Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Öfkelenme! (Hadi canım sen de!)

Öfkelenme! (Hadi canım sen de!)
 

Şimdi deniyor ki: "Öfkelenme!"

Neymiş efendim içinde yaşamak zorunda kaldığın yığına öfkelenmeyecekmişiz.

Peki, "Görmezden gelebilir miyiz?"

Yok, onlar seni rahatsız edecek, canına okuyacak ama sen her daim "Zennn..." diyerek göğe bakacaksın.

Başka ne yapacakmışız, "hegemona öfkelenme"

Hmmm... "Neden?" diye sorunca evreni çözmüş ve parmağında kâinatı basketbol topu gibi çeviren tipe...

Yumurtluyor yeniçağın her gün satışa çıkardığı son moda sözde aydınlığı gurumsu:

"Kızma, öfkelenme, çünkü o sensin, senin sakladığın yönün".

Buyur buradan yak...

Her zaman haklılık payı olan bir slogan bu şekilde göze sokulur bu ekollerde.

"Anladım birader, yani televizyondaki tecavüzcü haberine öfkelenince içimizdeki tecavüzcü, kadın katilini görünce katil ruhumuz, diktatörü görünce içimizdeki diktatör canlanıyor, yolda yürümeyi bilmeyen öküz omuzu atınca içimizdeki öküz; toplum hayatında göz göre göre sıranı alan içindeki görgüsüz ve saygısızı canlandırıyor ya da trafikte karşılaştığımız manyaklar bilinçaltımızdaki çatlağı"...

Kafayı sıyırmanın son noktasına geldik hatta

sıyırdık da aynada kendimize "Ce... eee" diyoruz.

Delirdik ve delirdiğimizi saklamak için kendimize bu tip kılıflar buluyoruz.

Kendini ifade etmenin önerilmediği ve her daim fiyonk bir suratla ruhsuz yaşanmanın kutsandığı bir ahmaklığı pazarlayanlar var.

Yani yaşamın amacı bir nevi cehennemde gözleri kapatıp ıslık çalarak gezmek.

Karanlığa daha ne kadar arkanı döneceksin bre gafil!

Bir yaşam gayen yoksa neyin yanında neyin karşısında olduğun belli olmazsa ne için yaşarsın bre gafil!

Farklılık mı yaratmak istiyorsun kalk ayağa, yarat!

"Sevgi fışkırır" diyorsun benliğimden, "aydınlığım" diyorsun, eee...

Sonra karanlığa sadece kapı deliğinden bakabilip gördüğünü sandığını yanlış algılayıp sadece kendine yansıtıyormuş gibi yapıyorsun.

Mutluluğu, huzuru, sevgiyi, beyazı bu kadar kutsamaya devam ederken;

içinde yaşadığın dünyanın ve toplumun dönüştüğü zebaniyi, üzerine yığılan cehalet ve taassubu görmezden gelirsen ve bir de kulaklarını, gözlerini kapatıp içinden şarkı söyleyip "-mış gibi" yaparak gezersen. En büyük sorumluluk senin omuzlarındadır. İyi yüklen gafil, hazırlıklı ol zira taşıyacağın günler geldi çattı.

Sen daha "hayat güzel, insan iyidir, içindeki diktatördür o, sok bakalım yerine, bilinçaltına inelim; kızma sürüye sürüyü kutsa" derken birileri senin kafanı uzun eşek oyununda yastığa dayarsa hiç kızmayacaksın.

Üstüne hoplayan hoplayana olunca sen o yükü kaldırırken ve toplum canına okurken sen sakın o pamuk suratını ekşitme, tüm sorumluluğu kendinde aramaya deavm et. Tepene tepene abanıldıkça sen "ben sorumluyum kendi sonumdan" de ve hakkettiğini bul.

Yığın öyle senin gibi antin-kuntin de değildir ama... Fırsatını buldu mu öyle bir gerilip belini kırmak için atlar ki can havli ile üç kuruşluk batı -doğu karması özenti söylemin bir anda tarumar olur. Kendi yaptığına bin pişman olursun.

Öyle "öfke söylemi, ayrımcılık söylemi bunlar vs..." tipi ağlaşıp zırlaşman da bu sefer seni kurtarmaz.

Evet, "Tolerans" önemli bir kavramdır (hoşgörüden bahsetmiyorum zira hoş görmüyorum) ancak senin yaptığın düpedüz kendine yalan söylemektir.

Tecavüzcüye elbette öfkelenilir, katile kızılır, hegemona sinirlenilir.

Haksızlığa bayrak kaldırılır, adaletsizliğe çıldırılır...

İçinde yaşadığın insan tipinin ortak değerlerinin yanından geçmiyorsan; bundan da rahatsız olunur. Bu "sen de bunların hepsisin" demek değildir. Bunları kimseye hakaret etmeden dile getirmek de gayet doğaldır.

Bir yolun olsun sana özgün, üç günde bir değişen birbiri ile sürekli kesişen yollar senin kaderinse varsın o da yaşansın ancak bir diğerinin yoluna da "ne yapmayacakmışsın bakalım" yeniçağ gurumsusu... "Bulaşmayacaksın!" İşte zurnanın zırt dediği yer orasıdır.

Toplumun ve insanlığın olduğu ve dönüşmekte olduğu hilkat garibesi halini bilip de kutsayanlar; üç maymunu oynayanlar, ışığı durmaksızın kutsayıp karanlığa sadece yürekleri yetmeyip kapı deliğinden bakabilenler...

Yani karanlığı güçlendirenler, tüm bu kirli yolculukta en büyük sorumluluk sahipleridir.

Denildiği gibi bu dünyadan hariç varsa bir cehennem, en karanlık yerleri size rezervedir. Usulünce öpüldünüz.

 

Berk Yüksel

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..