Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

23 Eylül '09

 
Kategori
Mesleki Eğitim
 

Öğretmenin başarı öyküsü

Öğretmenin başarı öyküsü
 

İşte öğretmen !....


" Okuttuğundan çok okumayan bir öğretmen çabuk yıpranır, ihtiyarlar ve bezginlik getirir...Araştırma, irdelemeye düşkün, ak saçlı bir öğretmen sürgit genç ve dinçtir. " - Mustafa Necati T.C. Milli Eğitim Bakanı (1925-1929)

William A. WARD: “Sıradan öğretmen anlatır, iyi öğretmen açıklar, yetenekli öğretmen yapar ve gösterir, gerçeköğretmen esin kaynağı olur.” görüşünü ortaya koymaktadır.

Başöğretmen Atatürk: “Toplumların uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür.” diyor ve ekliyor: “Öğretmenler; Cumhuriyetin özverili öğretmen ve eğitimcileri, yeni kuşağı sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni kuşak sizin eseriniz olacaktır. Eserinizin kıymeti, sizin beceriniz ve özverinizin derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni kuşağı, bu özellik ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir... Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır.” diyor.

*

Öğretmenlik, uzmanlık mesleğidir. Yasalarımızda yeri de var: 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 43. maddesine gore: “Öğretmenli; devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir." Kolay gibi görünse de özverili öğretmen olmak ya da mesleğin hakkını verebilmek oldukça zordur. Öğretmenin başarısında kimi nedenlerin olduğu da yadsınamaz. Bu konudaki duygu ve düşüncelerimi şiirleştirirek bir dörtlükte açıklamak istedim:

Öğretmenlik kutsaldır ülkemin her yerinde
Dere dere çoğaldık bu akarın bendinde
“Övün, çalış, güven!” der, başöğretmen Atatürk
Öğretmenin eseri insanlar yeryüzünde…

Internetten adresime gelen bir elektronik postayı açınca okuduğum metinden etkilendim! Öğretmenlik günlerim bir film şeridi örneği gözümün önünden geçti! Böylesi bir başarı öyküsünü, okurlarımla paylaşıyorum:

“Okulun ilk gününde beşinci sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi.

Ancak bu imkânsızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı.

Bayan Mediha, bir yıl önce Mustafa'yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki, Bayan Mediha onun kâğıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar ( x ) yapmaktan ve kâğıdın üstüne büyük ( F ) imi (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu.

Bayan Mediha'nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu ve Mustafa'nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı!

Mustafa'nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: “Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli! ”

İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: “Mustafa mükemmel bir öğrenci. Sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evdeki yaşamı mücadele içinde geçiyor.”

Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: “Mustafa'nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evdeki yaşamı yakında onu etkileyecek.”

Mustafa'nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: “Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor! ”

*

Bunları okuyunca Bayan Mediha problemi kavradı ve kendinden utandı! Öğrencileri ona güzel kurdelelerle parlak kâğıtlara sarılmış hediyeler getirdiğinde bile çok kötü hissediyordu. Mustafa'nın hediyesini alıncaya kadar bu böyle devam etti. Mustafa'nın hediyesi; bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kâğıdı ile beceriksizce sarılmıştı. Bayan Mediha, onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu! Bayan Mediha, pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı! Ama o bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi! Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı. “Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz!” Çocuklar gittikten sonra, Bayan Mediha en az bir saat ağladı!..

*

O günden sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı. Bunun yerine, çocukları eğitmeye başladı. Bayan Mediha, Mustafa’ya özel ilgi gösterdi. Onunla çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar Mustafa sınıftaki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini söylemesine rağmen, Mustafa onun gözdelerinden biri idi.

*

Bir sene sonra, Bayan Mediha kapısının altında Mustafa’dan bir not buldu: “Ona, hâlâ tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu” söylüyordu.

Altı yıl sonra Mustafa’dan bir not daha aldı. “Liseyi bitirdiğini, sınıfında üçüncü olduğunu ve onun hâlâ hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu” yazmıştı.

Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı.Yine “Bayan Mediha'nın tüm yaşamında ki en iyi ve en favori öğretmen olduğunu” yazmıştı.

Sonra dört yıl daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez “fakülte diplomasını aldıktan sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini” açıklıyordu. Mektup, “onun hâlâ karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu” açıklıyordu. Ama simdi ismi biraz daha uzundu. Mektup söyle imzalanmıştı: “ Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru).”

*

Öykü burada bitmiyor. Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var. Mustafa “bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini” söylüyordu. “Babasının birkaç hafta önce vefat ettiğini” açıklıyordu ve evlenme töreninde “Bayan Mediha'nın damadın annesine ayrılan yere oturup turamayacağını” soruyordu. Şüphesiz Bayan Mediha bunu kabul etti.

Ve tahmin edin ne oldu? Taşları düşmüş olan o bileziği taktı. Dahası, Mustafa'nın annesinin sürdüğü parfümden sürdü. Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Bayan Mediha'nın kulağına şöyle fısıldadı: “ Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim! Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim.”

Bayan Mediha, gözlerinde yaşlarla fısıldadı, söyle dedi “ Mustafa, yanlış şeylere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi bana öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum.”

Siz de birilerinin hayatında bir fark oluşturmaya çalışınız….”

***

Siz nasıl bir öğretmen olmak istersiniz? Ya da okula başlayan çocuğunuzun nasıl bir öğretmeni olmasını….

Elbette her veli için önemli öncelikler vardır. Gözü arkada kalmasın ister. Güvenle teslim edeceği uygun sınıf ortamında ve uygun donanımlı kurumlar, yöneticiler ve halden anlar öğretmenler arar. Bu tür nitelikleri bulduğunda da mutlu olur!

Tüm gelişmeler ve öğretimin akışı gönlünüzce olsun !...

***

Muhsin DURUCAN

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara