Nereden nereye!!!

Bir zamanlar bir Türkiye vardı, bir müşavirin sözüyle bile, bir yabancı yatırımcının açıklaması ile borsası tepetaklak olan… İnsanlarının yarın ne olacak diye merak eden değil, biraz sonra bir şey olur mu? diye kuşkuyla bakan gözleri televizyon kanallarına takılı kalan milleti vardı Türkiye’nin.

Artık hayat derdi, geçim sıkıntısı tartışılmıyor eskisi gibi bu memlekette çünkü halkı güvende çünkü karnı eskisinden daha tok… Artık bu milletin düşünmeye zamanı var ama düşünmesine olanak yok. Niye mi? Bilmem, belki de artık tok diye! Tabi ne kadar tok tartışılır ama yinede eskisinden daha tok olduğu tartışılmaz.

Birçoklarının sesi geliyor kulağıma çınlatırcasına ‘biz aç olmayı tercih ederiz sansürlü bir hayata’ haykırıyorlar o tokluktan gelen enerji ile ama bilmek lazım aç olunca zaten insan yine sansürlü olmuyor mu parası olanlara? Peki, nerede bu sansürsüz özgür bir ortamın ilacı, nereden bulacağız bunu, bilen var mı?

Bir söz daha geliyor kulaklarıma başka bir diyardan sanki ‘iki güzellik bir arada olmaz’ diye bir nida. Belki de haklı insanlar, kimi zaman özgürlüğü rahatı seçiyor (hayatta, işte, seçimde…) kimi zaman da parayı daha doğrusu ekmeği aşı. Hangisinden bunalırsa diğerine geçiş yapıyor sonra yine ve sonra bir daha. Yani hangisi bunaltırsa diğerine sığınıyoruz anlaşılan.

Fakat halkın geneli herhalde bu seferki yerinden bayağı memnun olsa gerek. Çünkü anketler halkın yine aynı kararda bulunduğunu ve Ak Parti’yi seçtiğini gösteriyor. Demek bu sefer her şey tam ortada; insanlar biraz daha tok ve biraz daha özgür. Tabii anketler bunu söylüyor kim katılır, kim katılmaz bilemem.

Seçimler yine yaklaştı ve yine insanlar en iyiyi arayacak kendilerince, milyonlarca YTL (belki az dedim) yine sokaklara atılacak ne gerek varsa. Millet aptal mı ki bunu mu dile getirmek istiyorsunuz bunca harcamalarla? Yani dağıtılan promosyonlarla mı sizleri tanıyacak sizlere oy verecek? Hele bir de devletin seçim çalışmaları için partilere verdiği para da neyin nesi bunu hiç anlamadım bu zamana kadar, herhalde bunu anlatabilecek mantıklı bir izah da yoktur. Acaba bunun için de IMF’den borç alıyor muyuz, ya da alınanlar buralara mı harcandı? Öyle ya ‘o kadar para ekonomiye kazandırılsaydı bu durumda olmazdık’ gibi bir ses daha geldi kulağıma yakınlardan ve yine ‘az tok değil tıka basa tok olurduk’ diye bir ses daha çınladı kulaklarımda.

Aman ben daha düşünmeyeyim, yoksa bu çınlamalar beni sağır edecek. Ne yapsın sesin sakinleri eğer sadece çınlamayıp bunu yüksek bir seda ile söylese biliyor ki bu sefer de aç kalır. Zaten çınlıyor diye yarı tok hepten aç kalmak ister mi hiç? Eee...

Aç acına düşünülmez ki...