Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '09

 
Kategori
Siyaset
 

ÖDP, Uras'ın restini gördü; o şimdi sade vekil!

ÖDP, Uras'ın restini gördü; o şimdi sade vekil!
 

ÖDP


Ufuk Uras’ın ÖDP’yi olağanüstü kongreye götüren tepkisini doğrusu haklı bulmayanlardanım. Yaşanan süreci hemen, hemen herkes biliyor. Uras’ın MYK kararını dinlemeyip bağımsız vekil adayı olmasından, son döneme damgasını vuran Ergenekon davasına ilişkin görüşleri partide yaşanan sıkıntıların zaten kaçınılmaz sona doğru sürüklüyordu. Zaman gazetesinde yer alan Uras’a aftedilen görüşler genel anlamda Uras tarafından dost meclislerinde yalanlanmasına rağmen ne yazık ki Zaman gazetesinde resmi bir tekzip metni göremedik. Hani beğenmesekte mahkemelerden tekzip çıkartmak çocuk oyuncağı bu devri alemde değil mi? Neyse yaşanan olağanüstü kongre ve sonucuna ilişkin görüşleri içeren Milliyet, Radikal, Bianet ve oda tv. com haberlerinden bir kolajı Milliyet blog okuyucusu ile paylaşıyorum.

İki adayın yarıştığı ÖDP konferansında Dev-Yol geleneğinden gelen Devrimci Dayanışma grubunun desteklediği Hayri Kozanoğlu, 443 oy alarak genel başkan seçildi.

Özgürlükçü Sol grubunun desteklediği İstanbul Milletvekili Ufuk Uras ise 407 oyda kaldı. 5 oy boş çıkarken, 1 geçersiz oy kullanıldı. Kozanoğlu, 2003-2007 yıları arasında partinin genel başkanlığını yapmıştı. ÖDP, 3 ay sonra olağan konferansını gerçekleştirecek.

Lale Paşa Düğün Salonu’nda dün başlayan ÖDP’nin 5. Olağanüstü Konferansı’nın ilk günü basına kapalı olarak gerçekleştirildi. Genel Başkan Uras’ın çağrısıyla gerçekleşen konferansa Ergenekon soruşturması damgasını vurdu. Daha önce yaptığı “Partide Ergenekon’a sıcak bakanlar var” açıklaması, muhalif kanadın tepkisine neden olan Uras, dün de “ABD ve AKP ile ilişkiye girmekle” suçlandı.
Kürsüye çıkan Uras eleştirileri “İki kez ABD Büyükelçiliği’ne gittiğim için eleştiri alıyorum. Fidel Castro, şeytanla bile görüşmüştü. ÖDP Genel Başkanı’ndan beklenen budur; herkesle görüşmek. Hakkımda çıkan tüm söylentiler yanlıştır” sözleriyle yanıtladı.

Devrimci Dayanışma grubunun desteklediği ÖDP’nin eski Genel Başkanı Kozanoğlu ise yaptığı konuşmada, “Genel başkanın değişen isteklerine göre, yılda üçüncü kez olağanüstü kongreye gidiyoruz. Dolmuşa bile bu kadar sık binilmez. Raydan çıkan treni tekrar yola sokabilmek için genel başkanlığı üstlenmeye talibim” dedi.

Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) 5. Olağanüstü Kurultayı öncesi gerçekleştirilen Olağanüstü Konferans’ta, Genel Başkanlık koltuğuna ‘Devrimci Dayanışma’ grubunun adayı Hayri Kozanoğlu oturdu.

Gergin bir atmosferde geçen konferansta Genel Başkanı Ufuk Uras’ı destekleyen ‘Özgürlükçü Sol’ ile ‘Devrimci Dayanışma’ grubu arasında sert tartışmalar yaşandı.

ÖDP 5. Olağanüstü Kongresi çalışmalarına dün ‘Olağanüstü Konferans’ ile başlandı. Sabahın erken saatlerinden itibaren, değişik illerden gelen delege ve partililer salonu doldurdu. Uras, kendi taraftarı olan partili gençlerin destek sloganlarıyla salona girerken, Devrimci Dayanışma grubu Uras’ı sloganlarla protesto etti. Partililerin de sert konuşmalar yaptığı konferansta sık sık gerginlikler yaşandı. Gerginlikler araya girenlerin çabası sonucu kavgaya dönüşmeden yatıştırıldı.

Üç ay sonra olağan kongreye gidecek olan ÖDP’de, bu süre içinde ‘Özgürlükçü Sol’ adına Uras, ‘Devrimci Dayanışma’ grubu adına ise Kozanoğlu adaylıklarını açıkladı.

Uras, Genel Başkan adayı olarak yaptığı konuşmada, "İptal edilen bir ABD elçilik görüşmesi için eleştiriliyorum. ABD elçiliğine 2 kez gittim, ikisi de protesto gösterisi içindi. Bu görüşmeye de gitseydim, dışarıda ne söyledimse aynı şeyleri söylerdim, hepiniz bununla gurur duyardınız. Fidel Castro, şeytanla bile görüşmüştü. ÖDP Genel Başkan’ından beklenen budur; herkesle görüşmek. Hakkımda çıkan tüm söylentiler yanlıştır. Direksiyonu birisi sağa biri sola çevirmesin. Sizden istediğim bu” dedi.

‘Treni yola sokmak için’

Kozanoğlu ise konuşmasında, “Genel Başkanlık düzeyinde bir rotasyonu gerçekleştiremiyoruz. Bizim Genel Başkan bir acze düşerek kongreye girmemize üç kala, kışın ortasında buralara getirdi. Artık Genel Başkan’ın değişen isteklerine göre, yılda üçüncü kez olağanüstü kongreye gidiyoruz. Dolmuşa bile bu kadar sık binilmez. Raydan çıkan treni tekrar yola sokabilmek için bu kısa dönemde Genel Başkanlığı üstlenmeye talibim” diye konuştu.

Oylamada Hayri Kozanoğlu 483 oyla yeniden Genel Başkanlık koltuğuna otururken, Ufuk Uras 443 oy aldı.

ÖDP’yi gergin kongreye götüren gelişmeler, Uras’ın 22 Temmuz 2007 seçimlerinde DTP’nin desteğiyle milletvekili seçilmesiyle başladı. Ergenekon operasyonları ise partide başka bir tartışmayı getirdi. Parti Meclisi’nde Ergenekon operasyonlarının iki grup tarafından farklı yorumlanması üzerine Uras bazı gazetelere, ÖDP’de Ergenekon’a sıcak bakanların bulunduğuna dair açıklamalarda bulundu. Uras’ın bu açıklaması parti içerisindeki gerilimi daha da artırdı. PM, Uras’ı sert bir dille eleştirirken Uras, 5. Olağanüstü Konferans ve Büyük Kongre’yi toplama kararı aldı. (Radikal) "Uyumlu bir yönetim için" olağanüstü kongre çağrısı yapan Uras'ın başkanlığı kaybettiği ÖDP konferansını yaklaşık 2 bin 500 kişi izledi. Devrimci Genç eğilimi konferansa damgasını vurgu. Kozanoğlu, partiyi üç ay sonra olağan kongreye taşıyacak.

Bianet’te yeralan Msutafa Bayram MISIR’!ın haberine göre; Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) içinde, Ufuk Uras'ın yeniden genel başkan seçilmesiyle başlayan tartışma, pazar günü (dün) gerçekleştirilen Olağanüstü Konferans'ta Uras'ın karşısında aday olan Hayri Kozanoğlu'nun seçilmesiyle yeni bir evreye girdi. Yapılan eğilim yoklamasında Kozanoğlu 443 oy alırken, Uras'a delegelerin 407'si oy verdi. Beş boş, bir de geçersiz oy kullanıldı. Kozanoğlu'nu destekleyen Devrimci Dayanışma eğilimi Parti Meclisi üyeliklerinden 32'sini kazanırken, Uras'ı destekleyen Özgürlükçü Sol PM'de 28 üye ile temsil edilecek.

ÖDP Tüzüğüne göre konferansta yapılan eğilim yoklamasından çıkan sonuçlar tek bir liste halinde kongreye sunuluyor ve Kongre'de bu liste oylanıyor. Buna göre, 2 Şubat 2009 günü (bugün) yapılacak Kongre ile Kozanoğlu'nun başkanlığı ve oluşan PM kesinleşecek.

Konferans tarafları

Uras'ı destekleyen eğilim, konferansa diğer eğilimin Devrimci Dayanışma adını alması üzerine, her iki eğilimin eski ortak ismi olan Özgürlükçü Sol adını alarak katıldı.

Özgürlükçü Sol, metinlerinden ve kürsüye yansıyan konuşmalardan anlaşıldığı kadarıyla, partinin 2002 yılı ve önceki tarihi ile Ufuk Uras'ın yeniden başkan olduğu tarih arasında süreklilik kurdu; arada kalan dönemde gerçekleşen program değişikliği başta olmak üzere, diğer çalışmalara daha az vurgu yaptı.

Devrimci Dayanışma grubu ise, daha çok devrimci geleneğe yaslanma iddiasında bulundu. ÖDP ile geçmiş Devrimci Yol arasında bir tür süreklilik kurmaya çalışan geleceğin devrimci gelenek içinde mündemiç olduğu söylemi kürsüden Devrimci Genç'in “Tek Yol Devrim!” sloganına karışarak sıklıkla yükseldi.

Yeniyol eğilimi, konferansta bir bildiri dağıttı ve olağanüstü konferans sürecinin politik ve örgütsel olarak eleştirdi. Eğilime göre, “söz, yetki ve kararı tabana verecek bir açık tartışma ve kongreler süreci" gerekli. Bu eğilimden Uraz Aydın, kürsüde partinin 2001 sürecinde yaptığı hataları da hatırlattı.

Delege görüş değiştirmedi

ÖDP delegasyonu 4. Olağanüstü Konferans'ta da PM'de Ufuk Uras'ı destekleyen eğilimin 28 kişiyle temsiline olanak veren şekilde oy kullanmış, ancak Genel Başkanlık için Ufuk Uras'ı görevlendirmişti.

Genel Başkanın, ortaya çıkan siyasi görüş farkları sonucunda kurullarla uyumlu çalışamadığını vurgulayarak yetki istemesine delege onay vermedi. Delegeler eski görüşünü muhafaza ederek Uras'a oy vermemeyi yeğledi. Delegelerin konferansa katılımı yüksekti, yaklaşık 900 delegeden 856'sı konferansta oy kullandı.

Salonda fiziksel yetersizlikler vardı

Konferans üyelere kapalı değildi. Delegeler yanında üyeler ve bazı konuklar da konferansı 20 YTL giriş ücreti ödeyerek izleyebildiler. Katılım sayısı, 2 bin 500 civarındaydı.

Salonda fiziksel yetersizlikler olduğundan, katılımcılar giriş çıkışlarda epeyce zorlandılar. Salonun belli kesimlerinde konuşmacılar duyulamadığı gibi, divanın sürekli uyarılarına rağmen, uyarılar kadar sürekli salonu dolduran uğultu da aynı sonucu doğurdu.

Seçim çalışmaları sırasında ölen Sinan Kayış'a atfen “Sinan'a Sözümüz Halk İktidarı” pankartı ile Mahir Çayan posteri de salondaki yerini almıştı.

Devrimci Genç konferansa damgasını vurdu

Uras'ın 2007 yılında milletvekili seçilmesinden sonra yapılan 4. Olağanüstü Konferans'ta tepkisel tutumları ile kendisini ifade eden Devrimci Genç bu konfransta ÖDP'yi destekleyen kitlesel bir politik gençlik eğilimi olarak parti delegasyonuna hem fiilen görünmeyi hem de kendini ifade etmeyi tercih etti.

Birlikte söyledikleri “Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar” şarkısı, konferans gerilimini dağıttığı gibi, konferansta olaylar çıkacak şeklindeki rivayete verilmiş devrimci bir cevap oldu.

Konferansa katılımın dörtte birinden fazlası devrimci gençlerden oluştu. Önceki konferansın aksine Uras yandaşlarını da sükunetle dinleyen Devrimci Genç eğilimi, sloganları ve sözcüleri aracılığıyla iki noktayı vurguladı:

Liberalizme yönelik eleştirilerinin, parti içi bir eğilime yönelik / özgü olmadığını; genel olarak işçi hareketi ve toplumsal muhalefet üzerinde ulusalcı ideolojik bir müdahale olduğu gibi, bundan daha fazla liberal bir ideolojik saldırı olduğunu, bundan mücadele içindeki bütün örgütlerin -kendileri de dahil- münezzeh olmadığını, bu yüzden ÖDP'nin bu liberal ideolojik ve politik saldırıyı püskürtecek ideolojik ve siyasal bir mücadele geliştirmesi gerektiğini, partiyi devrimci gençler olarak bu iradeyi geliştirmeye çağırdıklarını, Kapitalizmin bu kriz çağında ucu devrime çıkmayan hiçbir düzen içi mücadele kanalının kalmadığını, reform taleplerinin de kesintisiz ve sürekli devrim perspektifi içinde devrime bağlandığını, devrimin güncel ve ertelenemez bir siyasi program, devrimciliğin de temel siyasi, ideolojik ve hatta ahlaki görev olduğunu... vurguladıkları bu iki şey olunca, konferans, “Tek Yol Devrim!” sloganının yeniden hayat bulduğu ve en çok duyulduğu ÖDP Konferansı oldu.

Uras gerekçesini açıkladı ;

Ufuk Uras, açış konuşmasında neden Genel Başkanlık yetkisini kullanarak partiyi Olağanüstü Konferansa çağırdığını açıkladı. Organlar uyumlu çalışmıyor ve parti siyasi atalet içinde bulunuyordu, Ergenekon davası karşısında tutum başta olmak üzere, sol seçenek arayışları konusunda da görüş ayrılıklarını derinleşmiş, yanı sıra meclis faaliyetlerinin sokakla buluşturulmasını engeller hale gelmişti.

Sorunları aşmak için yetki istediği ve görece kısa tuttuğu adaylık konuşmasında ise, Uras'ın emek eksenli mücadele vurgusunu arttırdığı ve Konferansa hakim görünen devrimci söylemi paylaştığı gözlendi.

Kozanoğlu partiyi konferansa taşıyacak

Hayri Kozanoğlu, daha çok parti içi demokrasi konularına odaklanan konuşmasında, partiyi olağan konferansa taşımak için görev istediğini söyledi. Olağanüstü Konferans çağrısının Genel Başkanlık yetkisinin iç hukuka aykırı kullanılması anlamına geldiğini, bu konferansın parti içi sorunları çözme gücü taşımadığını vurgulayan Kozanoğlu, Ufuk Uras şahsında anti-demokratik yönelimlere giren eğilimin, konuşmasının bir yerinde “burjuva siyaseti” imasında da bulunarak, bu yönelimleri ile politik tercihleri arasında ilişki kurmanın yanlış olmayacağını da açıkça söylemese de dillendirmiş oldu.

Bütün konuşmadan arta kalan, seçimi kazanan Kozanoğlu'nun demokratik bir şekilde partiyi olağan konferansa taşıyacağı ve bir daha aday olmayacağı...(MBM/EÜ)

30 erkek ve 30 kadından oluşan ÖDP Parti Meclisi'ne giren isimler şöyle:

Devrimci Dayanışma listesi

Alper Taş, Adnan Bostancıoğlu, Kemal Ulusaler, İsmail Hakkı Tombul (F), Sema Solaklı, Başaran Aksu, Hamiyet Kızıler, Önder İşleyen, Cemal Çakıcı, Haydar İlker, Nermin Kaplan, Füsun Erol, İbrahim Aydın, İbrahim Çeşmecioğlu, İlknur Başer(F), Görkem Doğan, Köksal Aydın (F), Halil Ertunç, Fevziye Sayılan, Hasan Karagöz, İlknur Kaya Bahadır (F), Esin Yelekçi(F), Çiçek Çatalkaya, Mehmet Antmen (F), Semra Girşen, Leyla Koç(F), Battal Kılıç, Feray Aytekin Aydoğan(F), Sevim Ulaş, Birsen Özsoy, Suna Çoşkun, Meral Öztürk(F).

Özgürlükçü Sol listesi

Bülent Aydın, Funda Ekin , Pertev Aksakal, Yılmaz Topaloğlu, Ahmet Asena, Sinan Tutal, Saruhan Oluç, Tanay Sıtkı Uyar, Naci Sönmez, Abdullah Çiftçi, Suat Baysal, İbrahim Akın, Sezai Temelli, Hakan Tanıttıran, Atilla Aytemur, Melike Keleş, Zübeyde Kılıç (F), Fatma Ergun, İkbal Polat (F), Nilgün Aklar, Özlem Türkmen, Özgür Can Sunata, Ümide Aysu, Özlem Özkan (F), Ekin Yılmaz (F), Mahinur Şahbaz, Ayşenur Talayman , Fatma İrier. Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) 5. Olağanüstü Kurultayı öncesi gerçekleştirilen Olağanüstü Konferans’ta, genel başkanlığı Ufuk Uras’tan ‘Devrimci Dayanışma’ grubunun adayı Hayri Kozanoğlu aldı.

ÖDP’nin Ergenekon davasına bakışını, önümüzdeki mart ayındaki yerel seçimleri ve ÖDP’nin stratejilerineilişkin oda tv com’un haberini sayfamıza alıyorum. ÖDP genel başkanı Hayri Kozanoğlu’nun açıklamaları:

“ÖDP kişilerden çok kurumların, kolektif bir iradenin ve programın belirleyici olduğu bir parti olarak kuruldu. Bu genel anlayışının dışına çıktığının parti iradesi tespit etti.

Benim ÖDP’nin dertlerine deva olacak reçetelerimin ötesinde partide demokratik, katılımcı tartışma ortamı oluşturmak. Solun ve ÖDP’nin yeniden yapılanması, ÖDP’nin gelişen dünya koşullarında yeni politik stratejileri oluşturulması anlamında. Yoksa benim her derde deva olacağım anlamında değil.

Ergenekon davası içerisinde, geçmişte çetecilik yapmış, kont-r gerilla faaliyetlerine katılmış, halka karşı suç işlemiş bir çok unsur var. Bunların üzerine gidilmesi, bunların cezalandırılması hukuksal anlamda doğrudur ve bizim adımıza da hayırlı bir gelişmedir.

Hatta niye bu kadar geç kalındığı konusunda, örneğin İbrahim Şahin gibi Veli Küçük gibi bu tür faaliyetlere aşikar, herkesçe bilinen kişilerin üzerine gitmek konusunda neden bu kadar geç kalındığını eleştirmek hakkımızdır. Diğer taraftan da Ergenekon davasının Türkiye’nin demokratikleşmesi, özgürleşmesi açısından en önemli eksen fırsat olduğu anlayışını da doğru bulmuyoruz. Burada AKP ve bunun ideolojik payandasını oluşturan liberal kesimin bir ittifakı söz konusu. Türkiye’de bir hegomanya kurma anlayışı söz konusu. 1.5 milyon kişinin dinlendiği biliniyor. Türkiye’de polisin etkinliği gittikçe artıyor.

Ergenekon davasının bir önemli özelliği MHP ve BBP gibi kurumsal yapılara özellikle “türban davası”nda AKP’ye yardımcı olan kurumsal yapılara hiç dokunulmuyor. Devlet içerisinde gücü gittikçe azalan, özellikle Amerikan eksenini reddeden unsur var, yani aşure gibi.. Bizim eleştirimiz bu konuda.

Biz Türkiye’de solun bu iki çatışan kesimin ikisine de karşı tavır alan bir 3.yol açması gerektiğini düşüyoruz. Ne AKP- liberal- Amerika ittifakı ne de milliyetçi, otoriter bir devlet yanlılarının her ikisine de ciddi tavır alan özgürlükçü, eşitlikçi, emekten yana sol bir seçenek oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu anlamda da solun değişik kesimlerine her iki kesimde bir anlamda sömürgeleştirmeye çalışıyor. Bir tarafta emperyalizmle hiçbir sorunu olmayan sırf bu işi milliyetçilik üzerinden mücadelesini tanımlayan sol liberal kesim, diğer taraftan da kapitalizmle hiçbir sorunu olmayan ulusalcı sol kesim var. Bunların dışında gerçek bir sol seçeneğin varolması gerektiğini düşünüyoruz.

Yani biz bu 3.yolu açabilmeyi geniş kitlelerin önüne bir seçenek olarak sunabilme anlayışını temsil ediyoruz.

Şimdi bunun Türkiye’de kullanışıyla literatürde kullanılışının biraz farklı olduğunu düşünüyorum. Genel olarak “liberal sol” dendiği zaman Nobel ödüllü iktisatçı Amartya’yı da dahil edebileceğimiz piyasa mekanizmalarının hükmünü icra etmesine izin veren ama piyasanı yarattığı eşitsizlikleri, haksızlıları gideren bir anlayıştır. Biz tam bu anlamda olmasak da bunu solun bir rengi olarak kabul ederiz. Bunun bir çok talebi de aslında dünyadaki anti kapitalist mücadelenin talebidir. Örneğin herkes de bir yurttaşlık hakkı geliri yapılması gerekiyor kamu tarafından.

Türkiye’de sol liberaller aslında emeğin sömürüsüyle, sınıfsal çelişkilerle; örneğin Türkiye’de uygulanan liberal politikalar, Türkiye’nin IMF tahakkümü altına sokulmasıyla hiçbir sorunu olmayan solculuğu sadece özgürlük, demokrasi talepleriyle belirlenen kesim. Aslında bunu sol olarak algılanmasının veya kendini sol olarak sunabilmesinin tek nedeni geçmişte bu mücadeleleri, bu talepleri 70’lerden beri Türkiye’de sol kesimin yükseltmiş olması.

Yani sınıfla, sömürüyle IMF ile bir sorunu olmayan solu, sol kabul etmek mümkün değil. Ben liberalizmi sağ liberalizm olarak nitelendirilmesini daha doğru buluyorum.

Daha evvel genel başkanlık yaptığım dönemde ÖDP demokratik güç birliği çerçevesinde Kürt muhalefetiyle değişik sol, sosyalist partilerle, SHP ile bir işbirliği yapmıştı. Şimdi de biz de varız inisiyatifi içerisinde Kürt muhalefeti ve değişik sol partilerin bulunduğu bir ittifak söz konusu. Bunun bir parçasıyız. ÖDP, buna katkı vermeyi sürdürecek. Ve bazı iddialı olduğu yerlerde de ÖDP adaylarıyla bu mücadeleyi verecek. Biz de geçmişte olduğu gibi bunun bir parçası olarak emekten yana, katılımcı belediyecilikten yana, halktan yana yerel yönetimlerin seçilebilmesi adına AKP’ye bir duvar örülebilmesi için martın sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”

Ankara 02 Şubat 2009

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..