- Kategori
- Güncel
Kalem, kâğıt ve kitap...

Takvimden bir yaprak....
Adı kimi cinayetlere karışmış olan ve 12 Eylül sonası 1983'te idam edilen H.E.’nin kardeşi A.E’ya aktardığı alıntı bir tümce: “<ı>Bize son vasiyeti, 'Okuyun, eliniz silah değil kalem tutsun<ı>.' <ı>oldu.”
Internethaber, 12 Eylül 2009
***
12 Eylül 2009 tarihli Saatli Maarif Takviminden ‘<ı>günün tarihi’ni birlikte okuyalım: “<ı>29 yıl once bugün (12 Eylül 1980)<ı> anarşinin önünü almak ve kardeş kanının daha fazla dökülmesini engellemek amacıyla T.S.K, T.B.M.M’yi feshederek yönetime el koydu.”
Başlangıçta iyi niyetli bir yaklaşım olarak algılandı. Ne ki sonrasında 12 Eylül, kimi olumlu düşüncelere inat çoğu olumsuz ve onarılması olanaksız izler bıraktı. Gerçekleri öteledi ve yön değiştirdi. Birçok insanımıza kıydı, yaraladı. Şimdilerde bile o acının izleri var.
***
Sapa yerleşim konumundaki bir İçanadolu köyünde doğmuşum. Olanaksızlıklar ortamında okudum. Ağrı’nun
Tam kırk yıllık meslek yaşamım sonrasında sürgünlerimden birisi ya da üçüncüsü olanını paylaşmaya çalışacağım. Isparta ilinde milli eğitimin üst düzey yöneticisi iken 12 Eylül’ ün öncesinde - adı bence bilinen- milli eğitim müdürü, beni makamına çağırdı. Çalışmalarımı takdir ettiğini söyledi. ‘<ı>Arkadaşlarımın görevlerinden alındığını,
On beş dakika kadar sonra odama döndüğümde posta görevini yüklenen sevimsiz birisi kararnamemi getirip tebliğ etti.(O yıllarda T.C. Milli Eğitim Bakanlığımız Isparta’dan yönetiliyordu! Demirel’in bacanağı yıllarca milli eğitim müdürlüğü yaptı. Ama nasıl….). Evet, jet hızıyla ve gerekçesiz görevimden alındım. Neye uğradığımı şaşırdım! Beynim düşünemez oldu.
Acıpayam’ın sorunlu bir kasabası olan Kelekçi’ye sürüldüm. Ev bulamadım, evimi ve ailemi taşımadım. Ortaokulun küçük bir odasında barındım. Tehditler aldığım da oldu. Güzel Denizli’nin havasını soludum. Güzel insanları tanıdım! Ortaokul müdürüm H. Avni Özcan’ın yakınlığını gördüm. Acıpayam belediye başkanı Muzaffer Eraydın ilgi gösterdi.. Kaymakam Fahir Işıksız’ın ayrılmasından sonra ilçeye geleni karşımda buldum. Ortaokuldan Tabiat Bilgisi öğretmenimiz Denizli valisi Musa Atik’i ziyaret ettiğimde gereken ilgiyi gösterdi! Kelekçi’den Bozkurt Ortaokuluna…
12 Eylül’ün bende de izi var… Gerilime götüren sorunlar benimle oldu. Ara süreyi kullandığım tarihte darbe (el koyma) gerçekleşti! O zaman kasaba olan (şimdilerde ilçe) Bozkurt’a gittiğimde ortaokul müdürü göreve başlatmadı! Çardak kaymakamı devrede olmasına karşın başlamam sorunlu oldu! Ne ki Bozkurt halkının her zaman sıcaklığını duydum !
***
Adaletin işlevini daha sağlıklı yürüttüğü o yıllarda iki yıl gecikmeli de olsa Danıştay’ca Isparta ilindeki görevime döndürüldüm. Döndüm ama bir odada yönetimce altı ay boş bekletildim! Durumu o zamanın valisine -adını unutmadım- anlatmaya çalıştım. İnandıramadım. “<ı>Sen, Sinop’tan Moskova’ya mısralı şiirleri nasıl yazarsın?” demez mi.. Şaştım kaldım, usum almadı doğrusu! Belli ki tuzaklar vardı. Hazırlıklıydım. Elimdeki şiir kitabımı açarak o şiirin tümünü ve görünen “<ı>Sinop’tan Magosa’ya” şeklini göstermek istedim. Vali bey, masaya bırakıp geri çekilmemi söyledi. Baktı, baktı, baktı, baktı ve sessizlik sonrası bana uzattı….“<ı>İşte sizi böyle yönlendiriyorlar sayın valim!” demeden edemedim, görevime vermelerini bekledim ve makamdan ayrıldım…
Gerisi belli... Kısa süreli bir görev ve ardından o yıllar ‘<ı>Batının doğusu’ olarak nitelendirilen Bilecik iline sürgün….Oradaki valinin de kabullenmemesine karşın savaşım verdim. Bir süre halk eğitimi başkanlığı…
Dönemin bilinen hükümeti, Danıştay kararlarını tanımadı. Yürütmeyi durdurmalara hep ‘<ı>ret’ yazılmasını sağladı.Yine bilime düşmanlık…Bir süre sonra yine bana sürgün…Yine bana isteğim dışı atamalar çıktı…Yüreğime hep kıyımların acısı çöktü! Kızım, beş yıllık ilkokul öğrenimi tam beş ayrı okulda tamamladı. Onun o, “<ı>Baba yine mi taşınıyoruz ?” sorularına hiçbir zaman yanıt veremedim….
***
12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden onlarca yıl geçti. Ülkemizde köklü ve olumsuz değişimlere zemin oluşturan el koyma sonrasında 650 bin kişi gözaltına alındı. 1, 682 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişinin de işkenceyle yaşamını yitirdiği belgelendi. Belki de suçsuz, binlerce devlet memuru görevinden oldu… Derin yarası ve silinmeyen izi kaldı.
Hep mi hep savaşım verdim. Kırıldım da eğilmedim. Çevremi renklendirenlerin hiç birisini yanımda göremedim. Zamanla alıştım.. Şimdilerde özgürüm. Davranışlarımın yüreğime ve beynime hesabını verme mutluluğunu yaşıyorum !
*
***
Muhsin DURUCAN