Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '12

 
Kategori
Güncel
 

Newroz restleşmesi ve ağır bilanço!

Newroz restleşmesi ve ağır bilanço!
 

Çok tuhaf bir ülkede yaşıyoruz, bir günümüz bir sonraki günümüze uymuyor, bugün siyah dediğimize, ertesi gün rahatlıkla beyaz diyebiliyoruz; bu coğrafyanın suyundan mıdır, havasından mıdır bilmiyorum ama bu topraklarda yaşayan herkeste bu ruh hali mevcut.

Bunun en son örneği erken  newroz kutlamaları ve sonrasında meydana gelen olaylar; bu  olayları tetikleyen ve hazırlayan anlamsız bir yasak ve hepimizin ekranlarda gördüğü manzara, tüm bu olup bitenlerin izahını nasıl yapacağımızı doğrusu şaşırmış durumdayız.
 
Devlet bir yandan "Kürtçe'nin" önünü açacak bir hamleyle okullarda seçmeli ders yapılması yönünde çalışırken öte yandan insanların newrozu erken kutlama isteklerine gaz bombası ve jopla karşılık verebiliyor.
 
BDP'li tertip komitesinin başta İstanbul ve diğer bir çok kentte 18 mart'tan başlayıp 21 mart'a kadar yayılacak kutlamalar için yaptığı tüm hazırlıklar son anda devlet tarafından anlamsızca yasaklandı ve bu yasağın ilk işaret fişeğini İstanbul valisi yaktı. İstanbul valisi H.Avni Mutlu'nun erken kutlamalara izin vermeyeceklerini, newrozun esas günü olan 21 mart için istenirse kutlanabileceği yönünde bir açıklamada  bulunmasıi üzerine deyim yerinde ise herkes adeta şok etkisi yarattı, BDP'li tertip komitesinin hazırladığı tüm afişler, etkinlikler çerçevesinde yapılan tüm hazırlıklar adeta çöpe atıldı.  Hükümet kanadının yasağına BDP tarafı çok sert reaksyon gösterdi ve kutlamalar daha önceden belirtilen tarihlerde ve alanlarda başlanılacağını belirtmeleri ile aslında herkes neler yaşanabileceğini tahmin etti. Yaşananlar fırtına öncesi sessizliğin tekrar bu coğrafyada tezahürünü gösteriyordu bize.
 
Şimdi durup dururken ne oldu da erken newroz kutlamalarına  bu yasak getirildi?
Muhtemelen iktidar kanadının şöyle düşündüğünü tahmin ediyoruz;" Kandil'in hayalini kurduğu devrimci halk ayaklanmasının provasının yapılmak istendiği, özellikle arap baharının sembolü olan tahrir meydanının bu defa olası bir Kürt baharının İstanbul Kazlıçeşme'de sahnelenebileceği" yönündeki öngörü ve istihbaratı bu yasağı getirdi, ama her yasağın peşinden çok büyük tepki ve kopuşlar getirdiğinin tecrübelerinin bu topraklarda çokça yaşandığını nasıl gözden kaçırdılar doğrusu çok tuhaf.
 
Son yıllarda olaysız geçen  newroz kutlamaları sanki birilerini rahatsız etmiş, sanki toplumdaki "huzur" ortamı birtakım çevrelere amiyane tabirle batıyormuşçasına bu anlamsız yasaklama getirildi; olayın bir de traji komik bir yanı var erken kutlamalara izin vermeyen valilik  İstanbul'un savaş alanına döndüğü 18 mart günü orta asyadan gelen soydaşlarının AKP'li bir belediyenin organizasyonu ile yumurta tokuşturularak yapılan kutlamaya(!) ev sahipliği yapabiliyor; yazının başında da belirttiğimiz gibi dengesizlik ve tutarsızlık  bu coğrafyanın her yerinde işte kendini gösteriyor.
 
Erken kutlamalara yasak getiren hükümet 2010 yılında 18 martta başlayıp 10 güne yaydığı newroz kutlamlarını gözden kaçırmış gibi.
 
İki yıl sonra ne değişti de bu anlamsız yasak getirildi?
 
Toplumdaki hassas dengeleri bilip ona göre tavır takınmak ve hareket etmek idareci ve hüküm edicilerin bilip uyması gereken en öncelikli mevzuların başında geliyor olsa  gerek.
 
Baharın ve dirilişin sembolü olan ve Kürtlerle özdeşleşen newozun iktidarca anlamsız bir şekilde yasaklanması ile sokaklar savaş alanına döndü, masum vatandaşların işyerleri, arabaları yakıldı, tahrip edildi, bir  yurttaş ve bir polis memuru  yok yere yaşamını yitirdi,  Mardin bağımsız milletvekili Ahmet Türk kendini bilmez bir polis tarafından tartaklandı, toplumun sinirleri gerildikçe gerildi, tıpkı bir önceki genel seçimlerde YSK'nın anlamsız bir şekilde BDP'li 6 milletvekilinin adaylıklarının önüne engel koyması gibi bu anlamsız yasak'ta sokakları savaş alanına çevirdi.
Kuşkusuz anlam veremediğimiz bu yasağa karşı gösterdiğimiz tepkinin aynısını sokakları yakıp yıkan, sivil vatandaşların mal ve can güvenliklerini tehdit eden gözü dönmüş göstericilerede göstermek lazım,  insanaların demokratik haklarını elde etme isteklerinin yolu şiddet ve terörle kazanılamaz, kazanıldığı düşünülse bile bu başkalarının haklarına tecavüz etmeden öteye gitmez.
 
Birbirimizi anlamaya çalışmalıyız, bir birilerimizin acılarını yüreğimizde his etmeliyiz, gerçek bir yurtseverin gözünde son olaylarda yaşamını yitiren vatandaş ile polis memurunun  acısı aynı eşitlikte olmalı; tıpkı Ahmet Türkü tartaklayan polis memuruna ve sokakları savaş alanına çeviren göstericilere göstereceğimiz tepki gibi.
 
Halk olmanın, toplum olmanın ve birlikte yaşama argümanının özünde birbirimizi anlamanın önemi ön plana çıkıyor, bunu bir daha anlamış olduk ve eminim ki bu anlamsız yasağın faturasının bu kadar ağır olabileceğini bu yasağı koyanlarda tahmin etmemişlerdi.
 
Nasıl telaffüz ederseniz edin, nasıl anlam yüklerseniz yükleyin şimdiden hepinizin newroz  veya nevrozu kutlu olsun!
 
Toplam blog
: 166
: 540
Kayıt tarihi
: 02.09.09
 
 

Batmanın Beşiri ilçesinde doğdum, Mersinde yaşıyorum, edebiyata ilgi duyuyorum, yerel ve ulusal d..