Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '18

 
Kategori
Bilim
 

Nöroteknoloji ve Geleceğin Zihnini Okuyanlar

Nöroteknoloji ve Geleceğin Zihnini Okuyanlar
 

Tan Le


Salyangozlarla bu günlerde daha sempati ile yaklaşıyor, en azından yağmurlu havalarda ortaya çıktıklarında üstlerine basmamaya çalışıyorum. Benimle ilgili kötü anılar biriktirsinler istemem doğrusu. Genetik hafıza testinde kullanılan salyangozlar yüzünden tüm sümüklüböcek familyasına karşı her zamankinden dikkatliyim.

Biliyorsunuz bilim insanları genetik hafızanın transferi konusunda çalışmalarını son hızla sürdürürken, yakın zamanda bir deniz salyangozunun hafızasını diğeri aktarmayı başardılar. Deneyin geldiği boyutu şimdilik sadece salyangoz seviyesinde biliyoruz. Bu transferi RNA yardımı ile gerçekleştirmişler.

RNA demişken bende sizin hafızanızı tazeleyeyim. Hani lise kimya derslerinde hatırlarsınız; hücrelerimizdeki proteini sentezlemekte kullanılan Ribo Nükleik Asit(RNA), genetik kodumuzu oluşturan Deoksiribo Nükleik Asit(DNA) genetik kodu içeren moleküllerden aldığı talimatları hücrenin ihtiyaç duyduğu yerlere taşıyordu. İşte bu RNA yardımıyla bir deniz salyangozunun hafızası diğer salyangoza aktarıldı. Daha önce de “optogenetik şartlanma” dedikleri bir yöntemle farelerin gözüne ışık tutup, hayvancıkların anılarını silip, yerine yeni anılar koymuşlardı. Ancak bu defa aynı canlı üzerinde değil birinden alıp diğerine koyma biçimine taşımışlar deneyi, RNA molekülü enjeksiyonu ile iki salyangoz arasında genetik hafıza transferi yapmışlar. “Salyangozun ne anısı ne hafızası olacak ki?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Öyle değil işte…

Acının hafızası var, salyangozlarda da şok verilen ve verilmeyen iki ayrı salyangozla yapılmış bu deney, şok verilmemiş olana diğerinden alınan nöronlar enjekte edildiğinde aynı şoku yaşamadığı halde yaşamış gibi tepki vermiş. Alın size en basitinden acılı hafıza transferi.  Tüm bu hafıza transferi işlerine girişmenin görünürdeki nedeni, Alzheimer gibi unutkanlıkla ilgili hastalıklara çare bulmak, kötü anıları silip yerine iyisini koymak vs... Tam burada sizin aklınıza da çalışmanın kötü niyetli kullanımını düşündüren komplo teorileri geliyor mu? Konuyla ilgili az mı bilimkurgu film izledik. Beynimiz zaten organik bir bilgisayar gibi çalışıyor ya… Robotlara yine RNA aracılığı ile genetik hafıza transferi yapıldığı gün bize ne olur sizce? İnsan formunda ölüp robot bedenindeki hafızalarla var olduğumuzda ölümsüzlüğe kavuşmuş olur muyuz? Bir düşünün bakalım; RNA ve DNA ile çalışan genetik bilgisayarlar düşüncesi kulağınıza nasıl geliyor? Bu konuyu işleyen Gerçeğe Çağrı dâhil kaç bilimkurgu film izlediniz kim bilir? Beyin gerçekten bilimin yeni roketi.

Tesla ve Space X’in CEO’su, PayPal, SpaceX ile The Boring Company’nin kurucusumucit ve girişimci Elon Musk.gerçek hayatta da Neuralink şirketi ile insan beynini süper bilgisayarlarla bağlantılı hale getirmek üzere çalışmalar yapıyor. Musk zaten bilimkurgudan beslenen fütürist bir girişimci ve ona göre yapay zekâ insanlık için gelecekte en büyük tehlike, bu tehlikeden kurtulmanın yolu da insanın kendisini motiviye etmesi.Beyin elektrot implantasyonuyla insanın düşüncelerini bilgisayarlara yüklenebileceğine, bu şekilde insanların bilişsel kapasitesinin arttırılabileceğine inanıyor. Musk’ın Neural Lace/Sinir ağı projesinde gerçekleştirmeye çalıştı proje bilimkurgu romanları ile tanıdığımız Iain M. Banks’in The Culture serisinden ilham alıyor.

10 kitaplık seriden oluşan romanda anlatılan Culture, insanlar, humanoidler, uzaylılar ve yapay zekâların bulunduğu uzay boşluğunda, içine ülkeler sığabilecek kadar büyük uzay gemileriyle dolaşan gezegenlere veya yıldız sistemlerine bağlı olmadan serbestçe "yüzen" yaşam alanlarından oluşan bir koloni. İnsanlar gündelik işleri için yapay zekâları kullanıyor kendileri de istedikleri yerde istedikleri işleri yapıyor,zihinlerinin en son yedekledikleri halini geri yükleyerek ölümsüzlüğe ulaşabiliyorlar. Tıpkı Banks’ın romanlarında anlattığı gibi bir gelecek hayal eden Musk’da, şirketi SpaceX ile gezegenlerarası seyahat edebilmek ve kolonileşerek bir “uzay medeniyeti” kurabilmek için çalışıyor.“Ben Mars’ta ölmek istiyorum, hayatımın bir kısmını orada geçirebilmek için çalışıyorum” diyen Musk’ın sinir dantelleri ağından oluşan, Neural Lace sistemi, birçok sensörün (sinir protezleri), beyinden aldıkları sinyalleri bilgisayarlara taşıyarak, beyinle bilgisayarların birleştirmesi mantığı ile çalışıyor. Banks’ın romanında da zaten anlatılan böyle bir sistem. İnsan türünün bir tür cyborg olduğuna inanan bir adam için, insan makine simbiyozunu biyolojik olarak gerçekleştirmeye çalışmak son derece normal değil mi? Elon Musk’ı bazıları benim de çok sevdiğim oyuncu Robert Downey JR’ın canlandırdığı Iron Man’e, Stark Endüstirilerinin patronu milyoner mucit Tony Stark'a benzetiyor. Onlara katılmasam da nöroteknolojinin insanlığı götüreceği ufuklar popüler bilimkurgu açısından bakıldığında bile bana da çok heyecan verici geliyor.  Bu alanda çalışan genç ve idealist girişimci beyinlergelecek için çalışmaya devam ediyorlar. 22 Ağustos 1977 doğumluNörobilim şirketi Kernel'in kurucusu ve CEO'su BryanJohson onlardan biri… “insan zekâsının sınırlarını genişletmek” isteyenJohson, hayatta kalmak için gelecek okuryazarlığına ihtiyacımız olduğunun farkında, beynimizle uyumlanacak nöroprotez bir çiple sinir ağlarını kontrol edecek bir işletim sistemi üzerinde çalışıyor.

20 Mayıs 1977 doğumluTan Le’ninyeni bilgisayar arayüzü, kullanıcılarının beyin dalgalarını okuyarak, sanal objeleri ve hatta elektronik aletleri kontrol etmeyi sağlayabiliyor. Beyin bilgisayar arayüzleri üzerine odaklanmış bir elektronik şirketi olan Emotiv Systems'ın kurucusu ve başkanı olan Tan Le, niyetimizi okumak için geliştirdiği Epoc kulaklıkları ile, kablosuz,taşınabilir bir EEF(elektroensefalogram) ile beyin dalgalarıyla nesneleri hareket ettirme üzerine yoğunlaşmış durumda.

Facebook Building 8 projesi ile beyin dalgalarını kullanarak iletişim kurma üzerine çalışmalarını yürütüyor. Busistem beyne giriş yapmadan, yani invazif implant olmadan saniyede 100 kez beyin taraması yapabiliyor, düşünceleri yazıya döküyor. Bu sayede dakikada 100 kelime yazılabiliyor; bu da bir telefonda yazmanın ortalama 5 katı bir hız demek. O da şimdilik…

 Le ve Johnson gibi özel hayatlarında dramatik pek çok zorluktan geçerek var olma mücadelesi veren bu insanlar diplerden zirvelere, mücadele ederek ve pes etmeyerek ulaştılar. Daha aydınlık bir gelecek için geleceğin zihnini okumak üzere çalışmalarını sürdürüyor. Işık hızının bile geçildiği, bildiklerimiz yanında henüz kamuoyu ile paylaşılmayan bilimsel gelişmelerin, dijital devrimin yaşandığı günümüzde bizlerde en azından bildiğimiz dünyadan daha iyi bir dünya hayal ederek işe başlayabiliriz. O yüzden salyangozların hafıza aktarımlarını hiç hafife almayın, bugün salyangozlara yarın bize… Beyin, bizi geleceğe ışınlayacak yegâne uzay aracımız. Onun dilini tamamen çözdüğümüz zaman geleceğin dilini de anlayıp, konuşmaya başlayabileceğiz…

 

 
Toplam blog
: 96
: 1137
Kayıt tarihi
: 28.03.07
 
 

 Hacettepe Üniversitesi mezunu, nörobilimden psikolojiye disiplinlerarası eğitime hevesli bir Türko..