- Kategori
- Eğitim
Öğretmenim, canım benim!
Yine bir 24 Kasım yaklaşıyor. Bizler için bu gün oldukça büyük bir anlam ve önem taşımaktadır. 24 Kasım, Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği tarihin yıl dönümüdür. Atatürk’ ün doğumunun 100. yılını kutladığımız 1981 yılından bu yana da 24 Kasım, “ Öğretmenler Günü ” olarak kabul edilmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmenlere muallim denirmiş. Muallim yetiştiren okullara da muallim mektepleri. Öğrencisi olmaktan her zaman gurur duyduğum ve cumhuriyet tarihinin ilk muallim mektebi olan, o zamanki adıyla “ Orta Muallim Mektebi ”, bu günkü adıyla da Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi , yeni kurulan cumhuriyetin temellerinin sağlamlaştırılması için büyük çaba sarf etmiş, mezunları okuma yazma oranını arttırmak, ülke insanının eğitilmesini sağlamak için köy, kasaba demeden dolaşmıştır. O yıllarda Orta Muallim Mektebi önemli bir ihtiyacı karşılamış ve yeni haliyle hala da karşılamaya devam etmektedir. Bugün ise yurdun dört bir yanı öğretmen okullarıyla doludur. Bu sevindirici bir gelişmedir.
Gazi Mustafa Kemal 24 Mart 1923 tarihinde Kütahya Lisesi’nde öğretmenlere yaptığı konuşmada; “ Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran irfan ordusudur. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir ” diyordu. Yeni nesillerin yetişmesi için çaba harcayan, ülkenin mutluluğu ve refahı için sadece mesai saatleri içinde değil akşam evinde de okul için hazırlık yapan, Ulu Önder Atatürk’ün “irfan ordusu” dediği öğretmenlerimizin, gelişmesi için, devlet büyüklerimizden, sadece söylemlerle değil, yüksek lisans imkanı tanıyarak, alanı ile ilgili bilimsel yayınları takip edebileceği şart ve ortamları sağlayarak, yabancı dil öğrenmeleri için fırsat vererek, önlerini açmalarını bekliyoruz.
Son yıllarda eğitimde çok güzel gelişmeler olmakta. Okullarımızda, araç-gereç ve teknolojik imkanlar açısından eksiklikler tamamlanmaktadır. Birçok okulda projeksiyon cihazları, internet, bilgisayar gibi çağın teknolojik imkanları kullanılmakta, öğrencilerin ve öğretmenlerin kullanımına sunulmaktadır. Bunlar şüphesiz sevindirici gelişmelerdir.
Hepimizin özlemini duyduğu, okullarımızda sadece öğretim değil, eğitimde verildiği, öğrencilerimizin adeta bir yarış atı gibi sınavdan sınava koşmayacağı, hayata, çocukluğunu da yaşayarak hazırlanacağı güzel günler için gerekli eğitim reformlarının bir an önce gerçekleştirilmesi ve hayata geçirilmesi için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Çünkü eğitimde artık kaybedilecek zaman kalmamıştır. Çağ, bilgi çağıdır. Bilgi çağında da yer edinebilmek için insanımızı çağın gereklerine göre bilgi ve birikimle donatmamız gerekmektedir. Bu günlerde Ankara da toplanan ve çalışmalarını sürdüren 17. Milli Eğitim Şûrası’nda oldukça güzel konular müzakere edilmekte ve milli eğitimimizin geleceği konuşulmaktadır. Şimdi sıra bu konuşulanların hayata geçirilmesine gelmiştir. Gelecek günlerin daha da güzel olacağı konusunda inancımı taze tutuyorum.
Bu anlamlı güne yaklaşırken görev yaptığımız öğretmenlik mesleğinde bize örnek olan, önümüzü aydınlatan, bu güne gelmemizde katkıları olan, başta, -daha kendinden sonra gelenlere kazandıracak çok şeyi varken aramızdan ayrılan- ilkokul öğretmenim merhum Tekin Canpolat olmak üzere tüm öğretmenlerimi saygıyla ve minnetle anıyorum. Yine burada söylemeden geçemeyeceğim, güzel vatanımızın kuş uçmaz kervan geçmez yerlerinde yurda hizmet ideali ile çoğu zaman kendi çocuklarının büyük şehir imkanlarında iyi bir eğitim alamaması pahasına da olsa görev yapan eli öpülesi meslektaşlarıma, o güzel insanlara binlerce selam salıyorum buradan.
Tüm meslektaşlarımızın 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor gelecek yılların eğitim adına güzellikler getirmesini diliyorum.
Yazımı, her okuduğumda beni duygulandıran, Ceyhun Atıf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” adlı şiirinden birkaç mısra ile bitiriyorum;
“Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer.
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin ve sonra öleceğim”
Bir başka yazıda görüşmek üzere…