Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '06

 
Kategori
Öğretmenler Günü
 

Öğretmenler - Planlı bir yokediliş

Öğretmenler - Planlı bir yokediliş
 

Bir Öğretmenler Günü daha geçti. Herkes öğretmen yakınlarını arayıp kutladı, öğrenciler hediyeler aldılar, veliler aradılar ya da çocukları ile tebrik yolladılar. Ama öğretmenler bir gün de olsa hatırlanmakla mutlu olabildiler mi? Bilemiyorum.

Ben öğretmen değilim. Zamanında tüm öğretmenlerim çok iyi bir öğrenci olduğumu söylerlerdi. Ama öğretmenlere oldukça yakınım. Babam geçen yıl emekli olan ve kardeşim 5 yıldır çalışmakta olan öğretmenler. Bu sayede iki ayrı nesil öğretmenle tanışıp, ikisini karşılaştırabildiğimi düşünüyorum.

Zaman değişiyor. Türkiyede yaygın düşünce olan plansızlığın, eğitim konusunda olmadığını, aksine çok planlı ve programlı bir kötüleştirme sürecinin yaşandığını düşünüyorum. Hatta eğitimde başarılı olduğu görülen bu planlı yaklaşımın benzerinin sağlıkda da uygulamaya geçirildiğini görüp üzülüyorum. Belki beni fazla paranoyak ve komplo teorisyeni olarak suçlayanlar olacaktır. Amacım sadece fikrimi ve gözlemlerimi paylaşmak.

Bahsettiğim gibi ben bir öğretmen çocuğuyum. Babam ve onun döneminin öğretmenlerinin öğrencisiydim. Gerçekten bundan 20 yıl önce çalışmakta olan öğretmenler, eğitimi temel felsefe edinmiş, rehber sıfatını da üzerinde taşıyan, yaklaşımları anlatacakları derslerden öte bilge kişilerdi. Toplumun sorunlarını bilirler, sık kitap okurlar ve gündemi takip ederlerdi. Her ne kadar müfredatla belirlenen öğretim konuları varsa da, ben hemen her gün okulda günün koşulları ve yaşanan olaylar ile geleceğe yönelik çıkarımlar elde ederek eve dönerdim. Öğretmenler memurların en değerlisi, toplumun en saygın kişileriydi. Zaten her isteyen öğretmen olamazdı. Olanların önünde ceket iliklenir, saygıdan hazır ola geçilirdi. Babamın öğretmen olması dolayısıyla sıkça girdiğim öğretmenler odasında dedikodu değil, edebiyat, politika, sanat konuşulurdu.

Ne olduysa bu dönemden sonra oldu. Ekonomik sıkıntılarla beli bükülen öğretmenler önce illegal yollarla ek işler yapmaya başladılar. Doğal olarak dünyaya hakim olan para onları da egemenliğine almaya başladı. Bu fırsatı ilk değerlendiren özel sektör oldu. Dershanecilik hızla yayıldı. Önceleri dershanelerde çalışan öğretmenler oldukça yüksek ücretlerle refah içinde hayat sürdüler. Dershaneler artmaya devam etti. Bunun yanısıra sürekli açılan eğitim fakülteleri, ayrıca diğer bölümlerden hatta ziraat fakültesi mezunlarından dahi öğretmen alımları, piyasadaki öğretmen sayısını arttırdı. Tabii ki bunlara paralel olarak dershanelerdeki öğretmen gelirleri de düştü, hatta şu an asgari ücretle öğretmen çalıştıran yerler var.

Tüm bunların yanında hem ekonomik yetersizlik, hem de öğretmen fazlası, üniversite sınavlarındaki tercih sıralamasını epey değiştirdi. Artık öğrencilerimiz başka birşey olamıyorlarsa öğretmen olmayı tercih etmeye başladılar.

İşte bu noktada kardeşime ait gözlemlerim devreye girebilir. İstediği mesleğe ulaşamayan öğrencilerin açıkta kalmamak için yazdığı eğitim fakülteleri malesef vasıfsız ve isteksiz öğrencilerle doldu. Eskiden sosyal faaliyetleri fikir tartışmaları, tiyatro, şiir, politika ve felsefe olan öğretmen adayları, fakülte önündeki çok sayıda 'cafe'de kağıt, okey vs oynamaya başladı. Sonuç eğitimini tamamlamamış, öğretime bile hevesi azalmış öğretmen topluluğu. Yanlış anlaşılmasın bir genelleme yapmak istemem. Elbetteki çok yetenekli, istekli kişiler var ancak eskiden bunlar çoğunluk iken artık azınlık.

Bunlara üzülerek ifade etmeliyim ki, medyanın gücü de eklenince (dayakçı öğretmenler, sapık, pornocu vs) giderek toplumdaki saygınlığı da azaldı.

Bunların hepsi şimdi sağlık sektörü için de uygulanıyor. Önce Tıp Fakültesi sayısı arttırıldı. Şu an ülkemizde 40-50 Tıp Fakültesi var. Maalesef çoğu fakültemiz doktor yetiştirme konusunda oldukça geride. Yılda 4000-5000 yeni doktor mezun oluyor. Artık doktorlar uzmanlık sınavının çok çok önemli olduğunu düşünüyor. İkinci dönem başladı. Özel hastaneler ve özel sağlık kuruluşları, yüksek ücretlerle doktor çalıştırıyor. Umarım ben yanılıyorumdur ama süreci görebiliyorum. Sayıca artan ama kalitesi düşen, paraya endeksli doktorlar en çok topluma zarar verir. Tıpkı eğitimde olduğu gibi. Bir toplumun eğitimi ve sağlığı planlı bir şekilde yok ediliyor. Sırada ne mi var? Adalet olmasın.

Tüm Öğretmenlerin öğretmenler gününü kutlarım. Bu yazımda tüm bu olumsuzluklardan onların sorumlu tutulmasının, insanların kötü yetişen çocuklarının suçunu onların üzerine atmasının yanlış olduğunu, hepimizin aslında bir kurban olduğumuzu anlatmaya çalıştım. Ancak şu bilinmelidir ki bilge ve kendini sürekli geliştiren, herşeye rağmen umut ve bilgi dağıtan öğretmenler olmazsa, hiçbir toplum mutlu olamaz.

 
Toplam blog
: 6
: 715
Kayıt tarihi
: 25.07.06
 
 

Davetsiz bir misafir gibi girer ve hayatınızı değiştirir sanat. Bir kere verirseniz elinizi şiirin b..