- Kategori
- Bilim
Öğrenmedeki gizli sır “Merak”

Merakla başlar her şey. Anneyi merak etmek, nereye gitti, ne zaman gelecek, bana ne getirecek? Daha sonra eşyaları merak etmek; “Bu nedir” diye başlayan cümleler ile devam eder. Zaman geçer kendini fark eder ve kendini merak eder. Bu aslında varlığın ilk farkındalığıdır. Belki de hepsinin cevabını bulur. “Ama ben kimim?” diye başlayan paragraflar hayat boyu konu konuşulmaya devam eder.
Merak duygusunun en büyük sancılarından biridir bu. Öğrenmek ve merak etmek birbirinin sebep sonucudur belki. 2, 5 aylık çocuktaki merakı anlamak, anlatmak belki bize eğitimi hakkında yapılabilecekleri düşündürür. Erken çocukluk dediğimiz bu dönemde, çocuk soruları sorar, cevapları da alır ancak sorular daha önemlidir. Bu çocuktaki ilk felsefi çabadır. Soruların önemi cevapların gereksizliğini göstermez. Çünkü her cevap ile yeni bir soru getirir.
Birde farkında olmadan oluşan koşullardan bahsetmek gerekiyor . Çocukla yapılan diyaloglarda, onun merak duyguların tatmin ederken kullandığımız o kelime “öğrenmek”…
Ebeveyne sorulan her sorudan sonra “gel sana bunu öğreteyim” diyerek başlanan cevaplar. Bir de bakmışınız çocuk öğrenmeyi, merakın ilacı olarak görmüş algılamış. Çocuklardaki hızlı öğrenmenin en büyük sebebi meraktır. Bu duyguyu yok etmeden devam eden süreç parlak bir gelecek, tersi ise günübirlik bir yaşantıdır. Merakının sönmemesi sorular ile dolu ancak; cevapları da aranan bir yaşantı demektir. Öğrenme basamağı bunun zorunlu sonucudur. Oyun cağı ile devam eden gelişim yaşamın en kritik dönemlerindendir. Yorumlama, pratik zeka, dünya algısı ruhsal yapı gibi unsurların oluştuğu dönemdir. Dolayısı ile çok değerli ve vazgeçilmezdir.
Çan çan çikolata,
Hani bize limonata,
Hani kız nereye gitti,
İstanbul’a gitti ne yapacak?
Terlik, pabuç alacak,
Şıngır mıngır giyecek.
Nakaratını belki duymuşuzdur. Peki acaba “neden terlik , pabuç alacak” sorusunu kaçımız düşünmüşüzdür. Düşünen biri var ve sadece 2, 5 yaşında. Merak tabiî ki bu da merak ve önemi ile ilgili yazılan citlerce kitap vardır. Kimisi felsefi, kimisi ütopik düşünceler ama hepsinin kaynağı meraktır. Temelini küçük yaşlarda attığımız belki de hiç farkında olmadığımız felsefe. Ancak merak sadece bir alan değil yaşam tarzı olmuştur.
Eğitim ve öğretimde de öyle bir yer edilmelidir ki öğretmenin amacı sayıları anlatmak değil, sayılar ile ilgili öğrencide sancısı büyük merak uyandırmak olmalıdır. O zaman bir bakarsınız çocuğa her “öğreteyim” dediğinizde merak sancısının geçeceğini bildiği için en sevdiği oyunu, en sevdiği yemeği bırakıp gelmiştir.
“Tıpkı 2, 5 yaşında ki çocukta denenip sabit görüldüğü gibi. “