- Kategori
- Deneme
Öğrenmek

Öğrenmenin yaşı yoktur sözünü zamanla hepimiz kullanmışızdır mutlak. Hatalarımızdan utanmak yerine ders çıkarmak için en iyi savunma silahıdır aslında.
Sadece yaş aldıkça mı öğreniyor insan, sanırım öyle. Hayat bir güzel harmanlıyor ki bizi ıslata ıslata alıyor aklımızı, sudan çıkmış balık gibi çırpınarak, tamda bittim dediğimiz anda kavuşturuyor bir damlacıkla, sonrası yine senin gayretinle şekilleniyor.
Aracılar elbette var yaşam yolunda, yani demem o ki kendi kendimize değil bu öğretiler, özellikle şu ansiklopedi gibi doluluğunu taşıyamayan saçlarını değirmende ağartmayanlar var ya, onlar başı çekiyor genellikle ‘bak evladım ne öğrendinse kendine, öğrenmenin yaşı olmaz, hadi sende düş peşime’ ben, diyorum çoktan yola koyuldum, öğreniyorum vallahi hem de ne öğrenme.
Gecemi gündüzüme kattım karıncalarla kardeş kardeş Ağustos böceklerine nisbet yaparcasına ipi göğüslemeye gönüllü çıkın dolduruyorum.
Satırlarda aramadım bilgiyi, illaki burnumu boka sokucam ya satır aralarında delik deşik ettim her yeri. İyi halt ettin dedim sonrada kendime.
Bir fatura kesti ki hayat ödeme hadi sıkıysa, burç da akrep ya zehirlidir derler ama sonunda kendini öldürür, aynen, her daim kendime işkencelerim kaçınılmaz son.
Akıllanır mı peki nerdeee devam yine yeniden işkenceye, yüklen bakalım sırtına hayatı bir gün pes edeceksin elbette. Zaman ne ara geçiyor da taşınmaz hale geliveriyor o çıkınlar, ağırlaşıyorlar bencillikten ve de hırstan, bilemiyorsun.
Bazen açıyorum o çıkınları hayal kırıklıkları vuruyor yüzüme, arsızlık yapmış olduğumu görmek hiç işime gelmese de iş başa düşüyor kendiliğince. İçinde çürümüş kokuşmuş olanları ayıklıyorum. Ya yanlışlıkla tıkıştırdıklarım bunu da öğrenmeliymişim buda iyi bişeymiş canım dediklerim, işte onlardan kurtulmak, yaşanmadı saymak, yeni satırbaşlarında yeniden başa sarmak. Öğrenmenin yaşı yok işine yarayanlardan toplasana o çıkınına.
Acele giden tez yorulurmuş ya, iyi de ya geç kalanlar, ya hayatlarını başkalarına adayanlar, kendinden önce üzerine yüklenen sorumlulukları öncelik yapanlar, işte onlar geç kalınmışlığın aceleciliğini yaşayanlar, yani benim yaşdaşlarım eee hadi söylüyorum yani ben.
Öğrenmenin yaşı yok elbette ancak vaktinde öğrenemediklerinin yüzüne bu acelecilik, çıkınının içini doldurma hırsı bu yüzden işte.
Kendine yatırım yapıp açığı kapatma kaygısından on parmağını aynı anda ateşe atmak sırf bu yüzden.
Yanmayınca köz olmuyor insan ve kül, işte asıl yolculuk ondan sonra başlıyor. Savrulmadan dört bir yana o küllerden çıkıyorsun yeniden yola.
İster çıkının olsun sırtında, istersen karıncalar yol arkadaşın, yeniden, yanacağını bile bile ateş yakıyorsun kendi hayat yolunda.
ŞİİR:
Kirpiklerimden düştü hayat
Şimdi karanlıklar içinde
Yokluğumla yürüyorum
Bilmiyor hiç kimse hangi sokaktayım
Ve yine bilmiyor hiç kimse açık adresini ölümün
Bütün kalabalıklar görünmez oldu
Topladığım yaşanmışlıklar anlamsız
Şimdi biri söylesin bana
Neden yakılıyor canlar yok pahasına
Neden savaş veriyoruz kaybedeceklerimiz için
Buyurun siz hüküm sürün hiçliğin makamında
Bir gün HİÇ olunca makamlarda kalacak ortada
Not: ‘Bu şiiri Zeki alaysa yı kaybettiğimiz gün usta için yazmıştım’