Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '07

 
Kategori
Okul Öncesi
 

ODTÜ'yü özlemeyen bir odtülü yoktur

ODTÜ'yü özlemeyen bir odtülü yoktur
 

Odtüye yeni başlamıştım. İngilizce Hazırlık okumama gerek olmadığı halde hem öys sınav stresinden kurtulayım, hem de psikolojide durmadan metin okuyacağımız için zorlanmamak için keyifle ingilizcemi geliştireyim diye hazırlık sınıfına kaydımı yaptırmıştım. Odtü'nün hazırlık yılı gerçekten hiç ingilizce bilmeyene de, orta düzeyde veya iyi ingilizce bilene de mutlaka bir şeyler katacak şekilde programlanmıştır.

Hazırlık Okulu, prefabrik barakalarda ders yapılmasını saymazsak, gerçekten de iyi bir okuldu. Sabah ve öğle sınıfları olmak üzere iki öğrenci grubu vardı. A kurları sabah, b ve c ler öğlenciydi. ben iyi bir derece tutturup a grubuna girebilmiştim. Sınıflar iyi ısıtılıyor, hocalar sadece ingilizce konuşuyor, ve her yerde insana Odtülü olmanın ne kadar büyük bir ayrıcalık olduğunu düşündürüyorlardı.

Sanki bizler özeldik, ayrıcalıklıydık. bunu kayıt yaptırmak için odtünün ana giriş kapısından girer girmez, ve anfilere adımını atar atmaz hisseder her acemi odtülü. Hazırlık sınıfı odtünün çıkışa en yakın bölgesindedir, "bak daha henüz giriş kapısındasın, başaramazsan ilerleyemezsin" der gibi. Dolmuşla gelirken ilk ve son duraktır.

İnsan üniversiteye girdiğinde birden bire sudan çıkmış balığa dönse de, aslında her bölümden arkadaş edinmeyi sağlayan ve okula ve kampüse ısınmayı kolaylaştıran bir yönü de vardır hazırlığın. Aynı sınıfta mühendislikten, kimyadan, felsefeden, işletmeden öğrenciler yavaş yavaş birlikte odtüye alışma antremanları yaparlar. Sonradan çok yakın olduğum bir arkadaşımla bu sıralarda tanışmıştım.

Birinci dönemin başlarında bütün ingilizce grameri tekrar edip metin okumaları yapılmaya başlanmıştı. Aslında derslerde sıkılmıyordum, zira dil öğrenmeyi hep sevmişimdir. bir gün tek kişilik masalı sandalyemde bir an düşüncelere dalmıştım. o an oturduğum masanın üstüne bir şeyler yazmaya başladım.

Şuna benzer bir şeyler;

"bu sıraya oturacak olan arkadaşa not:

meraba, nasılsın umarım iyisindir...... şu an derste şunlar anlatılıyor ve ben de çok sıkılıyorum.... şöyledir böyledir vs vs. .."

bir sıra dolusu mesaj yazmıştım. sıra benim için bir mesaj panosu olmuştu. benden sonra oraya kimin oturacağını bilmiyordum. ama ondan bir yanıt almayı da ummuyordum.

Ertesi gün sınıfa girdim, bir gün önce oturduğum sıraya baktım ve bana yazdığı cevabı gördüm. kendinden ve o sırada ne düşündüğünden bahsediyordu. Oturduğum sıra, tanımadığım biriyle aramda bir mesaj panosu olmuştu. Henüz hayatımızda ne internet, ne de cep telefonu diye bir şey yoktu. Ama iletişimin nasıl bir ihtiyaç ve güç olduğunu, dumanla iletişim kuran atalarımızdan beri durmadan geliştirdiğimiz toplumsal bir dürtü olduğunu bölüme başladıktan sonra da çok düşündüm.

Sıra üzerine yazışmamız bir süre daha devam etti ve artık sınıfa girer girmez ilk işim "mesaj panomu" kontrol etmek oluyordu. Kimi zaman aynı sırayı başkası kapmış oluyordu ve bu durumda başka bir sıradan cevap yazıyordum ya da o yanıt yazmadığında başka sıraları kontrol ediyordum belki başka bir yere oturmuştur diye.

tam da ders anlatılırken ona bir yanıt yazmak kendimi özgür hissettiriyordu. ben o sırada "o zamanın e-postasını" yollamaktaydım. tabii çok daha basit anlamda. sonunda tanıştık. Fizik bölümündendi. Çok uzun boylu ve neredeyse 10 numara kalın gözlüklü, esprili, akıllı ve biraz da çekingen biriydi. Sanırım ben de aynı durumdaydım. ve arkadaşlığımız daha fazla ilerlemedi ne yazık ki. Onu daha fazla tanıyamadım.

Sonra hazırlık bitti. bir gün kütüphanenin önündeki merdivenlerde karşılaştık. Elektro gitar çalmaya başlamıştı. Metalci gibi giyinmişti; siyah tişört, siyah pantolon. Gözlüklerinden kurtulmuş ve o gözlüklerin arkasındaki güzel gözleri ortaya çıkmıştı. Yine kocaman ve rahat bir gülümseme vardı yüzünde. Arkadaşlarıyla bir yerlere gidiyorlardı. Ayaküstü sohbet ettik ve her zaman olduğu gibi "görüşürüz kendine iyi bak" deyip ayrı yönlere gittik. O mühendisliğe doğru, ben de mimarlığa. Sonra, bir daha onu hiç görmedim.

ve ne zaman bir yerde forum sayfası açsam, mesaj panosuna baksam, sohbet odalarında yazışsam ya da yazıştığım insanlardan biriyle tanışsam hep odtüdeki ilk yılımı, onu, birbirini hiç tanımayan ve görmemiş iki insanı yakın hissettiren ve tamamen tesadüfen başlayan yazışmamızı ve ilk kez karşılaştığımda yüzündeki kocaman gülümsemeyi hatırlarım.

hocam, umarım şu an iyi ve mutlusundur.

 
Toplam blog
: 121
: 2834
Kayıt tarihi
: 09.07.06
 
 

Başkentte doğmuşum ve orada gidilecek tüm okullara gitmişim: ODTÜ-Psikoloji ve Ankara Üni. İletiş..