Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '13

 
Kategori
İnançlar
 

O'nu görmek...

O'nu görmek...
 

Hepimizin genel bir arzusudur onu görmek. Belirli sayıda dua edebilir ve gerçekten istersek onu rüyalarımızda görebileceğimiz söylenir hep.

Kimse onun yüzünün şemalini bilmese de o eğer rüyamıza gelecek olursa herkes onun kim olduğunu bilir denilmekte onun için.

O, alemlerin uğruna yaratıldığı kişi, o alemlere rahmet olarak gönderilmiş peygamber (Kuran-ı Kerim), o kimi kaynaklara göre ahrette bir anlık bile olsa sırf yaratılan herkesin kendisinden bir an bile olsa faydalandığını bilmesi için cehenneme uğrayacak ve o uğradığı anda tüm şeytani varlıkların cehennemdeki kayaların alevlerin altına gizlenip görmekten çekinecekleri Allah’ın sevgilisi (Barnabas İncili), O Hz. İsa’nın bile “Ben onun ayakkabılarının ipi olacak değerde değilim” dediği kişi (Barnabas İncili), O… Siz onu çok iyi biliyorsunuz.

Pek çoğumuzun aklına onu görmek için şu kolaycı düşünce gelmiştir: Keşke biz de onun dünyaya indirildiği zamanda yaşasaydık ve onu gören şanslılardan olsaydık. O zaman yaşayanların onu yaşarken görebilecek kadar şanslı olduğunu düşünüp onlardan biri olabilmeyi pek çoğumuz istemişizdir.

Ancak kendimizi hiç kandırmayalım; bu hiç kolay bir tercih olmazdı. Düşünsenize onu görmekten çok daha önemli olan onu görüp onun kim olduğunu bilmek değil mi? Allah korusun, onu gördüğümüz halde onun kim olduğunun bilincine varamayarak onun yolunu seçmeyenlerden olsaydık ne büyük felaket olurdu.

O şartlar altında da onu görmenin hiçbir esprisi kalmadığı gibi onu dünya gözüyle gördüğü halde kıymetini bilememe sorumluluğunu da yüklenmiş olmaz mıydık?

Kuran’da Allah kalpleri mühürlenenler için mealen bir ayette şöyle buyurmaktadır: “Biz onlara kendimizi gösterseydik bile onlar iman edecek değillerdir. Çünkü Allah’ın mühürlediği bir kalbe iman ettirmek kimsenin haddine değildir”.

Birebir cümlelerle olmasa da anlam olarak bu ayeti buyuran Allah’ın da ifade ettiği bu gerçek ya bizim üstümüze hak olsaydı ne yapardık?

Ayın ikiye bölünmesi hadisesini düşünsenize, birisi size kendisinin hiçbir katkısı olmadığını, yalnızca yaratıcının emriyle bir ayın ikiye bölünebileceğini hem söylüyor hem de bunu size görsel olarak ispatlıyor ve siz buna rağmen inanmıyorsunuz, bir de onu büyücülükle suçluyorsunuz.

Bu öyle büyük hezeyandır ki, büyücülükle suçlanan o kişi olmasaydı ne dünya ne de biz olmayacaktık. Tüm evrenin uğruna yaratıldığı, yaratılmışların en şereflisi karşınızda duruyor ve siz bunun farkına varamadığınız gibi bir de onu suçluyorsunuz. Ne büyük hezeyan!

Yazıyı fazla uzatmanın anlamı olmadığını düşünüyorum. Özetle onu bu dünyada görme ve onun kim olduğunu anlayıp hiç değilse ona layık bir ümmet olma şerefinin herkese bahşedilmesi şüphesiz düşünülemezdi.

Ayrıca onun döneminde yaşamanın şu ankinden çok daha büyük riskleri de vardı. O zamanlar onu şahsen görmedikçe onu tanımak mümkün değildi. Dünyanın ona uzak bir köşesinde onunla ilgili yayılan söylentilerin gerçeklik payının ne olduğunu o dönemde bilmek son derece zordu.

En kötüsü de onu görmeye rağmen onun tanınmaması riski bulunuyordu ki bu risk, risklerin en büyük ve tehlikeli olanıdır bence.

Günümüz dünyasında ise işler hiç böyle değil. Bizler şanslı iman sahipleri olarak dünyaya geldik. İmanın muhafazası günümüzde çok zor olsa da hiç değilse onunla ilgili çok fazla bilgi sahibiyiz.

Her ne kadar kimileri onu karalamaya gayret gösterse de kıyamet kopana kadar bu kişiler başarısız olacaklardır, hiç değilse bundan eminiz.

Ona hakaretler yağdıranlar ve onu olmadığı gibi göstermeye çalışanlar yalnız kendilerini ve kendi gibi düşünenleri aldatmaktan öteye geçemeyeceklerdir, bu bir gerçek.

Allah kıyamete kadar onu ve Kuranı koruyacaktır. Ne şanslıyız ki bugün dini ve peygamberi korumak gibi bir zorunluluğumuz yok.

Zira milyarlarca Müslüman’ın yaşadığı bilgi çağında hiçbir güç Allah’ın dinini, peygamberini ve kitabını yok edemez. Bugünkü tek görevimiz kendimize karşı…imanımızı muhafaza ve müdafaa etmek…

Sözün özü, bugün yüzyıllar öncesinde yaşayanlara göre çok şanslıyız. Onu görüp farkına varamamak felaketini yaşamaktansa, onu ahrette görüp huzura ermek için hiç değilse bir şansımız var. Allah hepimize o şansı kullanmayı nasip etsin. Böylesi daha güzel değil mi?

 
Toplam blog
: 352
: 2915
Kayıt tarihi
: 05.06.10
 
 

Jack Amca, düşünsel dünyasındaki gelişmeleri dışa vurmak niyetiyle başladığı yazı yazma sevdasına..