Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '10

 
Kategori
Anılar
 

Nurculuk anılarım

Nurculuk anılarım
 

YURT ZAMANLARI


Nurculukla ilk tanışmam Ankara da oldu. Sene seksenbeşte Ankara T.E.D koleji'ni kazanmıştık. Kuzenim ve ben, Atatürk'ün vasiyetiyle 1942'de kurulan Türk Eğitim Derneğini, köyden kazanan ilk çocuklardık. ''köy den kazanan'la'' kastım ilk köylü çocukları olduğumuz değil ama köy ilkokulun dan kazanan ilk köylüler olduğumuz.

Biz T.E.D ' in yatılı olduğunu broşürler den okuyup tercih olarak seçmiştik ancak yatılı bölümün tam oniki sene önce yani 1973 'de kaldırılmış olduğunu öğrenince acele yatacak yurt aradık. Aslında ilk tercihimiz İstanbul Fatih kolejiydi ancak puanlarımız yetmediğin den ikinci tercihten İstanbul yerine Ankara ya düştük. İstanbul Fatih kolejini Nurculara yakın olduğunu bilmeden, sadece Fatih isminden dolayı ilk tercih olarak seçmiştik. Yozgatlıyım ama Erciyes bizim köyden gözükür. Kayseriye yarı taşınmış bir çok köylümüz var ve bunlardan dindar bir büyüğümüzün tavsiyesiyle Ankara Ulus' ta bir Nurcu yurduna yerleştik. Ulus postanesinin arkasında, arka cephesi kalenin etek ucunda olan bir sanayi hanının en üst iki katı yurt olarak kullanılıyordu. 24 saat sıcak suyu ve üç öğün yemek servisi ile devlet yurtları ve diğer özel servislerle kıyaslanamazdı. Kıyaslananlar da bize pahalı geliyordu. Ankara nın en kaliteli ve modern okulun da okurken, Ulus'un göbeğinde dindar bir yurtta kalarak değişik dünyadan insanlar tanımak şansına sahip oldum. Türkiye ye Hollanda dan geleli iki yıl olmuştu ve ben ilk köylü insanımı tanımıştım ve onlar gibi konuşurdum...'Dölek dur!' ve Nôrüyon?' gibi kırsal kelimeler yüzünden okulda gülenler olsa da bozulmazdık; Çünkü bize gülmezlerdi ama kelimelere gülerlerdi.

Yurtdaki arkadaşlar Anadolunun her yerinden gelme, ailelerinin çoğunluğu rençber veya ticaret ile uğraşan fakir veya en fazla orta halli arkadaşlardı. Çoğunluğu Anafartalar lisesine giderdi. İki kişi TED, dört kişi Yükseliş kolejine ve bir kaç ta Alman Anadolu lisesine giden vardı. Koğuşlar iki katlı yataklarla doluydu. Her koğuş onsekiz ile yirmi talebe barındırırdı. Herkese ait bir dolap bulunurdu. Koğuştan sorumlu bir üniversiteli olurdu. Bu abiler genellikle fakir olup yurtta bedava kalıp bize belletmenlik yaparlardı; Zorunlu ders çalışma vakitlerinde başımızda bulunurlar, yataklarımızı, dolaplarımızı, elbiselerimizi, temizliğimizi ve notlarımızı denetlerlerdi. Ayrıca sohbet saatlerimizde 'Sızıntı' ve 'Bilim Teknik' okur, yaratılış üzeri sohberler ederdik. Kuran okumayı öğretmezlerdi. Öğrenenler olsa da kendi istek ve çabaları ile öğrenirlerdi. Namazı herkes kılardı ve kılmamak sürüden ayrı kalmak gibiydi. Okulun da başarılı olup teşekkür alanlar yurt masraflarından yüzde kırk, takdirnâme alanlara yüzde yetmiş indirim yapılırdı. Ayrıca elbise, saat ve ayakkabı hediye eden cemaat esnafı da oluyordu. Bunlar yine başarıya emek veren öğrencilere dağıtılıyordu. Ne Cumhuriyet ne de Atatürk hakkında bir karalama vardı ama tam bir sempati de vardı diyemem. Yurt müdürlerimiz ve belletmen abiler ikişer yıl cemaat hizmeti nedeniyle oralarda bulunuyorlardı. Hatırladığım bir olayda; belletmen abilerimizden biri siyasal bilgiler fakültesinde okurken yurda Cumhuriyet gazetesi getirirdi. Onun vesilesi ile Cumhuriyet gazetesi ile tanıştım. Kendisi şimdi Memleketin bir köşesinde kaymakam. Yurt müdürlerimden biri Polis akademisini bitirip Emniyet teşkilatında yüksek yerlerde şu an. Bir temizlik için gelen abimiz cemaat mensubu değildi. Onun dışında herkes Nurcuydu. Ben de üç yıl Nurcuydum. Bu zaman sarfında Said Nursinin Risalesini okumadım çünkü eski ve ağır kelimelerle doluydu. Üstelik bana hitap etmedl hiç bir zaman. Fethullan Gülen in kitapları ise hem düşünce hemde etik kültürüme katkı yaptı. Nurcular da kaldığım zaman sarfında ettiğim izlenimler ve alıntılarım pozitifti. Nur cemaati aydın dindar(modern bilimi ret etmeyen ve ılımlı İslam) yetiştiren bir cemaat olarak bilirim. Bu yurt dan ayrılıp temizlik ve servis yönünden daha az kaliteli bir yurda geçtim. Burada çoğunluğu ülkücü üniversiteli abilerle kaldım ve onlardan da çok katkı aldım. Yurdum insanından çok yarar gördüm ama zarar görmedim. Belki şanslıydım.

Zaman gazetesi yeni kurulmuştu ve biz nurcu olarak seviniyorduk. Sayın Fehmi Koru bu dönemde yurda ziyarete gelmişti ve ben sohbetinde bulunmuştum. Nurcular o dönem rahmetli Özal'a oy verirlerdi. Bir söylentiye göre İzmir de bir komiser Fehullah güleni yakalamış ve Sayın Özal'ın talimatıyla serbest bırakmıştı... Tabiki bu söylentiydi. Gerçek nedense yüksek tahsilli insanlardan oluşan bu cemaat, Necmettin Erbakan'a sempati beslemiyordu. Anap cemaatlara partide yer verdiği için tercihleri o partiden olmuştu. Sonraları bir kesim Nurcular, Erbakan dan ayrılan R.T.Erdoğan ve A.Gül'e sempati beslediler. Kişisel görüşüm şu an kaynaşmış bir haldeler... Akp Nur cemaatin vizyonu çerçevisinde hareket ederken Nur cemaati'de Akp ye gerekli olan sempatiyi ve oyu topluyor. Tabiki mutlak hakimiyet insanı şaşırta bilir. İnanmam hem cemaat hemde Parti Türkiye yi bir İran ve Malezya yapsın...BEkliyoruz tabiki Laiklik onlar için ne kadar önemli...Benim için çok önemli çünkü gerçek olup veya olmadığı bilinemeyen inançlar ve ideolojilere inanan insanların topluca sistemi ele geçirip yavaşça değiştirmesini engeller.

Zaman gazetesi Türkiye de büyürken Avrupada da büyüdü. Milliyet ve Hürriyet gibi gazeteler kırk yıldır oralarda var olmaya çalışırken, Zaman gazetesi 90 yıllardan bügüne avrupada en çok abonesi olan gazete haline geldi. Bu şüreçte Avrupada iktidarda olan Hiristiyan demokratlar tahminimce cemaat ve gazetesine belli imtiyazlar sağladılar. Bu yardımlar resmi kanallardan olmasada bu partilere yakın işadamları aracılığı ile oluşmuş olabilir. Tabiki cemaatin finansal gücünüde unutmuyorum. Birde Avrupa daki kırsal kökenli vatandaşların sempatisi ile büyüdüler. Ancak doğruluktan uzaklaştıklarına inanıyorum...en azından tarafsız basın değiller artık... Spor sayfasını hiç beğenmezdim ama kalite biraz artmış.

Zaman gazetesine röpartaj veren sayın Fikret Bila gayet net ve samimi ifadeler de bulunmuş. Röpartajı yapan Zaman gazetecisi bir çok kez imalı ve tarafsız sorular sorarken Sayın Bila hep objektif ve dürüst cevap vermiş. Çocuk kavgasından daha mantıksız olan bu kavganın kökü niyetleri gizli veya tanınmayan cemaat ve Akp ile onlara karşı kuşkularını açıkca beyan eden benim gibi laiklerdir.Cemaatin başarısı yıllar sonra tekrar düşününce şu soruyu sordum kendime neden bu hizmeti laik olarak ve cumhuriyet için bu vatana yapmıyoruz!

Efendiler ve Hamfendiler artık renginizi biliyoruz ama niyetinizi tanımıyoruz... Birde bu şaçma kavga yüzünden İDDİANAMEler ile tutuklanıp, üç aydan fazla içerde kalanların yargılanmalarını hala beklemek ve onları içerde bekletmek ADALETSİZLİKTİR SAYIN KALKINMA VE ADALET PARTİLİ YURTTAŞLAR VE ŞAKİRTLER.

Saygılarla Süleyman Akyürek

 
Toplam blog
: 82
: 437
Kayıt tarihi
: 11.08.09
 
 

İlgi alanlarım muzik. İlk kez Milliyet Blog'da yazı yazmayı deniyorum, daha doğrusu düşüncelerimi..