Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Nefis terbiyesi

Nefis terbiyesi
 

Ortaokul yıllarımda Nikos Kazancakis’in Allahın Fukarası adlı romanını okumuştum. Kitap beni çok etkilemişti, bazı bölümleri çok canlı olarak aklımda hala. Örneğin bir bölümünde, oruç açarken dağıtılmadan önce çorbanın tadını kontrol eden Assisili Françis, “Kardeşlerim bu çorba çok lezzetli olmuş!” der ve yerden bir avuç toprak alarak çorbanın içine katar. Bu yıllarca beni güldürdü, dalga geçtim üniversite yıllarımda. Kitabın başka bölümlerinden aklımda kalanlar da beni hep düşündürdü. Örneğin, gururunu yenmek için şehrin ortasında tef çalıp oynamalar, cüzamlı birini bulup boynuna sarılarak cüzam yaralarını öpmeler….  

Tasavvufta nefis terbiyesi, bazen böylesine radikal, bazen daha ılımlı olarak hep birinci sırada yer alır. Neden? Nefis nedir sorusuna felsefi ya da sözlüksel yanıtlar vermek yerine, Ramazan ayı dolayısıyla günlük yaşamımıza bakarak anlamak daha yararlı olacaktır. Oruç tutuyor musunuz? Dindar olup olmadığınızı sormuyorum. Oruç tutuyor musunuz? Eğer oruç tutuyorsanız, gün içinde sizi bundan vazgeçirecek güçlü bedensel isteklerle boğuşmak zorunda kalırsınız. Bunların başında sigara, su, bir lokma bir şeyler atıştırmak, adeta cennet meyvesi gibi tatlı gelir gözünüze. İşte bu “nefis”tir. Onu oruç tutarak hemen tanıyabilirsiniz. Size orucu bozdurmak için sadece bedensel istekleri kullanmaz nefis, duygularınızı da kontrol altına almaya çalışır. Sinirlenme, kendini kötü hissetme, nefret gibi duyguların eline düşme tehdidi altındasınızdır her an. Eğer orucu bozar da bir sigara yakarsanız örneğin, kısa bir süre büyük bir zevk yaşarsınız. Ancak ardından bu zevkin yerini, orucu bozmazdan önceki durumdan çok daha kötü bir duruma bırakacağından emin olabilirsiniz.  

Neler oluyor peki? Neden oruç tutmak için boğuşmayı göze alırız? Yine bu manada( nefis terbiyesi bağlamında ) oruç tutanlar bilirler ki, günün sonunda bu mücadele kazanılarak oruç açıldığında, ne sigaranın, ne suyun, ne de herhangi bir bedensel hazzın asla veremeyeceği bir haz uyanır içimizde. Buna dini anlamda ruhsal bir haz diyebiliriz. Ya da entelektüel ağızla daha ince(rafine) haz denilebilir. Önemli olan, bu hazzın ancak, oruç tutmada olduğu gibi, nefsin isteklerine boyun eğmeden, sabır, azim, dayanma gibi duyguların doğrultusunda hareket edildiğinde ortaya çıkmasıdır! Bu hazzı yaşamanın başka yolu yoktur. Örneğin bir sanatçı bu süreci çok iyi bilir. Sanat yapıtını oluştururken, büyük bir sabır, azim ve mücadele safhalarından geçmek zorunda kalır. Ancak sonunda ulaştığı haz gerçekten, “kaba” olarak nitelendirebileceğimiz nefis hazlarından çok ötedir. Bu nedenle bir sanatçı tekrar tekrar bu süreci yaşamaya atılır. Bir kere o hazzı tatmıştır çünkü, artık onu bedensel hazlar gibi nefis hazlarıyla asla değişmez. Siz elinizdeki altını gümüşle değiştirir misiniz? Aynı onun gibi işte.  

Eğer nefsin bu özelliklerini tanırsak, yaşamımızda da günlük olarak hoşumuza gideni, uzun vadeli yararımıza olanla değiştirme aklına sahip oluruz. Günlük yaşamımızda kısa süreli hazlar peşinde koşma bağımlılığından kurtulmanın başka yolu yoktur. Aksi taktirde, günlük yaşam zevkleri peşinden koşmaktan vazgeçmek, “akılsızlık”, “aptallık”, “hayatını yaşamama” gibi görünür gözümüze. İşte oruç, böyle bir akla ulaşmanın yoludur. Dini olarak ne anlama geldiğiyle değil, kişisel gelişim açısından ne anlama geldiği üzerinde duruyorum. Çünkü ben bir din adamı ya da dindar biri değilim. Bu onların işi. Ancak oruç tutmakla, nefsin peşinde koşmaktan vazgeçmekle nasıl bir duruma ulaşabileceğinizi göstermek amacındayım. Bu nedenle böyle önemli bir fırsatın bize sunulduğu bir dini kültür içinde yaşıyor olmamız gerçekten büyük bir şans kişisel olarak. Başkalarının nasıl, ne amaçla oruç tuttukları onları ilgilendirir. Siz oruç tutma sonunda böyle ince (suptil; ruhsal) hazlara ulaşıyor musunuz? Öyleyse nefis terbiyesinin neden kişisel gelişimde bu kadar önemli olduğunu anlarsınız. Aksi takdirde kişisel gelişim sadece bir nefis hortlamasına yol açan pratik bir metodoloji durumuna düşer. İşte batı toplumlarındaki, kişisel gelişimcilerin genel olarak anlamadıkları budur. Bu nedenle oralarda kişisel gelişim, nasıl köşe dönülür, nasıl toplumda başarılı olunurdan öte gitmez. Ama asla size bu sözünü ettiğim hazları tatmanın yollarını göstermeyecektir. Siz ev, araba, yazlık, daha yüksek mevki peşinde koşup bunları elde ederek yaşamınızın sonuna geldiğinizde bakarsınız ki, bunların hepsi sadece bir hafıza kaydı ve hiçbiri gerçek anlamda size ait değil! Beden dediğiniz o illüzyon sona erdiğinde geriye elinizde tek kalacak olan, o bedenin potansiyel gücü, ruh, enerji artık adına her ne diyorsanız, asla doyurulup geliştirilmemiş. Ve o gün siz, orucu bozduğunuz akşamkinden çok daha büyük bir pişmanlık duyacağınızı tahmin edebilirsiniz. Bu nedenle aklınızı geliştirin ve nefis tutsaklığından kurtulun. Tabii ki Assisili Françis kadar abartmanız gerekmiyor! Ama o insanların hiç de aptal olmadıklarını görün. Oruç tutun! Nefsinize hakim olmayı becerdiğiniz bir gün olsun dileyenlere!  

izzetbalci@ziprotek.com 

 
Toplam blog
: 75
: 1163
Kayıt tarihi
: 06.06.11
 
 

Zihinsel Programlama Teknikleri(NLP, Hipnoz, Meditasyon..vs.) alanında, uzun yıllardır araştırma ..