Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

29 Nisan '15

 
Kategori
Söyleşi
 

O içimizden biri

O içimizden biri
 

Yaşımızı yavaş yaşayalım


AMA BAŞKA ÂLEMDEN GİBİ…

Ayfer AYTAÇ  (Söyleşi)

Zamane kadınları yaşlılığı kabullenmiyor, 60 yaş ve sonrasını orta yaş sayıyor. Geçmişte erken evlenmelerin de getirisi olarak, 40 yaşında torun sahibi olmuş kadınlar, kendilerinin artık kocadıklarını düşünürlerdi. Günümüzün gençlerinin, yaşını belli etmeyen hanımlara teyze yerine abla diye hitap etmeleri bu sebeptendir. Fazilet abla benim mahallemde 69 yaşında, renkli kişilikli, eşini yakın geçmişte kaybetmiş, yalnız yaşayan bir ev hanımı. Kendisinin dinç görünümüne imrendim ve  yaşantısına yönelik bir röportaj yapmak istedim, beni kırmadı. Sorulu cevaplı bu röportajı / söyleşiyi beğeneceğinizi umuyorum.

-Fazilet abla, şen şakrak hayat dolu bir hanımsın, bu halini neye borçlusun? Kısaca kendinden bahseder misin, nasıl bir kişiliğin var, nelerden hoşlanırsın, hobilerin nelerdir?

-Sağol canım benim. Seven, sevilen insan kolay yaşlanmaz. Ben sevecen bir insanım insanları sürekli anlamaya çalışırım, tabularımdan çok mantıksal çözümlerim vardır. Dünyayla barışığım. Her sabah yataktan zor kalkarım, vücudumda ağrılarım vardır. Ancak ben onlarla da barışığım. Ağrılarımın sesini duymazdan gelirim. Gün boyu evde oturmam, eşi dostu ziyaret ederim. Evimde olduğum zamanlar müzik dinlerim, tarzım Türk sanat müziğidir, sanat müziği söyleyen her şarkıcının hayranıyım. Ama isyankar bulduğum arabesk türleri sevmem. Türk sanat müziğini sevdiğim kadar olmasa da türküleri de severek dinlerim, müzik benim için dinlendirici ve keyiflendiricidir... Hobilerimse en çok müzik dinlemek ve gezmektir.

-Eşinizle nasıl tanışmıştınız?

- Ne bileyim işte, ben genç kız olduğumda evlenmek için koca arıyordum, beni isteyenler içinde hangisi iyi, beni rahat ettirir diye araştırıyordum, karşıma çıktı. Şaka bir yana görücü usulü bir evlilik yaptım. Ama görür görmez kanım kaynadı doğrusu. Boylu posluydu ve hoşuma giden bir yönü de temiz bir adamdı. Bu bana kalıcı koca olur dedim ve hiç naz yapmadan evlendim. Bahtıma iyi çıktı adam. 48 yıl evli kaldık, beni bir gün incitmedi. Ne var ki o temizliği, titizliği başına dert oldu. Ömrü billah benim pişirdiğim yemeklerden başka yemek yemedi adam, herkesin evine, yemeğine bir kusur bulurdu. Kimselere gidip gelmek istemezdi. Sonra öldü gitti işte. Çoluk çocuğumuz da olmadı.

-Amca hiç sizi aldatı mı?

_Hiç bir zaman. O kadın olarak bir anasını bilirdi, bir de beni. Benden başkasına kadın gözüyle bakmazdı. Titizliği her yönden vardı. Ben de onu hiç incitmedim, bir dediğini iki etmedim doğrusu.

_Eşinizi hiç değiştirmek istediniz mi?

-Değişmesini istediğim bir yönü oldu ve onu da kendim şikâyetçi olduğumdan sık sık yüzüne belirtiyordum. Çok evcimendi adam. Devlet memuruydu. Sabah erken evden işe gider, işten çıkar çıkmazda evine gelirdi. Dizimin dibinde otururdu geri kalan saatlerde. Gitme deseydim, işini bırakırdı. Nasıl ana düşkünü oğlanlar varsa, benim adam da bana çok düşkündü. Gözünün önünden bir an ayrılsam, meraktan deli olurdu. Hele gençliğimizde bir görseydin. Tuvalete girsem, sanki camından uçup gidecekmişim gibi, çıkana dek kapı önünde beklerdi. Kıskançlığından ziyade, bana aşırı bağımlılığı vardı diyebilirim. Çok sevmezdim bu yönünü değişmesini isterdim. Değişmedi. Değiştiremedim tabi. Hani koydu gitti işte, şimdi yalnızım.

- Şimdi arıyor musunuz o hallerini, sağ olsaydı da yine yanımdan ayrılmasaydı diyor musunuz?

-Evet akşamları diyorum bazen, gündüz eşle dostla, konuyla komşuyla geçiyor da, akşamları sessizlik ve yalnızlık çekilmiyor. Tencereden, tabaktan ses geliyor, ama onun sesi, nefesi duyulmuyor artık. İnsan insanın kıymetini sağken bilmeli. Biz birbirimizi incitmedik, hoşgörüyü ve saygıyı evimizden eksik etmedik. Şimdikilerin çoğu evliliğinde eşler birbirleriyle yüzgöz haldeler. Güzelim hayatlarını çirkinliğe bulayıp heba ediyorlar. Kavga dövüşle telafisi olmayan bir gün nasıl doldurulur, aklım ermiyor.

-Siz bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?

-Eşimin sağlığında onu işe uğurladıktan sonra, evimin işini yapar, akraba ziyaretlerine giderdim. Ama eşim işten dönmeden evime gelir, sofrayı hazır ederdim. Onu sabah nasıl uğurladıysam, aynı güler yüzlü ifadeyle karşılar, halini hatırını sorar dururdum. Olanla yetinir, olmayanı aramazdık. Hırs yoktu hanemizde… zaman içinde her şeyimiz oldu. Ama o günler şimdi hiç yaşanmamışa döndü. Yalnız kalalı beri her gün sabahları düzenli yürüyüş yaparım. Evimden çıkar yol kenarlarından ilk kavşağa kadar yürür gelirim. Trafiğe dalmam, korna seslerini kafama almamak için, öğle vakitlerine kalmam. Yoğun oluyor o saatler dışarılar. Yalnızda olsam, yemek yapabilmek için olağan üstü çaba göstererek, kendime her gün ziyafet çekiyormuşçasına sofra hazırlarım ve sakince yemeğimi zevkle yerim. Evimde yalnız oturduğum zamanlar, televizyon izliyor da olsam, elimden hiç bir vakit düşürmediğim tespihimi çekerim, çok dinlendiricidir tespih çekmek. Genelde de akraba ziyaretlerine giderim. Onlar bana pek gelmezler, adamın sağlığında gelmemeye alışıklar ya, o yüzden. Bazı alışkanlıklar değişmiyor. Mesela ben de çok yakınıma gitsem bile evlerinde yatıya kalamam, mutlaka akşama evime dönerim.  

- Ne tür yemekler yapıyorsunuz?

-Valla ne tür dersen hepsini de güzel yaparım. Adam titizdi dedim ya. Şimdi yalnız olsam da kendime de titizlik gösteririm, özene bezene her canım istediği yemeği yaparım. Yalnız olduğumdan az az yapıyorum. Ama en az iki çeşit yemek yaparım. Keyifle de yerim doğrusu. Öyle tembel avratlar gibi mecburiyetten öğrenci yemeği olarak bilinen pilav, hazır çorba, makarna, kızartma gibi basit yemekleri ben soframa taşımam.

-Sağlık sorununuz, para sorununuz yok anladığım kadarıyla?

-Yok çok şükür, sadece yaş yetmişe yaklaşmaya başladığından bazen nemli havalarda kemik ağrılarım var, onları da dinlemiyorum. Kendimle de dünyayla da barışığım yani. Adamın emekli aylığı kaldı o bana yetiyor. Memur emeklisiydi beni geçindirecek kadar bıraktı çok şükür. Evimde ondan kalma, kira sorunum da yok. Ardından mağdur bırakmadı çok şükür.

-Evinizde bilgisayarınızda var gördüğüm kadarıyla ve siz bilgisayarda arkadaş sitelerine de giriyormuşsunuz duyduğum kadarıyla?

-Evet eşimin vefatından sonra aldım bilgisayarı ve ben bilgisayarda yazıştığım arkadaşlardan da keyif alıyorum. Onlara önceleri yadırganırım düşüncesiyle genç kız olarak tanıtmıştım kendimi,  bazısından evlenme teklifleri, buluşma ve tanışma teklifleri alıyordum. Ancak mutaassıp bir aile kızıyım, diyerek tekliflerini kabul etmiyordum. Sonra yazışma yapmayı bıraktım. Özelden yazanı silerim, gibi bir başlık attım, kimseler cesaret edemiyor artık. Güzel paylaşım yapanlar var, sosyal içerikli, onları takip ediyorum.

-Günümüz kadınları için diyecekleriniz?

-Tembeller ve saygısızlar. Bir de kanaatkârlıkları yok. Bu yüzden günümüz kadınlarında mutlu evlilikte yok bildiğim kadarıyla. Kocalarına bile karşılık veriyorlar. çoğunluğu feminist geçiniyor. Kadına hanım hanımcık olmak, yumuşak konuşmak yakışır. Gördüklerini istiyorlar. Çaput delisi olmuş herkes. Ama nezaket yönleri kalmamış. Gezmeler ve sohbet artmış görüyorum kadınlar arasında, ama hepsi dedi koducu, incir çekirdeğini doldurmaz konular konuştukları; fayda sağlayacak bir şey konuşmuyorlar. Giyime, süse meraklılar, ama kendilerini bilgide, beceride geliştirmiyorlar. Buna karşın her şeyi biliyor havasındalar. Neyi biliyorsun, açıp bir kitap mı okudun, dizilerden duyduklarıyla davranış sergiliyorlar. Hanımlığın nasıl olduğunu bilmeden hanfendi pozlarında geziniyorlar. Azıcık ilgi göstersen burunları kalkıyor, ben neymişim havasına bürünüyorlar. onun dışında sevmediğim bir hususları yok. Herkesin kendi hayatı neticede, ne desen boş…

- Hayatınızda hiç biriyle tartıştınız mı, birinin kalbini kırıp sonunda pişmanlık yaşadınız mı?

-Kırmadım ama sanırım birisiyle tartışmıştık, ama birbirimizi kırmadık hemen çözüldü sorun kimsenin kalbini kırmamışımdır kanımca. Kalp kırmak lüzumsuz bu geçici dünyada, sonrasında ettiğini çekiyor insan. Kırdığınla kalmıyorsun, gün geliyor, birilerince kırılıyorsun. Etme, bulma dünyası. Sen birine kötülük etme ki, kötülük bulmayasın değil mi?

-Çok haklısınız. Fazilet abla, kendinize 1 den 10 kadar bir not vermek zorunda kalsaydın, kendine hangi notu verirdin ve neden?

-Kendimi beğenen birisiyim 9 verirdim. Çok mükemmel olsaydım 10 derdim, ama benimde yanlışlarım, asabi hallerim oluyor bazen, mesela sokakta yürürken birine selam versem almasa, biri tam yanımdan geçerken ağzını kapamadan aksırıp tıksırsa çok tepki veririm. O kişiye doğrudan “dağdan mı geldin, hiç mi okul yüzü görmedin,” diye söylenirim. Ne hikmetse kızmazlar, kızarmış bir yüzle yanımdan uzaklaşırlar. Normalde hoşgörülü olmak lazım, kimseye karşı kırıcı olmamak gerekir. Hepimiz insanız neticede; herkese gülücük dağıtmamalı, ama gülümsemeyi kimseden esirgememeli…

-Bu renkli kişiliğinizden dolayı çevrenizden tepki alıyor musunuz?

-Çevremdeki dostlarımdan aldığım tepkiler olumlu, dost olarak iyiyim. Şu an tek bir benden kaynaklanan sorun var hayatımda, o da akşamlarımın can sıkıntısıyla iyi gitmemesi, onun dışında benim sebep olabileceğim her şey hamdolsun iyi gidiyor.

- Tekrar evlenmeyi düşünür müsünüz, mesela evlilik proğramları var, oralarda iyi bir talip bulabilirsiniz. Yeni bir eş belki de akşamlarınızın yalnızlığına çözüm olur?

-Evlilik proğramlarını hiç seyretmem, veballi bir konudur evlilikte aracılık. Yanlış bulduğuma yaklaşmam. Ayrıca ahrete göçen kocam çok iyiydi, gidenin yerine daha iyisini koyamamak, beklentini bulamamak. Yalnızlıktan kurtulacağım diyerek hayal kırıklığına uğramak korkusu daha baskın. Bu yüzden yeniden evlenmeyi düşünmüyorum.

- Peki, neden bir evlat edinmediniz, yalnızlığınızı paylaşırdı.

-Valla haklısın, ama elin doğurduğunu kendime göre nasıl yetiştirirdim? Genlerinde kötülük varsa büyüdüğünde bana kötülük eder diye korktum.

- Hayatını etkileyen en önemli kişi veya kişiler kimlerdir?

-Ailem hayatımı çok etkiledi. 12 yaşımdayken anne babam ayrıldı. Bu ayrılık hayatımızda çok büyük dengesizlikler oluşmasına neden oldu. Ben annemle kaldım. İki kardeşim babamın yanına gitti. Bu kopuş beni çok etkiledi. Bir yerde tutunamadık. Ben evlenene kadar mutsuzluğun içinde mutlu olmaya gayret eden bir kişiliktim. Dışarıya karşı mutluymuşum gibi görünmem, hayatıma olumlu yansıdı, iyi bir evlilik yaptım. Fakat ailemin bana en güzel yıllarımda düzenli bir hayat sağlayamamasından şikayetçiyim. Büyüklerimizin verdiği kararlar maalesef tüm hayatımızı etkiliyor. Ben mutlu bir evlilik yaptım, kendimi kurtardım. Ama uzun yıllardır görüşmediğim kardeşlerimden dolayı sıkıntılarım oldu. Onların hallerinin nasıl olduğunu merak ve endişe etmek hayatıma bazen tuz biber katkısı yaptı. Kardeşlik bağlarının zayıf bırakılmasına ailenin temeli etken, bu yüzden aileler ayrılırken çocuklarını çok iyi düşünsünler.

- Size bir şeyi değiştirmek için fırsat verilseydi, neyi değiştirmek isterdiniz?

-Ülkemi değiştirmezdim dünyanın en güzel ülkesindeyim çok şükür, Allah muhafaza, dinimi değiştirmezdim, daha insancıl daha insaflı bir başka din olamaz. Ailemi değiştirmezdim onları ne kadar eleştirsem de çok severim, evimi değiştirmezdim, daha lüks bir ev seçeneği sunsalar, bülbülü altın kafese koymuşlar gibi hissederim. Burada zamana yayılmış anılarım var. Sahip olduğum her bir eşya, senelerimden bir parçam. Şehrimi ve insanlarını değiştirmek isterdim. Daha refah ve daha yeşili bol bir şehir ve içinde daha hoş görülü, paylaşımcı ruhlu, aydın insanların bol olduğu ve fakiri olmayan bir şehrim olsun isterdim.

- Hayatında asla yapamayacağın bir şey nedir, hayat seni hiç korkuttu mu?

-Hayatta asla yapmayacağım bir şey, bir insanı öldürmektir. Şimdi tavuk keser gibi insan keser oldular. Kimsenin hiç kimsenin canına kıymaya hakkı yoktur. Herkes bir sinir küpü olmuş. Vay sen bana yan baktın, kaş çattın, çek vur. Toplum olarak cahilimiz çok, cahil derken okuma yazma öğrenmek değil maksat, toplum içinde insanca yaşamanın yolunu yöntemini bilmiyor çoğunluk. Fakat sorsan, her şeyi en iyi biliyor görünürler. Çevremizde gün geçmiyor ki, hırsızlıklar, uğursuzluklar olmasın. Buna rağmen hayat beni hiç korkutmadı. Şu yalnızlığımda bile hayattan hiç korkmuyorum, ama insanlar için endişeliyim. Artık insanlardan korkmaya başladım, diyebilirim. İşsizlik, fakirlik artıkça insanların ne yapacakları belli olmaz. Bu yüzden bende kötü günler görmeden eşimin yanına göçmek isterim. Bu yaşantım bozulmadan, elin eline kalmadan ölmek en iyisi. Ama yaşamayı da seviyorum, yalnız yaşamak zorunda kalsam da hayat güzel, kimse hayattan korkmasın, zor yaşantısı da olsa, mücadelesine devam etsin. Hayatı sevsin, gerisi güzel gelir. Hayat kendini seveni sever ve ne beklerse hayattan onu verir.

-Bu güzel bir öğüt oldu. Röportaj için teşekkür ederim. (AyferAytac.com)

 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..