Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '08

 
Kategori
Eğitim
 

Öğretmen niçin döver?

Her yıl yazılı ve görsel basında manşetlere çıkarılan en önemli haber, öğrencilerin dövülmesi. Öğrencinin yüzünde bir kızartı, vücudunda bir morartı sık sık gösterilir izleyicilere. Veli, doktora gider, rapor alır. Öğretmen hakkında idari ve bazen de adli soruşturma açılır.

Bilmem hiç düşündünüz mü “Niçin bu dövme olaylar meydana geliyor?” diye. Sanırım olaya hep veli gözü ile bakılıyor. Çocuk masum, öğretmen canavar. Bir de olayı öğretmenin gözü ile bakmakta yarar vardır sanırım.

Öğretmen derse girer, öğrenciler ayağa kalkar. Bazıları öğretmenin gözüne bakar, derse, bilgiye açtır. Bazıları ise umurunda değildir, hiç aldırış etmez. Öğretmen derse girmiş girmemiş hiç fark etmez. Kendi hallerindedirler. Birbirleriyle itişir, kakışırlar, diğerleri oturdukları halde onlar kendi dünyalarındadırlar. İkinci, üçüncü uyarılarda otururlar. Öğretmen, yapılacak çalışmalar hakkında açıklama yapar. Gerçekten öğrenmek isteyen öğrenciler sessizce dinlerken o kural tanımaz grup yine kendi hallerindedirler. Konuşmalar, itişip kakışmalar…. Öğretmenin uyarıları yine havada kalır. Üstelik “Bir şey yapmadıklarını” söyleyerek alaycı bir tavır takınırlar. Verdiğin, vereceğin öğütler işe yaramaz. Derse başlarsın, onlar hala kendi hallerindedirler. Ne öğretmen, ne de öğrenciler derse tam konsantre olamazlar.

Okul idaresi ile konuşursun öğretmen olarak öğrencilerin durumunu. Müdür yada Müdür yardımcısı öğrenciyi çağırır, konuşurlar, bir şey değişmez. Bir şey yapmadıklarını söylerler. Velisini getirmesini isterler, öğrenci velisine söylemez. Çoklarının anne babası çalıştığı için ulaşılamaz. Ulaştığında bile izin alıp gelemez. Geldiği zaman, velini tek savunması “Biz çalışırken onlar başıboş kalıyorlar. Bir şey yapamıyoruz ilgilenemiyoruz” diyorlar. “Bunların anası da babası da sizsiniz” diyerek işin içinden çıkmaya çalışıyorlar. Sorumluluğu öğretmene yüklerler.

Böyle öğrenciler, genellikle dersi iyi olmayanlardan oluşur. Evinde ders çalışmazlar. Eve akşamları geç gelir, anne babadan sonra yatağa yatarlar. Gündüzleri sokaklarda nasıl arkadaşla dolaştıkları belli değildir. O sokağın başıboşluğunu okula taşırlar. Karşısındakileri küçük görürler. Sınıfı yönetmeye çalışırlar. Dersten kaçarlar. Devamsızlıkları çoktur. Tehditler çok olur. Sınıfın azınlığıdır ama çoğunluk onlara bir şeyler yapamaz, korkarlar.

Okulda Rehberlik Öğretmeni çoğunlukta yoktur. Olsa bile öğrenci yardım almak istemez. Sözde kaynaştırma adı altındaki öğrenciler uyum sağlayamaz. Onlar da ayrı bir sorun yaratır. Dalga geçilirler. Okuma yazma bilmeden sınıf geçirilirler. Dersle katılımları olmadığında boş zamanlarını yaramazlıkla geçirirler.

Söyleyecek çok şeyler varda ne değişir. Hiç.. Öğretmen sabır taşı olsa bazen o taşta çatlıyor. Sınıftaki öğrenci sayılarını 20 – 30’lara inmedikten sonra bu olaylara yine de rastlanacaktır sanırım. Yerine göre derse giren müfettişler bile tahammül edemiyorlar.

Bu kadar boşta gezen öğretmen varken, bu kadar boş bulunan kadrolara öğretmenlikle ilgisi olmayanları ücretli, vekil olarak atayan idarenin hiç mi suçu yok. Herkes öğretmene yükleniyor. Çözüm arayalım da bu sorunlar ortadan kalksın diyen yok gibi. Öğretmenin öğrenciyi dövmesine gerçekten karşıyım. Ama öğretmenin de bir insan olduğunu unutmayalım.

 
Toplam blog
: 21
: 1192
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

31 Ocak 1948 doğumluyum. Babamın adı Osman, annem Şerife'dir. İlkokulu Kayaönü (Aspıras), ortaokulu ..