- Kategori
- Eğitim
Öğüt mü, davranış mı?
İnsanın olduğu yerde güzelliklerde vardır, kötülüklerde. Tabiî ki gönül ister ki, güzellikler içinde yaşayabilelim. İnsanların tek başına bunu istemeleri kifayet etmez. Sadece birimiz güzellik olsun demesiyle güzellik yaşanmaz, karşımızda ki bireylerde aynı düşünce de olmalılar.
Çoğumuz tanık olmuşuzdur gündelik hayatta sizlere öğüt veren, yol, yöntem gösteren ne zeki insanlar vardır. Aslına bakarsanız öğüde hiç ihtiyacımız yoktur. Nezaketten ve terbiyemizden dolaysıyla da bir şey söylemeyiz. Güzelliklerimize halel gelmesin diye dişinizi sıkarsınız.
İşlerinizi düzgün yapmanız, kuralları uygulamanız, istenmeyen insan olarak ilan edilmenizin ölçütüdür. Çünkü günümüzde ki ölçüler nesnel değil, kişiseldir. Bu birde toplu yaşamanın ne demek olduğundan uzak kişileri ilgilendiriyorsa işinizin ne kadar çetrefilli olduğunu yaşayınca anlarsınız.
Has bel kader şehir olarak ilk defa 1978 yılında Gölhisar’ a geldim. Ortaokulun ilk iki sınıfını ilçede okudum. Sonra imtihanla Burdur’a geçtim.
Yatılı okumanın ne demek olduğunu bilmeyen yok gibidir. Özellikle erkeklerimiz talimini aldıkları askerlikle aşağı yukarı yakındır. Askerliğin bir çeşididir. Yanlış anlaşılmasın düzen, nizam, saatlerin uygulanması, disiplin, çalışma, vazife şuuru yönünden.
Akşamları mutlaka etüt yaparsınız. Sabahları da hiç aksamadan mütalaa yapmak vardır.
Yataklarınızı size gösterildiği şekilde düzenlersiniz. Dolaplarınızı da belli kurallarla yaparsınız. Yemeğiniz saatledir, çarşıya çıkışınız izinledir.
Başta kurallar okunur. Direktifler verilir. Başarıda istenir. Topluluk içinde yaşamanın ne demek olduğunu orada öğrenmeye başlamış oldum. Beynime de kazındı o günün kuralları. Geceleri gürültü yapmanın yaptırımı vardı. Verilen ödevi yapmamanın cezası katlıydı. Çünkü tüm imkânlar ayağınızın altındaydı.
Disipline etmeseydi idarecilerimiz ve de belletmenlerimiz okulun halini düşünebilir misiniz? O günlerde bizimle okuyan birçok arkadaşımız devlet hizmetindedir. Bunun yanında sivil toplum örgütlerindedirler, görevlerini yaparlar.
Futbol maçına bile girebilmenin usulü vardı. Önce ağabeylerin dediklerini tutacaksınız. Taca çıkan topları toplayacak. Auta çıkan topları toplayacaksınız. Sonra sizi sahaya ağırca alırlar öyle ben oynarım yok.
Hatta geçen dönem Gölcük Dershanesinde müdürlük yapmış olan arkadaşım, masa tenisinde rakibim, iyi insan Ömer Yıldız benden küçüktür.
Bizim aramızda futbol oynamak istemiş. Bende ona önce topları getir. Auta çıkan topları topla, bakarız sonra demişim.
Ömer Beyde mecburen topları toplamış. Bizler böyle büyüdük. Kanunların gücüne inanırız. Belletmenlerimiz varken, okulda görevli olan öğretmenler gelip etütlere müdahale edemezdi. Niçin edemezdi?
Çünkü etütleri yaptırmak belletmenin göreviydi.
Velev ki stajyer olsun belletmenimiz. Asla müdahale edilmezdi. Hele ayaküstü, bizim içimizde akıl verenlere hiç rastlamadım.
İşin başında ki kişiler, bilgiçlik tasladığında oranın huzuru, güzelliği kaçar. Üniversite hayatımda toplumdan kopuk geçmedi.
Yurtlarda kaldım. Çünkü çoğunluğun olduğu yer olmalı, kurallar olmalı, disiplin olmalı, medeni insanların paylaşımcılığında yaşamalıyım. Fikir alış verişinde bulunabileyim.
Kendi dünyamın içinde kozanın içinde tırtıl gibi kapalı yaşamamalıyım. Arkadaşlarım olsun. Ben bilirim fakat benden daha iyi bilenlerin olduğuna da şahit olayım.
Bugün de kimileri işten eve, evden işe gider. Baksanız çok mükemmeldir. Yaptığı iş ne deseniz, elde avuçta tutulacak yoktur. Ama başarılıdır bunlar.
Asıl başarı kendimle barışıksam, kanunların çizdiği yoldaysam, vicdani hesabımı yaptığımda vicdanım sızlamıyor ferahsa, bundan daha iyi insan olamaz.
İnsanın tabiatında vardır. İyiliğin karşılığı iyilik olsun istersiniz. Hatta en güzel iyiliği yaparsınız, bir gün gelir o iyilik sizin başınıza zorluk çıkartır.
Ne olur?
Zorluk çıkartınca kaliteye bir leke gelmez.
İnsanların barış içinde yaşamasını öğütlemek kolay, güzelliklerin numunesi olunuz diye öğüt vermek zor değil. Zor olan dediklerimizi uygulamaktır.
Toplu yaşamanın kuralları çok basit, kendin için yaptıklarını, başkaları içinde yap. Kötü gördüklerini de kimseye yapmamaktır.
Gerisi bizlere kalmış.