Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Öğretmenler, gününüzü kutlayacam ama…

Öğretmenler, gününüzü kutlayacam ama…
 

Tüm Öğretmenlerin bu günü kutlu olsun...


Bugün 24 Kasım. Hani, o 10 Kasım’dan sonra, tam bir milli gün olmasa da, severek ve ilgiyle kutladığımız bir gündür. Daha doğrusu gündü. Eskisi gibi, hala sıcak, hala neşeli mi geçiyor okuldaki 24 Kasım günleri bilemem ama benim üniversite öncesi öğrenciliğimde pek de hoş geçiyordu. Öğretmenleri kutlamalar, onlara çiçek almalar filan filan. Bizim ufaklıktan öğrendim. Sınıflarında herkesten, sınıf annelerinin girişimi ile ufak miktarlarda para toplanmış, öğretmenlerine belki de ömür boyu hatırlayacağı, gömlekten, kravata ve kol saatine kadar oluşan bir armağan paketi hazırlayacaklarmış. Ne güzel !.. Tabiki, bunda bizim öğretmenin sene sonunda emekli olmasının da vermiş olduğu bir özel durum var ama yine de düşünce olarak pek güzel. Tebrik ederim. Keşke tüm öğretmenlere, bugünlerinde böyle armağanlar olmasa da en azından bir çiçek alınabilse.. Ya da bizim devletlu Milli Eğitim Bakanlığımız, her öğretmene ufak kutlamalar gönderse ve meslekte belli bir yılı doldurduğu için, kutlasa ve basit bir karton parçası dahi olsa kutlayan bir obje verse..

Hayal gibi görünse de, aslında yapılamayacak bir şey değil. Ne olur yani, her 10 yılı doldurana bir şilt, 20 yılını doldurana bir saat gibi özel bir hediye ve emekliliği gelmiş, mesleğine son nokta koyanlara da ömür boyu hatırlayabileceği manevi bir hediye verilse? Bazı aklı evveller çıkıp, bunun maliyetinden bahsedeceklerdir hemen. Doğrudur !.. Dışarıda hava almanın bir maliyeti varken… Ama bir de öbür tarafta, ne trilyonlar, ne alakasız işlere kullanılıyorken ve heba ediliyorken, bu hediyelerin devede kulak kalacağı gerçeğine ne denilecek?

21. yüzyılda, Atatürk’ün öğretmenleri hak ettikleri saygıyı, sevgiyi ve de emeklerinin karşılığını görüyorlar mı? Hadi, sevgi saygı neyse de, hak ettiklerinin karşılığını ne kadar görüyorlar? Diğerini geçtik. Kastettiğim, elbette ki ekonomik yönden karşılıktır. Bakın, buna en iyi örnek istatistikî rakamlardır. Mesela, Avrupa ülkelerinde çalışan öğretmeler ortalama yılda 29.500 $ kazanırken, Türk öğretmenlerin ortalama yıllık kazancı 14.063 $. Bugün Almanya’da bir öğretmen yılda 70 bin dolar gibi bir rakam kazanabiliyorken, Türkiye’de birçok öğretmen, saklı ve utanarak 2. hatta 3. iş yaparak geçimini sağlamak zorunda. Ne için, ailesine, çocuğuna bakabilmek, çocuklarına iyi bir gelecek sağlayabilmek için. Ne kadar sağlayabilirse artık. Türk öğretmenler, iki yüz saatin üzerinde fazla çalışmalarına rağmen, Avrupalı öğretmenlerden daha düşük ücret alıyorlar. Bu OECD raporlarında belirtilmiş. Aradaki uçuruma bakarmısınız!. Üstelik Türk öğretmenlerin, Avrupalı meslektaşlarına nazaran daha fazla çalışma saatleri var.

OECD’nin ‘eğitim raporunda’ maaş ve çalışma saatlerinin istatistiği, Türk öğretmenleri içerince bir ters orantı mantığı çalışıyor. Çünkü raporda öğretmenlerin çok çalıştığı iki ülkeden biri Türkiye. Bu rapora göre, öğretmenlerin çalışma saati ortalaması OECD ülkeleri arasında 1652 saat/yıl iken, Türkiye’de çalışma saatleri ortalaması 1832 saat/yıl olarak belirlenmiş. Ama aynı raporda mesela Avrupa ülkesi İspanya’da 1425 saat/yıl gibi.. Maaş durumu yukarıdaki gibi maalesef. Bir Avrupalı öğretmen yılda 35-70 bin dolar arası para kazanırken, Türkiye’deki öğretmen yılda toplam 14 bin 63 dolar para kazanıyor. En üst derecedeki öğretmenin aldığı para bile 17.515 dolar. Elbette ki bu rakam bir de brüt. OECD ortalaması ise 28.000 – 54.000 arasında değişiyor.. Bunun haricinde, raporda öğretmenlerin göreve başladıkları tarihten görevde en üst kademeye ulaştıkları tarihe kadar maaşlarında yaşanan artış oranlarının artışı da ilginç. İlköğretimde göreve başlayan bir öğretmenin maaşı, meslekte en üst kademeye ulaştığında Almanya’da % 33, İrlanda’da % 88, Portekiz’de % 157, OECD ortalamasında % 71 artıyor. Bu oran Türkiye’de ise sadece % 25. Buna rağmen, 2010 Yılı Programı’nda yer verilen bilgilere göre, 2008-2009 yılları arasında ilköğretimde derslik başına 32, öğretmen başına 23 öğrenci, ortaöğretimde derslik başına 31, öğretmen başına 17 öğrenci düşerken, genel lisede derslik başına 29, öğretmen başına 18, mesleki ve teknik eğitimde ise derslik başına 33, öğretmen başına 16 öğrenci düşüyor. Farka bakın, hizaya gelin..

Raporu derinlemesine burada anlatmaya ve yorum yapmaya gerek yok. Durum oldukça vahim. Öğretmenlerin ekonomik durumu böyle dolarlarla ifade edilmeyecek kadar berbat durumda. Yıllardır da bu konuda bir iyileştirilme yapılmadı. Bu yüzdendir ki, birçok öğretmen, ‘memuriyet yasasına’ rağmen farklı işler yaparak, ailesinin ve kendisinin geçimini sağlamaya çalışıyor.

Öğretmenler, bir toplumun en önemli yapı taşlarından biridir. Siz devlet olarak öğretmenlerinize gereken değeri ve önemi vermezseniz, onları, vicdanları, hatta misyonları ile cüzdanları arasına sıkıştırırsanız, öğrenciye sınıf geçmeyi kolaylaştıran müfredatlar yaparsanız, okulda güvenliği sağlayacak önlemler almazsanız, yaş sınırı, çevre ve aile kontrolü yapmazsanız, öğretmenin can güvenliğini sağlamazsanız, okullarda kaliteli bir öğretim ve eğitim bekleyemezsiniz. Beklerseniz de bu hatalı bir bekleyiş olur. Bugün ülkemizde öyle öğretmeler var ki – en azından benim tanıdığım bir çok öğretmen- yalnızca, bu işi çok sevdiklerinden ve de bir meslek olmanın dışında, bir misyon olarak gördüklerinden, bir-iki çift ayakkabı ve birkaç elbise ile okula gelip giden, öğle yemeklerinde evlerinden getirdikleri yemekleri yiyenler, sade vatandaşlar gibi evine belediye otobüsleri ile gidenler, hatta gece kondu mahallelerinde oturanlar bile var. Bir de, sırf arkadaşlarından utandıkları için, okullarına araba ile giden ama arabalarını okulun içine değil, yakın yerlerde bırakıp, okula yürüyenler var. Ha, göstere göstere okula arabaları ile gidenler yok mu, var. Böylelerini de gördüm. Onlar, sanırım yukarıdaki ortalamaları zar zor tutturanların dışında gelir sağlayanlar kesimindedirler. Netice de burası özgür bir ülke, öyle değil mi?

Bugün 24 Kasım. Bu yazdıklarım bugün konuşulacak ama yarın unutulacak, ta ki, bir sonraki 24 Kasım’a kadar. Öğretmenlerin, durumlarının düzeleceğini umut ederek, son söz olarak, şöyle bitirilelim..

“O değeri paha biçilmez, insanlığın minnet borcu duyduğu, eğitimin şah damarı öğretmenlerimiz !. Açtığınız yolda ilerleyebildikse ne mutlu. Sizi şükranla ve saygıyla anabiliyorsak ne mutlu. Bu gününüz kutlu, geleceğiniz umutlu olsun.. “

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..