Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Ocak '22

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Ödünç öpücük

ÖYKÜSÜ / Genç adam, “güneşin ölümü”nü çok kullanılmış sevdalı sahilden ve yaş üretemeyen kuru gözlerle izliyordu. Kanayan ışınlar arasında; yüzünde barok süslemeli gülüşüyle birden “o” geçti uzaktan. “Rüzgar eserken tüm ortam saftır” derler ya. Yüreği de kadının adımlarından farklı hızda atıyordu. Çok “aşk yılı” yaşanmıştı, yitirdiğinden bu güne dek! Genç kadın, son güneşin kızıl şalını omuzlarına almış, beyaz masa örtüsüne dökülen bir kadeh kırmızı şarabın yayılmasını izlemekteydi! Tüm ışıklar yine onu seçerek bedeninin üzerine düştüler ve de denizin. Soğuk sıcaklık; sepetinden yukarı yayılan yılanın ahenkli kıvrımlarıyla, belleğinden süzülüp bedenini kavurdu erkeğin. Suların laciverdi uçuk gök maviye dönüşürken, çevrede yol şaşkını kelebeklerin “renkahenk” kanatları taşlaşmıştı. Kıyıya ulaşabilen kıvırcık dalgalar ürkek coşkuların maskelerini takarlarken, zamanı delerek hızla içinden geçen dakikalar, saatleşiyorlardı. Çevredeki gün ışığı karanlıkla, bir bulut gibi yer değiştirdiğinde tüm sahili ürperti sardı. Martılar, “sevgi didikleyici akbabalar” tablosunda sahnelendiler; yelken kanatları ile. Çay bahçesinin masalarından birisinde porselen semaver “paramparça”landı. Kuzey fenerinin, kireç vurulmuş duvarlı avlusundaki yabani gül kokuları soluklaştı. Adamın, eski sevgilisini gördüğü anda mırıldandığı isim, küçük bir kız çocuğunun elindeki çilekli dondurmaya harf harf serpilmişti. Açıkta demirlemiş eski guletten Franz Schubert’in ‘Serenad’ı ilahice yükselerek tüm çevreyi kutsadı. Artık onlar, çöken bir aşkın içine kıvrılmış, suskun iki bedendi.” 

ÖNCE SALDIRIP, SONRA DÜŞÜNMEK! 

YORUMU / Ve şimdi ikisi de “aynı karede ayrı”. Aşk sevgiyi yaratsa da, aşıklar onu öldürüyor işte! Bir aşkın talihsiz çöküşüne ulaşıldığında; zaman içinde biriktirilen değerlere artık sahip olunamadığını duyumsamak. Ya da terkeden birisinin gidişini görmek. Ve yine ya da; tek bir gecede yaşamın değişmesi, göz kırpan yepyeni bir dünyanın başa sarmaya başlaması. Sevgili ile “sevme anlayışı”nın arasındaki iç rendeleyici farklar. İlişkilerin kimilerinde otomatlaşan sorun çıkarma yöntemleri. Örneğin; önce saldırıp sonra düşünmek! Bir büyükanne; evinin pencerelerini neden sürekli kapatmaz da, elinden geldiğince açık tutar. Nedir? İçeri dünya girsin diye! O yaşa karşın “dünya” yine de insanlarla ilişkilerini sürdürebilmesi yaşamsal amaçtır. Ayakta kalabilmek uğrunadır. İşte, sevdanın gülkurusu sularında, dolu yelken seyrederken “kalbimi açık tutayım da içine aşk girsin” yazılımında düşünenler hazırlıklı olmalı. Nedir? “Aşkta sürekli pozitif role soyunursanız cezanızı da anında keserler.” Odak noktası şu: İnsan geride; gelecekte yadsıyacağı bir paket yanlış bırakıyor. Bunlar da herşeyi tersinden değerlendirmekten doğar. “Önce saldırıp sonra düşünmek” gibi! Böylece pek anımsanamayacak mutluluklar zamanın çok gerisinde kalır; lanet olası bir yerlerde. Nedir? Sevgililer değişirken ayak altına serdikleri özverileri de geçicidir, ödünçtür; aşkın kimliği gibi. Yine Nedir? Bir sonraki aşk, iki insan için de hep “sıradakiiiiii!” (next) olacaktır. Ve bu koşullarda da her verilen de; ödünç!...” Öpücük de… / Levent Üsküdarlı

DÜŞÜNCE / Hayatta olduğu gibi aşkta da süreklilik yok. İnsanlığın trajedisi işte bu doğru orantıda saklanıyor. Unutmadan; her birliktelik de aşk sayılmıyor sanırım! / L.Ü.

 

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara