Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '12

 
Kategori
Deneme
 

Nevrotik nevroz

Nevrotik nevroz
 

nevrotik kutlama


- Bakın 'hanfendi' orta taraf bomboş biraz daha ilerler misiniz?

- Nereye ilerleyeceğim gel sen ilerle!

Bizim buralarda sabah işe, akşam da eve gitmek istersen, otobüste-minibüste, sürekli ilerlemek zorundasındır adama kolay kolay rahat vermezler. İnsanın bu kadar ilerleme hastası olması Avrupai bir rahatsızlık olsa gerek. Vasıta sahipleri müşterileri akbilli birer sığır gibi görür, en küçük bi hava boşluğuna bir insan sıkıştırma derdindedir, bi de o çamurlu ağızlarıyla kibar olmaya çalışmazlar mı insanın aniden ishal olup koordinatları suratlarına ayarlayası gelir ama çoğu zaman kabızdır benim halkım, kuru yemekten mütevellit. Çünkü sulu yemek pahalıdır ekmek arası modası vardır bu devirde ve çok popülerdir.

Dün çok enteresan bişiy oldu iki turist geldi şubeye, evet harbi turist öyle ülkesine yabancı, sorunlarından uzak, "siyasi turistlerden" bahsetmiyorum, bunlar gerçek pasaportlu turist, baktım ellerinde bedaş faturası var, ey güzel Allah'ım ne meşhur bu bedaş, ünü Avrupalara kadar dayandı, bulan getiriyor tutan koşturuyor, e ben şimdi nasıl anlatacağım bu şubenin fatura almadığını...

Onlar bana Jean, ben onlara Tarzan, şubenin orta yerinde bir orta oyununa tutulduk ki oscar amuda kalkar. Baktım olmuyor hem zatişahaneleri ta gurbetlerden gelip ülkemizi keşfetmeye gelmişler aldım faturalarını sıraya sokmadan  içerden ödettim. Yani yabancılara hizmet onları, mutlu etmek en birinci görevimiz değil mi? İyi ya, hayırlı bir yurtsever olarak yabancıların bir dediğini 2 hatta 1 buçuk bile etmiyorum! E büyüklerimiz artık müfredatlarına bu ana dersi aldı, çoktan seçmeli de değil olsa olsa boktan seçmelidir.

Akşam oldu, her bir çalışan evlerine rota çizerken ve evdeki çayları onları hasretle beklerken biz daha görev mahalinde kutsal nöbet senaryolarının kahraman figüranı olarak racon kesmekteyiz geçmişe geleceğe. Neyse ki son nefer de çıktı, tüm mevziler gerekli kontrolden sonra cephe sabaha dek otomatik alarm bekçisine terk edildi. Gerçi onun da ne halt yediği belli olmuyor uçana kaçana,bortüye böceğe sinirlenip avaz avaz bağırıyor,bi de gece yarıları kalk gel onu sakinleştir çenesini kapa!

Dalgalı bir denizde yalpalıyormuşcasına belediye otobüsü İstanbul'un asvaltında ilerlerken, aklımda ki soru acaba iyi mi ettiğimdi. Macera olsun diye 336 B ye değil 98 Y ye binmiştim. Eve biraz uzak gidiyordu ama çabuktu yolu. Ama nereden bilebilirdim ki bu hat "sakıncalı"yörüngelere insan yüklüyordu. Hareket amiri neredeyse binen her bir yolcuya ''Bu araba Bağcılar Meydana kadar gider, oradan geri gelir'' bilgisini alt yazı olarak geçiyordu. Bi an içimden yol çalışması mı var yine diye düşündüm. Öyle ya İstanbul dev bir soluncanın altında, altı üstüne getiriliyor ve solucanın durmaya da niyeti yok gibiydi. Koca E 5 in bile gövdesi Metrobüsler için derin ameliyatta. Bu projede masada kalırsa şaşmam. Sonra yol çalışması değil, ülkeyi yıkım çalışması olduğunu anladım. Yolculardan iki bayan birbirlerine "yine seninkiler olay yapmış" flaş haberini geçiyor, öbürü daha önceden sanki biliyormuş tavrıyla dudaklarını büzüyordu. Ama otobüsün yarı yoldan geri döneceği içinde, eve nasıl gideceğinin planlarını yapıyordu, bu endişe gözlerinden "son dakika" haberi olarak akıyordu.

Öyle ya bugün Nevruz'du ve otobüs yakmak için bahaneler hazırdı. Derken yan tarafımda oturan adam yanındakine kulaklığını yerleştirerek söylenmeye başladı; "Devlet suçlu, meydanları bu kadar boş bırakırsan sadece seçim için meydanlara çıkarsan adam Nevruz ateşi için, otobüste  yakar minibüste " Dağda şişko karnını sıvazlayarak ve sümüklü burnunu çekerek bir eli avratta bir eli bilmemnesinde olan birini kendine ve ideallerine lider seçersen yaktığın ateşlerde aslında sen yanarsın ey gafil. Aslında ne garip birileri Peygamberlerinin doğumunu şarap içip bol bol sevişerek kutlamakta, birileri Nevruz bayramlarını yakıp yıkarak duyurmakta. Kafamda bi acayip soru bu kadar boş ve sahipsiz miydi meydanlar? Kendi koyu kafalarına ecnebi çipleri yerleştirip, hayali haritalar üzerinde hayali ikametgahlar edinip, yaşamayı mı düşünmekteler?"Düşünce özgürlüğü"denilen, yeni dünya yıkım planı altında neyi kurgulamakta bu adamlar? Ellerinde ki bu kâğıtları, kim hangi yabancı dilden dilimize çevirdi?

Lafın sonu, devlet bu gece Bağcılar'dan öteye ulaşamamakta. Siz Nevruz'unuzu kutlayın, ben Nevroz psikozundayım her halukarda...

ve gece korkuyu emzirir koynun da

ateş böcekleri gövdemi dağlar

sesin yankılanır damarlarım da

gel artık !

ey Ankara''da yatan

uyandır sabahı

aklım yanar yokluğun da!

21 mart 2007

 
Toplam blog
: 220
: 212
Kayıt tarihi
: 14.08.12
 
 

İşimiz gücümüz  finasalpara, ama sevemedik hiç bir daim kendi malımız gibi bedenini. Neyse bize b..