- Kategori
- Deneme
Niçin yazmak?

Yazmanın dayanılmaz ağırlığı
Sömürü düzenini bitirmek, emperyalizmi yok etmek, insanın insana dayatmasını kaldırmak, emeği ekmeğe dönüştürmek, dikenleri gül bahçesi kılmak, karanlığı aydınlatmak, şiddet yerine sevgiyi egemen kılmak, baskıyı, zulmü, adaletsizliği kazımak, açlığı, yokluğu, yoksulluğu sonlandırmak, savaşsız, silahsız bir yer yuvar yaratmak, güzel bir evren kurmak, insanı insanla kucaklaştırırken, doğa-insan-yaşam birlikteliğini gerçekleştirmek için çabalamak…
Ve ulusal ve uluslar arası sermayenin çılgınca açlığını ve yer yuvar erkliğini, jandarmalığını, kuzeyliler/güneyliler, doğulular/batılılar, zenginler/yoksullar bölücülüğünü ortadan kaldırmak, insan insanın kurdudur sözünü silip, insan insanın dostudur düşüncesini yaşama geçirmek umidiyle, direnciyle, emeğiyle, aklıyla, ruhuyla, yüreğiyle, sevgisiyle ve güzel bir insanlık güzel bir dünya için yazar, çıkar için, konum için, para için, kendi için, birileri için, ve yazmak için yazmak için değil…
Yazma bir eylemdir. Bir savaşım, kendi olma çabasıdır öncelikle, sonra başkalarıyla, toplumla derken, öteki toplumlarla ya da uluslarla ve de belli uluslar arası savaşımın eylemidir yazmak. Peki, kimdir yazan? Derdi olan insandır yazan. Derdini içselleştiren, dışa vuran bireydir. Bunu, sorumluluğunca haykıran ve paylaşansa birazda aydındır artık yazan. Derdi kimlerle, neler ile? Kendi ile toplumla, siyasetle, düşle, düşünle düşüklüğüyle, doğayla, insanla, yer yuvarla ve de evrenle, yazınla, sanatla, felsefe ile…
Bir kelebeğin kanadındaki en küçük tonu ile, Afrika da her gün ölüme bırakılan binlerce bebeğin açlığı ile, Irakta tecavüz edilen binlerce kadının utancı ile, Dünyada travma içinde yaşayan milyonlarca çocuğun acısı ile, Ülkemizde şiddet gören binlerce kadının çaresizliği ile sömürgecilikle, İşsiz Babaların akşam eve dönüşteki üzüntüsü ile, doğanın katl edilmesi ile, çağ dışı düşüncelerle, emperyalizmle, sokakta yaşayan binlerce insanın üşümesi ile, yeni Dünya düzensizliği ile dertlidir yazarın rasyonel aklı…
İnsanı ve yaşamı savunmak adına, yazma eylemini özgür irade ile ya da boğazını kimsenin sıkmadan yapması ve kelle koltukta savaşmasında onu savunan nedir, kimlerdir? Hiç kimse, ne öteki yazanlar, ne düşünürler, ne sanatçılar, ne din adamları, ne bilgisizler, ne aydınlar ne de halktır. Der Descartes.
Öyleyse yazarın sorunu birazda deli olmasıdır. Herkes yazı yazabilir mi? Yazmak, yetenek işi midir? Yazmak salt bir yetenek işi değil ve bu olamaz.
İçinde bilgi, sevgi, ekin, irdeleme, birikim, deneyim, eleştirellik, sorgulama, araştırıcılık, kaygı, duyarlılık ve dert edinme benzeri olguları barındırır. Yazmak işi zor yürekten ve zor akıldan gelir. Geceli gündüzlü var oldukça yazmayı istemek ve yazmak, emek-ter-nasır içerir. Acı çeker yazı yazan, acı çekmesi, insanı ve yaşamı dert edinmesindendir. Yazan, sorumluluk duygusu taşır ve bunu bir ödev olarak alır. Bir anlamda, duran, hareket eden, canlı, cansız her şeye karşı kendi kendini görevli sayar ve tüm eylemlerini ödev, töre bilimi, etik, ahlak doğrultusunda yaşama geçirme uğraşında savaşır. Dengeleri gözler, Dünyada adaletin adil uygulanıp uygulanmadığını izler, sonuçları görür ve yazar. Yazan kişi asla cepheden kaçmaz, sürekli savaşım içindedir.
Yazmak, cesaret, onur, biraz da yetenek işidir dersek yerinde bir ifade olur. Yazmak okuyanın dilinin, aklının, yüreğinin, cesaretinin, sevgisinin, onurunun, çoşkusunun, yeteneğinin aynasıdır bir anlamda.
Sevgili okuyucular sizi aynada harika görüyorum.
Nizamettin BİBER
Uzman İnşaat Mühendisi