Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '08

 
Kategori
Anılar
 

Öğretmenleri korkmaz sanırsınız değil mi?

Öğretmenleri korkmaz sanırsınız değil mi?
 

en iyi öğreten programa atfen


Öğretmenleri korkmaz sanırsınız değil mi? Hatta her şeyi bilirler. Kendilerine güvenleri tamdır. Ah derse girdiğim ilk günü bir bilseniz. Heyecandan yüreğim dışarı fırladı fırlayacak. Ne söyleyeceğimi unutur muyum? Telaşlanıp kekeler miyim? Ayağım tökezler mi?

Üniversiteden ders vermem için teklif geldiğinde kanatlanıp uçacaktım neredeyse. En büyük hayalimdi öğretmen olmak. İlk, orta, lise hiç fark etmez. Bir kez başvurum kabul edilmiş, bir ilköğretim okuluna tayinim de çıkmıştı. Çok üzülsem de o zamanki şartlar gereği gidememiştim.

Protokol yapılıp, vereceğim dersler belli olduktan sonra, bende bir telaş bir panik kendimi çılgınlar gibi ders çalışmaya vurdum. Günlerce öğrenim hayatım boyunca çalıştığımdan daha fazla ders çalıştım. Hatta öğrenciliğimde anlamadan geçtiğim konuları dahi öğrendim. Ve ilk ders günü geldi çattı.

Sınıfa girdim.

Öğrenciler sınıfın değişik yerlerine dağılmışlar. Çoğu ayakta.

‘’Merhaba arkadaşlar’’

Yanıt vermeden kendi aralarında konuşarak, ağır ağır yerlerine oturdular.

Uğultunun kesilmesini bekleme bahanesiyle, heyecanımın sesime yansımasını engellemek için susup, nefesimi kontrol altına almaya çalışsam da nafile.

‘’Merhaba arkadaşlar bu dönem falan filan derslerinizi ben vereceğim.’’

Tahtaya adımı soyadımı yazdım.

O arada arkalarda oturan bir öğrencinin elindeki çay bardağı gözüme ilişince konuşmanın seyrini değiştirdim.

Ortaöğretim çağını geride bırakıp artık üniversiteli oldunuz. Meslek sahibi olma yolunda, yeni bir yaşama başladınız. Burada öğreneceğiniz bilgilerle üretimde görev alıp, geleceğin yöneticileri olacaksınız. Sizler için artık hayat kavgası başladı arkadaşlar.

Bu yeni yaşamda yeni kurallar, yeni bilgiler var. Bazılarını zaman içinde öğreneceksiniz. Bazılarını da hemen. Bu derse karşılıklı haklarımızdan bahsederek başlamak istiyorum;

Derse girerken cep telefonum kapalı olacak, tabiî ki sizinki de…

Derse vaktinde gireceğim, tabiî ki sizler de…

Derste sakız çiğnemem, bir şeyler yiyip içmem size karşı büyük saygısızlık olur, aynı saygıyı sizin de bana göstereceğinizden kuşkum yok…

Benim görevim size bilgi aktarmak, sizin göreviniz benden bilgi almak.

Evet arkadaşlar karşılıklı hak ve görevlerimiz bunlar.

Ben bu Konuşmayı yaparken, belli belirsiz hareketlerle ağızlardaki sakızlar çıkarıldı, çay bardağı sıranın içine sokuldu, başlar doğruldu, oturuşlar değişti.

Aklımda bende iz bırakan öğretmenlerim vardı o anda. Benim gibi haşarı bir öğrencinin uslu uslu ders dinlemesini, çalışmasını sağlayan elleri öpülesi öğretmenlerim. Onlar sayesinde saygı ve sevgiyle her öğrencinin kazanılabileceğini öğrenmiştim.

Sonraki günlerde ben öğrencilerime, öğrencilerim bana alıştılar. Dersi çıt çıkarmadan dinledikleri için dikkatim dağılmaz, onların dikkatlerinin dağılmak üzere olduğunu fark edince konuyu değiştirip kısa bir sohbet molası verirdim. Derste hiç gürültü olmadığı için sınıfı boş zannedip, çat kapı içeri dalanlar kısa süreli gülüşmelere sebep olurlardı.

İkinci dönemde de ders vermem istendi. Severek kabul ettim.

Senenin sonuna doğru, sınıfla aramdaki bu güzel uyumu ödüllendirmek amacıyla, Bursa’ya teknik gezi düzenledim. Gezip inceleyeceğimiz fabrikalar, ulaşımımızı sağlayacak otobüs, yemek giderlerini karşılayacak sponsor firmalar, gece konaklanacak Kredi ve Yurtlar Kurumu odalarının ayarlanmasıyla ilgili her yazışma tek tek elimden çıktı.

Bursa’daki ilk gün çok yorucu ama bir o kadar da yararlı geçti. Akşam yurda dönmek için acele etmeyip kenti gezme isteklerini de kırmadım. Otobüsü bir otoparka bırakan şoförümüzün de katılmasıyla şehir turumuz başladı. Bir ara yolumuzu kaybettik. Geçen birilerine sorarken, arkalardan bir kız öğrenci;

‘’anne bu taraftanmış’’ dedi

35 kişi aynı anda sustu, şaşkınlıkla sesin geldiği tarafa döndüm ve güldüm.

Ben gülünce anne diyen öğrenci de dahil, herkes gülmeye başladı.

Daha sonra diğer öğretmen arkadaşlardan o günden itibaren lakabımın anne olduğunu öğrendim. Bursa’daki olayı, evde anlattığımda kızlarım pek hoşlanmadılar ama üzerinde de durmadım.

Bir gün büyük kızım okuluma uğradı. Son saatti, o da derse girdi. Her zaman ki gibi konumuzu işledik. Ders bitiminde iyi günler dileyerek kapıya yöneldiğimde kızım ;

Eli belimde, yüzü sınıfa yarım dönük;

Benim annem dedi…

Her 24 Kasım’da o ilk öğrencilerimden mesajlar gelir. Sözleşmişler gibi isimlerinin başına oğlunuz, kızınız yazarlar...

narçiçeği

 
Toplam blog
: 74
: 1691
Kayıt tarihi
: 17.06.07
 
 

Emekliyim ama, yaşamdan değil; işimden. Eşim ve iki kızımla birlikte İzmir’de yaşıyoruz. Yazmak, oku..