Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '09

 
Kategori
Özel Günler
 

Nevruz

Benim çocukluğumda bahar gelmek üzereyken mahalle meydanında ateş yakmak, kırlara çıkmak gibi basit şenlikler yapılırdı. Özellikle kızlar ve kadınlar çok renkli giyinirlerdi. Benim ilgimi çekmiş olan işin oyun kısmı ve yeme içme faslı olduğundan olsa gerek, ben bunları bahar şenlikleri olarak hatırlarım da, asıl adının Nevruz olduğunu ne zaman öğrendim hiç hatırlamıyorum. Bu konuda ne anam babamdan ne de okuldan bilgilendirilmiş olduğuma dair hiçbir hafıza izine ulaşamadım. Bu yüzden de hatırladıklarımın bazen 6 Mayıs'taki Hıdırellez şenlikleri olabileceğinden bile kuşkulanmaktayım. Belki de benim çocukluk ve gençliğimdeki Nevruz kutlamaları resmi bir kabul görmüyordu; çünkü ben Nevruz adıyla devlet destekli kutlama törenleri yapıldığını hatırlamıyorum. Oysa şimdi öğreniyorum ki bu “yeni gün” kutlamaları çok geniş bir coğrafyada çok eski, Hz. İsa öncesi tarihlerden beri yapıla gelen bir bayram geleneğiymiş.

Nevruz şenliklerden hatırladığım en özletici anılarımdan biri kırlarda yemiş olduğum basit yiyeceklerin damağımdaki tadıdır. Öyle leziz dolmalar, yumurtalar ve peynir ekmek yiyemiyorum artık. Yumurtalarımızı kabuklarını renklendirmek için soğan kabuklarıyla kaynatırdık. O gün bir de babam bir kıyak yapıp rakısının yanına bize de yetecek kadar et almışsa tam bayram olurdu. Yakılan ateşin közleri üstünde pişen etin tadı da bulunmaz oldu artık.

Akşam olunca teneke mahallesinde öbek öbek ateşler yakılırdı. Ateşin kendisi gecenin içinde tek başına seyirlik bir görüntü olurdu zaten, ama asıl eğlence ateşin üstünden atlamaktı. Neden atladığımızı tam kestiremiyordum tabi ki; ancak ateşin üstünden atlarken bazılarının "ağrılarım, yorgunluğum hepsi bu ateşe" diye bağırdıklarını hatırlıyorum. Belki de bu ateş, tarihin diplerinden bilincimize yansıyan bir kutsama biçimidir. Belki sadece gelmekte olan yaz sıcaklarını karşılama sevinci; kim bilir belki de yakıcı yaz sıcağına bir meydan okumadır… Her şey olabilir, ama asıl olan, alevlerin içinde raks eden Sultan Nevruz Ruhu’na dokunmanın verdiği onurla gururlanmaktı. Biz ateş ile birlikte çok eğlenirdik; entari eteklerini bellerine dolayıp, pijamalarını dizlerinin üstüne sıvayan kızların ateşin üstünden atlamalarını heyecanla izlerdik; her an birinin eteği çözülüp tutuşacak beklentisi içinde kızların her atlayışını heyecanla alkışlar ya da ıslıklardık…

Nev -(yeni) ve ruz -(gün) anlamına gelir. Nevruz Bayramı, ya da sadece Nevruz (Yeni gün) (Azerice: Novruz, Kürtçe: Newroz), Farslar, Türkler, Kürtler, Zazalar, Azeriler, Afganlar, Arnavutlar, Gürcüler, Türkmenler, Tacikler, Özbekler, Kırgızlar’la beraber neredeyse tüm kuzey yarım küre tarafından kutlanan geleneksel “yeniden doğum yılı”, ya da başka bir deyişle, Türkçe’leşmiş adıyla doğanın uyanışı adına kutlanan “Bahar Bayramı”dır. Iğdır'da buna "ölü bayramı" derler ki, ben bu benzetmeyi çok tutsam da bu özel gün genel yaygınlığından dolayı NEVRUZ adıyla yürüsün isterim. Ölülerin bayram yapabilmesi için bir biçimde dirilmeleri gerekiyor; işte Nevruz böyle bir şey..... "ölülerin dirildiği" gündür....

Aynı zamanda, Zerdüştlük ve Bahailer için kutsal bir gündür; tatil olarak kutlanır. Günümüz İran’ında bile, her ne kadar İslamî bir kökeni olmasa da bir bahar şenliği olarak kutlanılabilmektedir.

Nevruz, İran ve Bahai takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil eder. Gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart'tan sonra güneş kuzey yarımkürede daha çok oyalanmaya başlar. 21 Mart ile birlikte kuzey yarım kürede genel bir ortalamayla havalar ısınmaya, karlar erimeye, ağaçlar çiçeklenmeye, toprak yeşermeye, göçmen kuşlar yuvalarına dönmeye başlar. Her ne kadar 21 Mart genel bir Nevruz tarihi olsa da bazı yerlerde 20, 22 ya da 23 Mart’ta kutlanması daha uygun görülür.

Orta Asya'dan Balkanlardaki uluslara, hatta Amerikan yerlilerine kadar çok geniş bir bölgede, yerel gelenek ve inançlarla kutlanmaktadır. Her ne kadar toplumlar kendi inanç ve gündelik yaşam kültürü değerleriyle özdeşleştirmiş olsalar da, öz içeriğiyle Nevruz, baharın gelişinin kutlandığı, doğanın dirilişine, ölü gibi yatan canların uyanışına coşkuyla katılım günüdür.

( bilgi için http://www.kultur.gov.tr )

********
"... Yüce Göktanrı gürlediği, yağız yerler altmış türlü çiçeklerle ilk defa bezendiği, altmış türlü hayvan sürülerinin ilk defa kişnediği ve melediği zaman “sen” (Türk'ün atası) yaratıldın!"

Bu sözler Türklerin yaratılışını destanlaştıran felsefenin, inancın, yaşam tarzının ifadesidir. Bayramlar özlerini dinî ve millî bir inanıştan, toplumu ilgilendiren ortak bir tarihten, geleneklerden, duygulardan ve toplumsallığı doğallaştıran bir özellikten alırlar. İşte Nevruz da, Müslüman olan ya da olmayan çeşitli Türk toplulukları arasında, kamların (Şamanların) gök ve yer tanrılarına dua ettikleri yıllardan günümüze kadar farklı biçimlerde ama aynı ruhla hâlâ kutlanmaktadır.
Gelenekler, tarihini kesin olarak tespit edemediğimiz dönemlerden kalmadır. Neden, niçin, nasıl gibi sorular sorulmadan atadan oğula kalmıştır. Köklü gelenekler ulus bilincini güçlendiren önemli unsurlardan biridir. Baharın gelişinin kutlandığı bu günü de ben hep böyle kutlu bir gelenek olarak algılamışımdır.

Nevruz geleneği İslâmiyet’ten çok öncesi olan bir gelenektir. Çıkışındaki özünü bir inanç biçiminden almış olsa bile Nevruz bugün her hangi bir topluma, dine veya mezhebe özel olan bir bayram sayılamaz . Tarihin kültürel eytişimine (diyalektiğine) aykırıdır. Nevruz artık Kuzey Yarımküre’nin neredeyse tamamında doğanın uyanışını kutlayan bir bayram geleneğine dönüşmüştür. Gene de Nevruz’un Türklerin gönlündeki yeri hepsinden özel ve güzeldir.

Çin kaynaklarından Kutadgu Bilig'e, Kaşgarlı Mahmud'dan Bîrûnî'ye, Nizâmü'l Mülk'ün Siyasetnâme adlı kitabından Melikşah'ın takvimine kadar; Akkoyunlu Uzun Hasan Bey'in kanunlarına kadar gelen bir çizgide Nevruz ile ilgili kayıtlarımız eldedir.

Ayrıca Nevruz'un Türk musikisinin en eski makam biçimlerinden biri olarak da kültürümüzde yedi yüzyıldan fazla bir maziye sahip olduğunu da biliyoruz. Bu makam ilk defa Urmiyeli Safıyûddîn Abdulmü'mîn Urmevî (1224-1294) tarafından kullanılmıştır. Elimizde yirminin üzerinde Nevruz biçiminden mürekkep makam bulunmaktadır.

Türk kültüründen kaynaklanan “”Ergenekon-Nevruz” bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Nevruz, Türkiye'de 1991 yılında resmi tatil olmaksızın Türk Dünyası ile birlikte ortak kutlanmak üzere bayram ilan edilmiştir. Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan 21 Mart “Ergenekon-Nevruz Bayramı'nı” milli bayram" olarak ilan etmişlerdir. (derleme kaynağı: Hatice Emel AŞA, Yeni Avrasya Dergisi, Mart-Nisan 2000)
***

"Azerbaycan Hükümet Başkanı Neriman Nerimanof'un Mustafa Kemal Paşa'ya Nevruz dolayısıyla çektiği 24 Mart 1921 tarihli telgraf;
"Cenubi Kafkasya Komiseri, Azerbaycan serbest Harbiye Mektebi Talebeleri, iki bölüklü Süvari Askerleri ve Topçuları, Nişancı Türk Alayı askerleri, Türk Milletinin, büyük Nevruz Bayramını tebrik ediyor ve biz ümid ediyoruz ki Azerbaycan İnkılap Ordusu kahraman Türk Ordusu ile beraber Garp emperyalizmi tazyikinde bulunan Şark milletlerini yakında kurtarırlar. Yaşasın Şark İnkılap başları Mustafa Kemal!"

NEVRUZUN Türk Dünyası'ndaki YERİ ve ANLAMI

Türk dünyasının tamamında ve Türk dünyasına komşu olan coğrafyalarda kutlanan Nevruz, eski takvimlere göre yılın ve baharın ilk günüdür. Yeni takvime göre ise gece ve gündüzün eşit olduğu martın yirmi birine rastlamaktadır.

Coğrafya, tabiat şartları, insan meşguliyetleri takvimlerin oluşmasında birinci derece önemli unsurlardır. Türkler genellikle orta iklim kuşağı veya ılıman iklim kuşağı (30°-60° enlemler arasında) adı verilen bir coğrafyada yaşayan, yirminci yüzyılın başlarına kadar genellikle tarım ve hayvancılıkla geçinen milletlerdir. Takvimleri de bu coğrafya, tabiat şartları ve meşguliyetlerinden doğmuş ve gelişmiştir. Doğal olarak Nevruz, bütün Türk devlet ve topluluklarında bilinmektedir. Bir başka ifade ile Nevruz'u tanımayan, yaşatmayan, uygulaması bulunmayan herhangi bir Türk devleti veya topluluğu yoktur. Bu yönüyle Nevruz; birlik, beraberlik ve barışı ifade etmektedir.
Türkiye'de Yılsırtı, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Sultan Nevruz, Gün Dönümü, Yeni Gün, Ölüler Bayramı, Nevruz isimleriyle bilinmektedir.

Diğer Türk devletleri ve topluluklarında durum şöyledir:

Altay Türkleri; Cılgayak Bayramı.
Azerbaycan; Novruz, Ergenekon Bayramı, Bozkurt Bayramı, Ölüler Bayramı.
Başkurt Türkleri; Ekin Bayramı.
Doğu Türkistan; Yeni Gün, Baş Bahar.
Gagavuzlar; İlkyaz.
Karaçay-Malkar Türkleri; Gollü, Gutan, Saban Toy, Tegri Toy.
Kazakistan Türkleri; Navruz, Nevruz Bayramı, Nevruz Köce, Ulus Günü.
Kazan Türkleri ve Karapapaklar/Terekemeler; Ergenekon Bayramı.
Kırgızistan Türkleri; Noruz.
Kumuk Türkleri; Yazbaş.
Nogay Türkleri; Navruz, Saban Toy.
Özbekistan Türkleri Nevroz.
Tatarlar; Nevruz;
Türkmenler; Teze Yıl.
Uygur Türkleri; Yeni Gün adlarıyla bu güne özel bir önem vermektedirler.

Nevruz diğer isimleriyle Yılsırtı, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Sultan Nevruz, Gün Dönümü, Yeni Gün'ün, Türk tarihinde ve kültüründe köklü bir geçmişi bulunmaktadır. Türklerin Ergenekon'dan çıkış gününün yirmi bir marta rastladığı kabul edilmektedir. On İki Hayvanlı Türk Takviminde yıl başı da aynı güne rastlamaktadır . Oğuz Kağan'ın bu günü kutsal saydığını ve bayram gibi törenlerle karşıladığı bilinmektedir. Türklerin Nevruz kutlamaları Eski Uygur Dönemi nesimlerine de konu olmuştur. Selçuklu Sultanı Sultan Celaleddin Melikşah, devrin uzay bilimcilerini Selçukluların başkenti İsfahan'da toplamış, kendi adıyla anılan Celali Takvimi'ni yaptırmıştır . Şemsi Takvim adıyla İran ve Afganistan'da kullanılan bu takvime göre yılbaşı yirmi bir marttır. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, Nevruz gününü yılbaşı kabul etmiş, vergileri buna göre düzenlemiştir. Sultan kelimesinin Nevruzla birlikte kullanılması, padişahların halkla birlikte Nevruz kutlamalarına katılmasıyla ilgilidir. Ertugrul Gazi Törenleri, II. Abdülhamid zamanına kadar ( eski takvime göre) mart dokuzu yani Nevruz günü yapılmaktaydı.

Bu tarihi derinlik Divan edebiyatında da işlenmiş, şairler tarafından gazel ve kaside tarzında Nevruziyeler yazılmış, devrin hükümdarlarına ve devlet adamlarına sunulmuştur. Halk şairlerinin Nevruz'u anlatan Nevruziyeleri ise konuya halkın bakışını yansıtmaktadır. Bunlar içerisinde halk şairi Zaralı Ozan Ali Nebi (Zara Akören köyü 1725-1810)'nin Nevruz Semahı, NevruzIa ilgili pek çok konuyu 18.. yüzyılda gözler önüne sermesi ilgi çekicidir:

Bu gün dağlar yeşillendi
Sultan Nevruz safa geldin
Cümle kuşlar hep dillendi
Sutan Nevruz safa geldin
Bu gün bahar eyyamıdır
Nevruz Türk'ün bayramıdır
Gönülerin sultanıdır
Sultan Nevruz safa geldin
Allah deyü öten kuşlar
Dua eyler dağlar taşlar
Yeşillendi hep ağaçlar
Sultan Nevruz safa geldin

Geçti şita (kış) döndük yaza
Ali Nebi'm vurur saza
Kızanlar düştü alaza (alev)
Sultan Nevruz safa geldin

(Adnan Mahiroğulları, Dünden Bugüne Zara, Sivas 1996, s. 1 73)

*

21 Mart 1919'da Konya'da Ergenekon Bayramı'nın kutlandığını devrin gazetelerinden ögrenmekteyiz. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Ankara Keçiören'de 21 Mart 1922'de Ergenekon Bayramı ismiyle düzenlenen bir törene katılmıştır. Sovyetler Birligi'nin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan Cumhuriyetleri'nde 21 Mart 1991'den itibaren Nevruz resmi bayram ilan edilmiş ve bayram kutlamaları devlet töreni durumuna getirilmiştir.

Nevruz kutlama ve uygulamaları Türk dünyasında genel olarak ortaklık arz etmektedir. Ateş kültü, su kültü ve atalar kültü temel inanışlardır. Sabahleyin ilk iş olarak ateş yakmak, dışarıda yakılan ateşin üzerinden atlamak gibi uygulamalar ateş kültü ile ilgilidir. Nevruz günü ikinci uygulama olarak çeşmeden su alınıp yola ve eve serpilmesi, geri kalan suyun ev halkınca içilmesi; ırmak, göl ve akarsuların kenarında törenler yapılması, su üzerinden atlanması ise su kültünü yansıtmaktadır. Atalar kültü çerçevesinde bu günde eve uğurlu sayılan yaşlı bir kişi davet edilmekte, büyüklere ziyarete gidilmektedir. Mezarlıkta kutlamalar yapılıp atalar anılmaktadır.

Birkaç gün önce evlerin temizlenmesi, özel yemeklerin hazırlanması, yeni elbiseler alınması; Nevruz günü törenler çerçevesinde yapılan yarışmalar ve sportif karşılaşmalar, halk oyunları ve geleneksel seyirlik oyunlarının oynanması yine Türk dünyasının ortak uygulamalarıdır.

İranlılar bu günü Saka Türklerinden alırken kendi dillerinden bir kelime olan Nevruz (yenigün) ismiyle adlandırmışlardır. Türk ve İran kültürünün etkileşimi olan yörelerde bu bayramın Türkçe isimleri arka plana itilmiş, Nevruz ismi genelleşmiş ve öne çıkmıştır. Bütün bunlar dikkate alındığında Nevruz'un Türkler tarafından diger kültürlere geçtigi ortaya çıkmaktadır.

Bu inanış ve uygulamalar binlerce yıl devam etmiştir. Ancak çok çeşitli sebeplerden dolayı 1920- 1 980 yılları arasında, halk kültürü araştırmacıları hariç, Türk Dünyasında ve dolayısıyla Türkiye'de pek gündeme taşınamamış; ihmal edilmiştir. Gündeme gelememesi ve ihmal edilmesi sebebiyle aydınlar ilgisiz kalmış, devlet töreni olarak kutlanmamıştır. Bu gelişmeleri fırsat sayan bazı çevreler Nevruz'u olumsuz noktalara çekmeye çalışmışlardır. Fakat Türk halkı bu bayramı gönlünde ve kültüründe yaşatmaya devam etmiştir.

Türkiye'de Nevruz'la ilgili en ayrıntılı araştırma, ilk baskısı I985'te yapılan Prof.Dr. Abdulhalük M.Çay'ın Türk Ergenekon Bayramı Nevruz adlı eseridir. Diğer Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıgını ilan ettiği 1991'den beri Türkiye'de Nevruz konusunda bilimsel çalışmalar artmıştır. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi ve Kültür Bakanlığı tarafından Başbakanlık ve diğer bazı bakanlıkların da katıldığı bilgi şölenleri düzenlenmiş, bildirilerle konu ayrıntılarıyla incelenmiştir. Sunulan bildiriler ve makaleler kitap ve dergi halinde tüm dünyanın hizmetine sunulmuştur. TRT tarafından her yıl Nevruz ile ilgili programlar düzenlenmekte, diğer Türk Cumhuriyetlerindeki törenler naklen yayımlanmaktadır. Türkiye'nin hemen her ilinde Valiliklerce düzenlenen konferanslarda halk Nevruz konusunda bilgilendirilmektedir. Üniversitelerde paneller yapılmakta, Milli Egitim Bakanlığına bağlı okullarda günün anlam ve önemini anlatmak için törenler düzenlenmektedir.

Bütün bu çalışmalarla Nevruz, -(diger isimleriyle Yılsırtı, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Sultan Nevruz, Gün Dönümü, Yeni Gün)-, birlik, beraberlik ve bir kültür günü olarak Türk dünyasının hayatında layık oldugu yeri almaya başlamıştır." (*Kaynak:Nail TAN, TÜRKSOY Dergisi, Mayıs 2003)
****

Nevruz, Türklerin tarihi köklerine can suyu veren, Türkleri birbirine yakınlaştıran, "demir dağları" eriterek Ergenekon'dan dirilen atalarımızın ruhlarını kutsamak için yakılan bir ateştir. Bu ateş hiç sönmeden binlerce yıl nasıl yandıysa, gelecekte de her kıvılcımı bir gönüle düşerek “ortak kültür ocağında” binlerce ruhu ısıtacaktır.

Türk âleminin Nevruz toyu kutlu olsun; ve daha her nerede kutlanıyorsa Nevruz gülleri öbek öbek, renk renk geleceğin umut kokularıyla açsın…

Muharrem Soyek
***

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..