- Kategori
- Gündelik Yaşam
Neye inanıyorum?
Din, dil, milliyet, ırk, cinsiyet ayırımı yapmayan; kadın saçı, tüy ve kılla uğraşmayan; insanların yeme ve içmesine yasaklar koymayan, ancak, insanın gönül yüreğine bakan bir Tanrı’ya;
Kadının erkeğin dilediği zaman girip tohum atacağı bir tarla değil, ancak, onun yoldaşı ve her ikisinin birbirini tamamlayarak tek beden gibi hareket etmesi gerektiğine; kadın ve erkeğin miras, parasal ve hukuksal tüm haklarının tartışılamaz bir şekilde eşit olduğuna;
Her ne gerekçeyle olursa olsun kadınları dövmenin, onları yataklarında yalnız bırakmanın ilkellik olduğuna; çok kadınla evlenmenin köleci-feodal toplum düzeninden kalma pagan bir adet olduğuna; çocuk yaşta kızlarla evlenmenin sapıklık ve en büyük ahlaksızlık olduğuna; boş ol, helal olsun, haram olsun gibi beylik söylemlerle hiçbir şeyin ne boş, ne helal, ne de haram sayılamayacağına.
Ambalajların üzerine “ürünlerimizde domuz yağı ve katkısı yoktur” diye yazmakla, türbanla, tesettürle, haşemayla, misvaklı diş macunuyla, namazla, oruçla, hacla, sünnetle Tanrı gözünde aklanmanın olanaksız olduğuna;
Huriler ve gılmanlarla dolu ve salt erkeğin şehvetini tatmine yönelik sefih bir cennet inancıyla, ateşler içinde yanan bir cehennem inancının tamamen hurafe olup mitolojiden kaynaklandığına; “mesihleşmek” veya “tanrılaşmak” gibi fantazilerin saçmalık olduğuna,
“Kafirleri bulduğunuz yerde öldürün” diye din, iman veya güya namus bahanesiyle kan dökmenin şeytani bir kandırmaca, en büyük günah, suç ve kötülük olduğuna; dolayısıyla ölümden ve ölüm tacirliğinden değil, ancak yaşamdan ibret alınması gerektiğine;
Şeriat veya Kutsal Yasa emrediyor gerekçesiyle binlerce yıl öncesinin feodal aşiret emirleri ile kadınların ve erkeklerin güdülemeyeceğine; bu emirleri yeniden yorumlayıp postmodern şeriat kuralları veya yeni emirler icat ederek insanların özeline ve mahrem yaşamlarına karışmaya kimsenin hak ve yetkisinin olmadığına; onun yerine insan hakları, evrensel ahlak, bilimsel etik, yurttaşlık bilinci, görgü kuralları ile toplumsal yasalara uyulması gerektiğine;
Kadın ve erkeğe insanlık onuru ile bağdaşmayan cezalar öngören emirlerin, törelerin tanrısal değil, ancak şeytani olduğuna; tüm bu emirlerin, törelerin, cehalet, nefret ve hoşgörüsüzlükten doğduğuna, ve sevginin ne olduğunu bilememekten kaynaklandığına, oysa, Tanrı’nın salt sevgi olduğuna ve insanı dolu dolu yaşamaya, mutluluk ve özgürlüğe çağırdığına,
inanıyorum.