Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '11

 
Kategori
Yurtdışı Tatil
 

Nerde Trak Orda Prag

Nerde Trak Orda Prag
 

Prag Notları, no:1
Ne zaman yurtdışına çıksam –sanki adım başı yurtdışına çıkıyormuşum gibi konuştum, oysa hepi topu 5 kere gittim Şinasi– dönüşümde kısa bir süre afallıyorum. Kendime gelmem bir kaç günü buluyor. Hayır öyle jet lag etkisi babında bir şey değil bu.

Bu afallama ülkeye adapte olamama durumundan ibaret garip bir hal. Sanki gidip aylarca oralarda kalmışım gibi hemen alışıveriyorum. Ondan sonra tekrar ülkeme uyum sağlamak zor oluyor tabi. Avrupa Birliği uyum sürecinin neden uzun sürdüğünün şimdi daha iyi anlıyorum.

Yurtdışından dönüp ayağımın tozuyla yazdığım yazıda zaten bu hususa azıcık değinmiştim, kendimi tekrar etmiş olmayayım, doğrudan bugünkü mevzumuza girelim.

*

Başlıktan da anlaşılacağı üzere bu seferki yolculuğum –Kırk yılda bir yurtdışına tatile gitmişim, bu kadarını bana çok görme Şinasi, gezginler gibi yazayım müsaadenleÇek Cumhuriyeti başkenti olan Prag idi. İngilizce Prague, bizzat Çekçe ise Praha olarak yazılıyor.

Ben Çek Cumhuriyetinin ezelden hayranıyım.
Gerçi bölünme süreçlerinden sonra bu hayranlığım azalmıştı ama yine de eski bir dost sayılırdı benim için. Hayır hayır komünist olmalarının bunda etkisi yok. Bölünmeden önceki hali ile Çekoslavakya ile organik ya da inorganik herhangi bir bağlantım da olmamıştı bu hayranlığımı oluşturacak. Kimilerinin düşündüğü gibi seks turizminin de bununla ilgisi yok. Zaten bu kısmını ben de yeni öğrendim, üstelik orada değil, ülkeye geri döndükten sonra. Hem de zevce hazretlerinden. Önceden bunu bana niye söylemedin diyemedim tabi, zevce hazretlerine hala can borcum var, bu borcumun ikiye katlanmasını arzu etmem :)

Hayranlığıma gelecek olursak, benimkisi saf çocukluk hayranlıklarından birisiydi sadece. Belki size komik gelecek ama bana o zaman gayet normal geliyordu. Ben Çekoslavakya’ya isminden dolayı hayrandım. Yaşı tutanlar gayet iyi bilirler, “Çekoslavakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” diye bir tekerlememiz vardı. Söylemesi kimileri için belki zordu ama benim için hem çok kolaydı hem de bu isim uzunluğu bende hayranlık uyandırıyordu.

Çocuklar saf olur derler ya..
Ben de saftım. Hala saf olduğum kimi aile fertlerimiz tarafından iddia ediliyor ama ben kabul etmiyorum ve hepsini “Çekoslavakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” demeye davet ediyorum. Söyleyemeyen saf olsun..

Şimdi akil kafayla geri dönüp baktığımda, “bu tekerlemeyi bir çırpıda söyleyebiliyor olmamın da hayranlığım üzerinde etkisi var mıydı” diye düşünmeden edemiyorum (çok düşünceliyim Şinasi). Öyle ya çocuk kısmı başarılı olduğu şeyleri sever. Benim de başarılı olduğum alanlardan birisi tekerleme işiydi. Diğer başarılarımı da yeri geldikçe söylerim.

*

Az önce organik bağım yoktu dedim. O dönem için yoktu. Ama şimdiki haliyle bir organik bağım var Çek Cumhuriyeti ile. Seks turizmini önceden bilmediğimi de düşündüğümüz vakit bu bağın o konuyla da alakası olmadığını kolayca anlayabilirsiniz. Şinasi’yi her zaman ki gibi bu genelleme dışında tutuyorum.

Şimdiki organik bağım kardeşim oluyor. Eşi ve bir kızıyla birlikte 3 yıldır Çek Cumhuriyetinde yaşıyor. İşte gezimin esas sebeplerinden bir tanesi de buydu. Bunun dışında iki sebebi daha vardı gezinin (Şinasi doğru tahmin etmek için bu son şansın); bunlardan ikincisi Prag’ı oldum olası merak ediyor olmam idi. Üçüncü sebebi ise zevce hazretleri…

Bir kısım fena düşünceli arkadaşlarımızın tahmin ettiği bir sebep değil bu üçüncüsü. Hani onlara kalsa benim gibi bir adamı çekemeyen zevce hazretleri sınır dışı edilmem hususunda Bakanlar Kurulu kararı çıkarttırıp beni Prag diyarına sürgün göndermiş olabilir. Tabi böyle bir durumda sürgün edileceğim yer bu kadar yakın bir yer olur mu, ayrıca Prag gibi bir yer olur mu? Olmaz tabi. Öyle bir sürgün yesem gideceğim yer Afrika'nın balta girmemiş ormanları olur ancak. Neyse..

Zevce hazretlerinin bir toplantısı varmış mezkur mahalde. Tutturdu ille sen de gel diye. Yurtdışına daha önce birlikte hiç gitmemiştik. Böyle romantik bir kente beraberce gitmek çok akılcıydı ona göre. Tabi nisa taifesinin sadece vitrinlerin güzelliği ile meşgul olduğunu buna karşın cüzdanların güzelliğini düşünmediği gerçeğini göz ardı etmezsek..

Kardeşim orada yaşadığından gittiğim yerde konaklama ücreti vermeyecek olmam biraz rahatlattı beni. Uçak biletiyle yırtacaktık ne de olsa.. O zaman zevce hazretlerinin bu ısrarına “hayır” demek saflık olacaktı. Zira Afrika konusu hala gündemimizde :)

Yediğim içtiğim benim oldu, gördüklerimi anlatacağım.


-devam edecek-

Not-1:
Şinasi! Bu sana son mektubum. Anladın sen onu..

Not-2: Sevgili dostlar, nedendir bilmiyorum. Şinasi beni terk etti galiba. Uzun süredir kendisinden haber alamıyorum. Bilen, gören varsa insanlık namına haber versin. Kafayı yemeden..

Not-3: Fotoğrafı ben çektim :)

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

İstanbul / 22 Mayıs 2011

Twitter.com/murathacioglu

murathacioglu.com

Prag Notları, no:1 Nerde Trak Orda Prag

Prag Notları, no:2 Prag Nehri Akmam Diyor

Prag Notları, no:3 Prag Prag Olalı Böyle Zulüm Görmedi

Prag Notları, no:4 Prag Kızları Pek Yaman

Prag Notları, no:5 Prag Kilisesinde Ayindeyim

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..