- Kategori
- Güncel
Öğretmenlik kutsal bir meslek midir?

Eğitim fakültesinin ilk günlerinde hocaların çoğu ağız birliği etmişçesine bu bölümü seçmekle hata yaptığımızı, öğretmenlik mesleğinin herhangi bir getirisi olmadığını, toplumda yaygın olarak söylenilen ‘ hiçbir şey olamazsan öğretmen olursun’ sözlerini çocuklarına anlatanları çok duyacağımızı ve yol yakınken ayrılmamızın daha iyi olacağını telkin etmişlerdi.
Aradan on sekiz yıl geçti. Bu zaman zarfında anladım ki hocaların böyle psikolojik harekât yapmalarının bir sebebi varmış. Sadece üniversite sınavını kazanarak eğitim fakültesinde okumak öğretmenlik için yetmiyormuş. Bu mesleği eğer sadece bir para kazanma aracı olarak görenler varsa ya da kazara bu fakülteye gelmişlerse onların bu mesleği yapmasına engel olmakmış. Çünkü maddiyat düşünülerek yapılacak en son mesleklerden birisi öğretmenlik. Çünkü birçok rolü aynı anda oynamak zorundasınız. Bazen çocuklar için aileden biri, bazen arkadaş, bazen öğretmensinizdir. Bunun için de bazen şefkatli bazen de katı yürekli olmanız gereklidir. Her öğrencinize adil olmak gibi çok zor bir göreviniz vardır. Yetişme tarzı, ailesi ve en önemlisi kişilikleri farklı gözlere aynı enerjiyi vermek, onların dünyaya açılan penceresi olabilmek olabildiğince insanı zorlayan durumlardır. Vicdan dediğimiz o insanın en güçlü duygusu her zaman aklınızın ve kalbinizin bir köşesindedir. Dünyada kaç meslek vardır ki insanların hayatlarında ve hafızalarında bu kadar etkili ve kalıcı olabilsin? Hangimizin bir öğretmeni ile hatırası yoktur?
Bir öğretmenin yönlendirmesi ile ya da bir cümlesi ile hayatlarını olumlu yönde değiştiren insanların hikâyelerini duymuşsunuzdur. Tabi tersini de duymuşsunuzdur. İşte onlar vicdan ile cüzdan arasında tercihlerini cüzdandan yana kullananlardır. Her meslekte olduğu gibi bu meslekte de vardır böyleleri. Ancak eğer bu toplum hem kültürel hem de sosyal yönden bu kadar kıskaçta olmasına rağmen hâlâ ayaktaysa ve direniyorsa bunda öğretmenlerin bireysel katkılarının çok olduğu unutulmamalıdır. Okulu bırakmayı, evden kaçmayı, hatta intiharı düşünen öğrencilerden tutun da çocuğu ile arası bozulan ve çocuğunun kendisine yabancılaştığını söyleyip aralarını bulmamı isteyen veliye kadar geniş bir yelpaze ile muhatap olduğumu düşündüğümde birçok öğretmenin buna benzer durumlarla karşılaştığını söyleyebilirim.
Bir de madalyonun öbür yüzünden bahsetmeli. Bütün bunlara rağmen ne yazıktır ki ‘hiçbir şey olamazsan öğretmen olursun’ sözü geçerliliğini toplumun hafızasında yaşıyor. Tabi bunu toplumun hafızasında yer etmesini sağlayanlar öğretmenliği tatili çok, topluma faydası yok olarak sunanlar. Bir de bunu öğretmenlere sahip çıkması gereken kişiler yapınca söylenecek söz kalmıyor. Sendika çalışmalarına başladığım günden beri en çok gündemi olanların, basında yer alanların eğitim sendikaları olmasının nedeninin de buna dayandığını daha yakından gördüm. Kendisinden ülkenin geleceğini inşa etmesinin beklendiği ve büyük bir yükü omuzlamaları istendiği ama bir o kadar da içinde bulunduğu durumu görmezden gelindiği çok az meslekten biri olmaya devam ediyor öğretmenlik. Okulda öğrencinin, okul yöneticilerin, dışarıda velinin, ilde müfettişlerin ve en sonunda bakanlığın her an denetiminde olan ve herkesin hesap sormaya kalktığı öğretmenlik mesleğinin özel bir meslek olduğunun ne zaman idrak edileceği konusu görünen icraatlara göre pek umut verici görünmüyor.
Gelelim öğretmenlik mesleğinin kutsal olup olmadığı sorusunun cevabına.Kutsallığın saygı duyulan, hürmet edilen anlamı vardır. Kutsallığın beklide en basit yorumu ebedi olanla ilişkisi üzerinedir. Kutsallık ölümlü olan şeylere bir ebedilik övgüsü örer. İnsanı da ebedileştiren şey hatırlanmak ve geride hoş seda bırakabilmektir. Öğretmenlik belki de bu yüzden kutsal sayılmıştır.
Geldiğimiz noktada ise öğretmenliğin kutsal olması sadece bir gün için sarılınan bir can simidi vazifesi görüyor. Buna rağmen öğretmenler bir gün için söylenen bu sözlerin doğruluğuna inanmak istiyor ve vicdanlarının sesini dinleyerek derslerine giriyorlar.