Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '07

 
Kategori
Gönüllülük
 

O sadece bir çocuk

O sadece bir çocuk
 

Dirsekler çürüttüm tahta sıralarda. Ne bel ağrılarına katlandım o soğuk sınıflarda. Yine de hep sevdim okullarımı.

Asker çocuğuysanız pek çok yere taşınmak zorunda kalırsınız yaşam boyu. Her seferinde yeni bir ortamdasınızdır. Yeni ev, yeni okul, yeni arkadaşlar… Yeni öğretmenler…

Dersime giren her öğretmenimden bir şey öğrendim. İyi ya da her hocamdan bir şeyler kaptım. Kimini kınadım, “Onun gibi olmamalıyım.” dedim. Kimini ise idolüm belledim. Özendim ona, her huyunu kaptım. Beni ben yapanlar arasında kocaman bir yeri vardır hayatıma giren öğretmenlerimin.

İstedim ki ben de öğretmen olayım. Ben de model olmalıydım miniklere. Onların ufkunu genişletmeli, yollarına ışık olmalıydım. Dertlerini, tasalarını unutmalıydılar benim yanımda. Onları sıkıntıya sokan, kara kara düşündüren değil; günlerini ayan olmalıydım. Ailelerinin yetmediği yerde bana koşmalı, bana sığınmalıydılar. Sokaklarda, uğursuzların arasında aramamalıydılar umudu. Gelecekleri tek yer benim bağrım olmalıydı.

Lise sonda tüm öğretmenlerimizin tayini çıkmıştı. On dokuzuna da on dokuz farklı günde gözyaşları içinde veda etmiştik. Salya sümüktü her yan, yüreklerimizdi aslında ağlayan. Öyle bir olmalıydı ki ayrılıklarımız kendi çocuklarımdan, gitmiş olmamalıydım uzaklara. Uzakları yakın etmeliydi sevgimiz. Akıllarına geldiğimde yakınlarında bitivermeliydim. Öyle büyük bir bağ kurulmalıydı aramızda işte. O denli derin…

Olmadı. İstesem yine oldururdum; ama başka denizlere yelken açtım. Başka tutkuların sihrine kapıldım.

Şimdi içimdeki öğretmenlik tutkusunu, açlığını gönüllülük projeleriyle dolduruyorum.

TEGV bir harika!

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’ndan ve o çatı altında geçirdiğim güzel anlardan bahsetmek istiyorum bugün.

Her çocuk aynı değil. Herkes eşit değil. Eğitimde fırsat eşitliği günümüz Türkiye’sinde hâlâ tam olarak sağlanmış değil. Zorunlu eğitim süresi artırılsa da çocuklar hâlâ açıkta, hâlâ aç, hâlâ ezik. Devletin gücü bu eksikliği doldurmaya maalesef yetmiyor. Bu durumda raya sivil toplum örgütleri ve gönüllü kuruluşlar giriyor. Devletin (aslında çocuklarımızın) yardımına koşuyor. Çok da iyi yapıyor.

Bir başıma ben; bir çocuğun Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalarak, Cumhuriyet’i koruyarak, vatanını-milletini severek ve sayarak yetişmesine; sağduyusunu, özgüvenini, akılcılığını, yeteneklerini geliştirmesine; dünya görüşünü barışçı, saygılı, hoşgörülü, çağdaş bir bakışa çevirmesine katkıda bulunabilirsem ne mutlu bana!

Onların yanındayken her şeyi unutuyorsunuz, zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorsunuz bile. Ses telleriniz epey bir zorlanıyor, ayaklarınız sızlamaya başlıyor; ama en sonunda ufaklık zekiliği ve ışıldayan gözeriyle size bakıp “Abicim / Ablacım, öğrettiğin için teşekkür ederim.” dediğinde hepsini unutup ufak bir tebessümde bulunuyorsunuz.

Öyle sevgiye aç olanları var ki içlerinde… Elinizi sımsıkı tutup sümüklü burnuyla boynunuza bile dolansa ses çıkarmayıp siz de ona sarılıyorsunuz. Soğuk kış gününde ayağında bizim tuvaletlerde kullandığımız lastik terlikleri ve mavi kirli önlüğüyle karşınıza dikilip tertemiz yüzü ve meraklı bakışlarıyla yanınızda bitip “Haydi parka gidelim ablacım!” dediğinde “Haydi bir tanem, ” deyip elini tutup koşturuyorsunuz çimlerde.

Onlarlayken hiçbir şeyin en ufak bir önemi yok. Kim pasaklı, kim tembel… Hiçbir şey lazım değil. Hiçbirine gerek yok onları sevmeniz, onlar için bir şeyler yapmanız için.

Severken sorgulamayın. Oradayken saatinize bakmayın. Bir kez olsun onları hor görmeyin, kayırmayın. Sadece sevin, yeter.

Onların size ihtiyacı var, sizinse onlara. Çünkü, sizin geleceğiniz onlar.

 
Toplam blog
: 12
: 462
Kayıt tarihi
: 07.09.07
 
 

İzmirliyim... Afyon Kocatepe'de Veteriner Hekim olmak için okuyorum. Bir kız kardeşim var. Evli d..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara