Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '08

 
Kategori
Anılar
 

"Allah'ın sopası yok"

"Allah'ın sopası yok"
 

Hasan Tezkol


Çok yorucu bir sezondan sonra, sonunda bayram tatili gelmiş çatmıştı. Dünyanın en çok tatil yapan sayılı ülkelerinden biri olan güzel Türkiyem de bir 9 gün daha bayram huzuru eşliğinde dinlenecektik. Malum şeker ve çikolata imalatında çalışıyoruz ve bayram; şeker bayramı. Hal böyle olunca cumartesi, Pazar; gece, gündüz; kısacası 7-24 Türkiyem tatlı yesin, tatlı konuşsun diye uğraşıyoruz. Bu temponun ardından da 9 gün tatil iyi gidiyor tabii. Evde yattığımızda yok gerçi; ama tatil işte maksat farklı bir şeyler yapmak; ilk gün bayram namazı güzel bir bayram kahvaltısı, eş, dost, akraba ziyaretleri, ver elini Ortaköy, Beşiktaş, Taksim, Emirgan, Kuzguncuk, Çengelköy tutabilene aşk olsun. Bir gece Taksim de vur patlasın çal oynasın, dök içinde ne kadar kurt varsa, sabahına da şöyle İstanbul un iki köprüyü birden gören en iyi manzaralarından biri olan Fethi Paşa korusunda mis gibi bir kahvaltı patlattım mı ne dert ne tasa; 2 ay sonra bir 9 gün daha var nasıl olsa :)

Güzel günler çabuk geçer; bayram bitmişti; Cuma sabahı gökyüzü pırıl pırıl, hava mis, tatil süper bir şekilde devam ediyordu. Çok sevgili Bora arkadaşımla bu sabahı da sporla açmak için sözleşmiştik. Saat sabah 9:00 civarı şort, tişort bir de polar üste doğru dışarı. Köşedeki Özgül pastanesinde mis gibi çörek otlu bir poğaça bir de taze demlenmiş çay, istikamet Fethi Paşa korusu. Sevgili belediyemin malum spor aletleri her köşe başında olanlardan hani, tabii bizi öyle her köşe başındaki kesmez, bizim spor aletlerimiz boğaz manzaralısından :)

Bu arada çok sevgili arkadaşımın çok sevgili kardeşi Sadık ta bize katıldı. Bu önemli katılımı atlamamak lazım. Muhteşem bir gökyüzü ve manzara eşliğinde yapılan spordan sonra, fiziksel huzuru, ruhsal huzurla tamamlamak gerekir tabii, böyle güzel, huzurlu bir mübarek Cuma günü cemaatle kılınacak bir Cuma namazının huzuru bir başka olacaktır. Hemen korunun altında mükemmel, mis kokulu, rengarenk ağaçların, evlerin arasında mütevazı ama yine boğaz manzaralı:) camiye doğru marş marş ... Şortlar allahtan diz altıydı yinede rahatsız edici bakışlardan kurtulamadık tabii.

Bayram daha dün bitmiş, cemaat ilk Cuma sında, hoca konuya nereden girdi dersiniz;

- Pek muhterem cemaat; bayramdan önce malum hepimizin harcamaları artıyor, hepinizi anlayışla karşılıyorum, amma bizimde camimiz sizin sahip çıkmanızla ayakta duruyor. Her şey olabilir; o an yanınızda para olmayabilir, evde unutmuş olabilirsiniz veya olmaz ya; paraya sıkışmış olabilirsiniz, ama bunu telafi edeceğinize canı gönülden inanıyor yardımlarınızı bu mübarek bayram sonrası cumasında bekliyoruz, Allah kabul etsin :)

Ben sevgili hocalarımızın konuşmalarını dinlemekten çok keyif alırım, o huzur dolu minarenin altında herkesin aynı anda o güzel mesajları duyması hep hoşuma gitmiştir. Yine pek sevgili hocamız, malum konuşmaya giriyor;

- Muhterem cemaat, Ramazan ayı boyunca tuttuğumuz oruçları, verdiğimiz fitreleri Allah kabul etsin, bu en mübarek ayda yaptığımız ibadetleri Allah kabul etsin; fakat yüce Allah buyurur ki ibadetin sürekli olanı makbuldür, efendim Ramazan ayı bitti, artık içkiye, kumara başlayacağız diye bir şey yok, bu güzel atmosferi gerçek bir Müslüman tüm hayatına yaymalıdır, ibadetlerimize ara vermeden devam edelim ki huzur hayatımızdan hiç eksik olmasın… Muhterem cemaat namaz vaktimiz gelmiştir safları dolduralım , arkadan gelenlere yardımcı olalım ...

Sabah sporu yapılmış, Cuma namazı kılınmış, fiziken ve ruhen rahatlamış genç bedenlerimiz artık güzel bir kahvaltıyı hak etmişti. Kahvaltı keyfini de ev balkonunda yapmanın tadı bir başkadır. Doğru markete, biber, domates, yumurta, peynir, zeytin, fıstıklı helva, bir de incir reçelini unutma, sofra mis, tazecik çay, şeker gibi bir hava, manzara yemyeşil bir mavi ... Bir saat kahvaltı :)

Rahatlamanın da bir yorgunluğu oluyor elbet, şöyle birer saat şekerleme bal kaymak gibi geliyor bedenlerimize ...


Akşam oldu; saat 6:00 suları, bu mükemmel gün, İstanbul un göbeğinde evde otura otura geçer mi geçmez tabii, hadi Bora arkadaşım durmanın vakti değil, doğru Caddebostan, yok yok Taksim, Taksim e yeni gittik, Çengelköy emi gitsek; şöyle Çınaraltın da çayımızı içer kafamızı dinleriz boğaza karşı, olmaz bugün yeteri kadar kafa dinledik, gençliğin yoğun olduğu bir yere gitmek lazım, karar verildi; önce Bağdat Caddesi ardından Caddebostan adalara karşı çerez keyfi, hemmen giyin şöyle fiyakalısından, yeter be Bora kardeşim; tamam yakışıklısın, bu kadar da olmaz ki :)

“2” numara Üsküdar – Bostancı - O da ne Göztepe de bir “pizza pizza” ben dayanabilir miyim bir İzmir li olarak, atla Bora birer Combo yapmadan olmaz şimdi... Ne günlerdi be Alsancak ta lise günleri bir “pizza pizza” bir “pasaport pizza” , yok bir alana bir bedava, yok bir Combo alana yarım saat internet bedava :) rekabet piyasasını sevmeye başladım o günlerden sonra :)

“Durmak yok yola devam” canım Türkiye min yeni sloganı :) Sen koskoca muasır medeniyetler seviyesine çıkma hedefinden, o kadar devrimden, hamdolsun kriz Türkiye ye teğet geçecek, durmak yok yola devam lara, matematik sorusu mu çözüyoruz , dolmuş mu kullanıyoruz, ülkemi yönetiyoruz? Bir de fondan o mükemmel sesten “yallah şoför yallah” çalsa tam süper olacak :)

Biz durmuyoruz tabii, çok sevdiğim arkadaşım, Yasin çavuşuma bir telefon, yarım saate kadar caddedeyiz, kırmıyor atlıyor hemen Pendik ten trene, komutanıydım askerde, emir demiri keser malum :)

Ve caddedeyiz, güzel, bakımlı, manken gibi hatun kişiler, mükemmel arabalar, Dünya nın en güzel caddesi diyor Dünya yı gezen arkadaşlar, onların yalancısıyım, en ünlü cadde bile bizimkinin üçte biriymiş, bir alt paralelinde denizi ara ki bulasın… Bir iki tur atıyoruz,

Bora; ah be Onur um diyor aldırmayacaktın bize bu polarları, yük oldu elimize mis gibi hava var diyor, bende ne yapayım kardeş, İstanbul burası patlayıverir birden, idare edeceğiz mecbur diyorum.

Derken Yasin çavuşum geliyor, Mado da buluşuyoruz, emret komutanım diyor selam duruyor. Bırak oğlum Allah aşkına diyorum; iki sene oldu nerdeyse, ne senden asker olur; ne benden komutan, olsa olsa yemek çavuşu olursun sen; ha pardon öyleydin demi, bende komutanındım hatta, diyorum gülüşüyoruz.

Derken yemin töreni geliyor gözümün önüne, yüzlerce filinta gibi delikanlı, her Türk asker doğar diye tek bir ses yeri göğü inletircesine bağırıyoruz, uygun adım tabii, biz Osmanlı torunları, Atatürk ün evlatlarıyız, bu ülkeyi ne bir adım ileri götürür ne bir başkasına yar ederiz, Mehter Takımı dır aynamız…:)

Eeee beyler ne yapalım, alalım mı Migros tan biraları çerezleri, gerçi midem rahatsız boğazımda acıyor biraz ama; hem hoca demedi mi bugün Bora; bayram bitti diye salmak yok, ibadetin devamlı olanı makbuldür diye, çarpılırız alimallah; derken adalara karşı bira, tuzlu fıstık, birde fonda Zeki Müren araya da Şevval Sam sanırım çarpılcaz bu gece :)

10 dk sonra karşımızda adalar, üzerimizde cam gibi bir gökyüzü yıldızlar adaların ışıklarıyla bir bütün, fonda Zeki Müren; o muhteşem şarkısıyla;

Ne mektup geliyor ne haber senden

Söyle de bileyim bıktın mı benden

Her akşam güneşin battığı yerden

Gözlerin doğuyor gecelerime,

Geçilmez gurbetin sokaklarından

İçilmez suları pınarlarından,

Öptüğüm o ıslak dudaklarından

Sözlerin doğuyor gecelerime,

Çileli doğmuşum zaten ezelden

Hasrete alıştım ne gelir elden

Yaşlı gözlerime baktığın yerden

Gözlerin doğuyor gecelerime, gözlerin doğuyor gecelerime, gözlerin doğuyor gecelerime...

2 dk sonra; adaların arkasından mükemmel bir ışık demeti, beyler gördünüz mü demeye kalmadı ikincisi geldi, çıkar telefonu, aç video kaydını bir daha olursa kaçırmayalım…

1dk sonra; beyler adalar nereye gitti, 1 dk önce karşımızdalardı. Daha iki yudum aldık almadık, o kadar içsek neyse ...

Of o da neydi; beyler bu sefer yıldırım düştü bir yerlere, ardından acayip bir gürültü gök gürlemiyor adeta yarılıyor, sanki bir damla geldi kafama, yağmur mu yağıyor ne?

Bu sefer Kadıköy tarafından bir flaş daha patladı, ben hayatımda öyle bir şimşek görmedim, tüm Bostancı apaydınlık gecenin bir vakti ve bu sefer gök yarıldı sanırım, beyler bir damla daha geldi, evet bana da geldi, toplanın, poşet nerde derken, rüzgar önümüzde ne var ne yok aldı, arkamızı bir döndük, 100 civarı, biraz önce, sonunda bitti şu ramazan dercesine biralarını yudumlayan çakır keyif genç, arkalarında muhteşem bir rüzgar, bardaktan boşalırcasına yağan dolu ve çakan şimşeklerle çığlık çığlığa üzerimize doğru geliyorlar, son anda kurtarabildiğimiz cep telefonlarımızı ve iki birayı alıp, doğru tek üstü kapalı mekan olan durağa doğru koşmaya başladık, durakta kurtaramadı bizi; yağmurun, rüzgarın nereden geldiği belli değildi, duraktaki oturağın üstüne çıkıp öyle korunmaya çalıştık yağmurdan, biz donumuza kadar ıslanmıştık ve durağa en yakın bizdik, arkadan 200-300 m çığlık çığlığa gelen arkadaşların durumunu ne fiziken ne de ruhen düşünmek bile istemiyorum, gerçekten korkunç bir andı, kıyamet kopuyordu sanki bizde ilk kurbanlar, kendimizi o an cadde kenarındaki kırıntı çöplere benzettim, toz kalkmasın diye su püskürtülüyordu üzerimize ve muhteşem bir hava akımıyla çekecekti sanki içine, süpürecekti bizi bu dünyadan. Bu anlattıklarımın hepsi 1dk içinde oldu.

10 dk sonra Pendik otobüsü;

Bora; Onur iyi ki aldırmışın şu poları, bide sana kızıyordum yük ettin diye

titreyen bir ses karşımda, elinde bira, hala içiyor, oğlum bırak şimdi poları, içme şu birayı artık, Allah cezamızı verdi işte ilahi gücümü sınıyorsun diyorum :) korku dolu gözlerle gülüşüyoruz.

Muhteşem bir gün; Allah ın sopası yok diye boş yere dememişler sanırım. Ben hayatımda öyle bir şimşek, öyle bir gök gürültüsü, öyle bir rüzgar, öyle bir yağmur görmedim. Hepsinin birlikte bir şiir gibi ard arda gelişini de bir daha göremem sanırım…

Hayatımızdan bir gün daha eksilmiş oldu böylece, yaşadığımıza şükrediyoruz sadece …

 
Toplam blog
: 8
: 1916
Kayıt tarihi
: 02.07.08
 
 

İzmir / 1983 - Ankara / 2000 - İstanbul / 2007 ... Her fırsatta gezerim, şu ana kadar Türkiye'nin he..