiyor...Ben'im giyisilerim herkesinkinden daha güzel, ben'im arabam en iyisi, ben'im oğlum en yakışıklısı, ben'im sesim en güzeli...Bu "ben" ler öyle uzar gider ki günümüzde, saymakla bitmez...
Zamane rekabet anlayışıda değişti, "ben" cilik ve "ben" imkilercilik olarak türeyerek yerini adaletsiz, çirkin ve bir diğerini ezen bir yarışa bıraktı. Hep bir kıyaslama hevesi içindeyiz ve hep "ben" imkileri anlatma egosu....Arkadaş neyin kafasıdır ki bu?
Oldum olası kıyaslanmayı sevmedim, küçükken de duymadım çünkü hiç "hımmm...falancanın kızı takdir almış, sen niye bu dönem teşekkür aldın?" diyen, hırs budalası edasıyla karşıma dikilen ebeveynlerim olmadı.
Ne yaptıklarımla, ne düşüncelerimle, ne fiziğimle kıyas edilmekten, sinsi bir yarışa metazori sokulmaktan hiç hoşlanmam, hele ki hakkımda yapılan gerçek dışı yorumlardan yani "hayır şekerim sen onu böyle yaparsın" lardan nefret ederim. Yahu neyi nasıl yapacağımı sen benden iyi mi bileceksin? offf ne kadar sinir...Bırakın beni kendi halime, anlatmayın, değiştirmeyin, kıyaslamayın, böyle sevin işte...ben yarışa giriceksem rakibemi müsade edin de kendim belirleyeyim...Rekabete değeceklerden olsun, gerçek başarı elde edenlerden olsun...gerisi kesmez beni...Hey sizler! Kıyaslama budalası kitle, ben "ben" i gerçekten çok seviyorum bilmiyorsanız bildiriyorum, nasıl mı?
Kusurlarım var benim, mükemmel değilim, herşeyi de bilmiyorum...Bilmediklerimi seviyorum. Kendimi hatalarımla seviyorum. Sabah erken uyandığımda, afyonum patlayana kadar suratımı asmayı, fransızca şarkı duyduğumda "karga" tabir ettikleri 1 oktav bile olmayan sesimle avaz avaz eşlik etmeyi, kalbim kırıldığında dudağımı büzüştürüp kendi köşeme çekilmeyi, bazen herşeyi yüzüme gözüme bulaştırmayı, bazen düşünmeden içimdekileri söyleyip rahatlamayı hatta "oh canıma değsin haketti" demeyi, sevdiklerimle şakalaşmayı ve öfkelerimi seviyorum...
Deli gibi kızgın hallerimde dişlerimi sıkıp, karşımdakini parçalamamak için içimden 10'a hatta bazen 50'ye kadar saymamı, filmlerin duygusal sahnelerinde gözlerim dolduğunda kimse görmesin diye gizli gizli göz yaşlarımı silme telaşımı, yatakta tembellik yapıp kitap okumayı, kendi kendime konuşmayı seviyorum...
Hatır sormayı, kapı gıcırtısına oynamayı, babama şımarmayı, plastik topla kumsalda ve çıplak ayakla "yakan top" oynamayı, yokuş aşağı rüzgara karşı bisikletle inmeyi, her gök gürlemesinde pır pır atan kalbimi, temizlik yaparken şarkı söyleyip neşelenmeyi, geç yatıp geç kalkmayı, gecenin bir körü abur cubur atıştırmayı, annemin mutfağını, Kısırkaya'nın denizine duvarın üzerine konuşlanıp temiz havayı içime çeke çeke boş boş bakarken kendi kendime mırıldanmayı, olmadık yerde gülme krizine tutulacak kadar çocuk kalmayı, halen ışığın duvara yansıyan gölgesinden yaşıma başıma bakmadan ellerimle şekiller yapıp kikirdemeyi seviyorum...
İçimdeki çocuğu, kusurlarımı, öfkelerimi, sevinçlerimi, yeteneklerimi, hatırşinazlığımı, ailemi, dostlarımı, sütlü çikolatamı....uzun lafın perde arası, "ben" 'i ben yapan herşeyi seviyorum.... Bir ben daha yok ve ben iyi ki varım....
sevgiler