Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '14

 
Kategori
Deneme
 

Oktay Ekinci. Işıklar içinde uyu, dinlen, sevgili Ağabeyim.

Oktay Ekinci. Işıklar içinde uyu, dinlen, sevgili Ağabeyim.
 

88 li yıllar Oktay Ekinci.


(Yarın saat 10.da Muğla Saburhane meydanında onun oturduğu masada, yerde  sevenleri, dostları, komşuları onu anacağız, söyleşeceğiz.) Bir avuç Muğla'dan. Bir dünyaya. Senin resmini çizelim. yaptıklarını, yazdıklarını. Anılarını konuşalım.(N.K.)

(Tüm Mimarlar seni özledi, çevreciler de. Tarih seni kaydetti.  Kıyılar seni bekledi. Kentler sensiz kaldı. Çok büyük kayıp, çok erkendi... Ölüm yıldönümün geldi. Uygarlıklar sessiz seni duydukça, çırpındı. Dereleri kuruttular, çağlamadı. Bir bilsen ne çok şeyler oldu. Korunmadıkça duygular, ülkem. Ne çok şeyler oldu, bir bilsen...(N.K)

Sevgili Oktay ağabeyciğim bir yıl oldu, bizden ayrıldın.

Yazıların, Cumhuriyet ilkelerin, tarihe saygın, sahip çıkışın. Derdin ki, kentler kültürleri ile yaşar. Korumacı ruhun, çevreciliğin kaldı, bıraktığın anılar, birikti sevenlerinde. 

Herhalde diyorum  bıraktığın değerlerinle mücadelende dünyada sayılı isimlerin başında gelirdin.

Ben Muğla’ya bıraktıklarınla söyleşmek, seni anmak, seni özlemek istiyorum bugün, her günkü gibi.

Benim dünyamda önce  özel bir anı, özel bir kardeşlik  duyguları ile yer almaktasın.

Hep yıllarca aynı duygularla taşıdık özlemleri, sevgiyi. En önemlisi işlerini. Tat aldığım zevkli çalışmaları. Büyük keyif ve özellikti çalışmalarınla olmak.

Yazılarını daktilo etmek o yıllarda. Gidip görmek, yaşamak, olayların içinde olmak demekti.

Muğla’dan ayrılacağın günü tarihe kaydetmişim. 24 Nisan 1992. Öyle ya, İstanbul  Mimarlar Odası gibi özel görevin başlamıştı.

Haftada birkaç gün gelip gitmen yetmeyecekti, İstanbul’u korumak, rant alanlarını korumak. İç ve dış işbirlikçilerden, yağmacılardan, rantçılardan, iktidar ve güçten. İstanbul’u hayranlıkla korumaya çalışmak, tarihsel ve hukuksal, kültürel mücadeleler vermek.

Saburhane o kayaya oturan Muğla evinden çıktık, o gün. Sabah saatleriydi. Çok güçtü yeni  iş hayatıma adım atmak.

Zehra abla ve siz, üçümüz çıktık o sabah. Önce beni bıraktınız, parkın orada. İçeriye gelmek istediniz alışamam dedim. Uğurladım, aracının ardından bakakaldım. Gözlerim sisli, yaş.

Ancak gitmeliydin, biliyorduk. Zor olsa da Muğla yaşamının parçasından ayrılmak. Yıllarca  şu kent dokusuna bıraktığın onca yüklü çalışmalar varken.

Muğla diyorum gerçekten çok görkemli, altın yıllarını yaşadı seninle. Gelip gitmekle yönetilemeyecekti, İstanbul.

Çok zorlu, çok yüklü çalışmalar beklemekteydi daima her çalışmanın ardından.

Biliyordum ki, Mimarlar Odası Genel Merkezin Konur sokaktaki çalışmalarını  88-89 lu yıllar  Muğla’daki bürodan yönetmiştin. Muğla’ya tüm görkemi yaşatmıştın. Çok büyük heyecanlardı.  Türkiye Mimarlar Odasını dünyada ve Türkiye’de demokratik ve özgür, mesleki  onursal  haklarına kavuşturdun.

Bir gün büroya bir girişimci geldi. Bir turizm bölgesinde bir kıyıda bir tesis kuracakmış, proje yaptırmak istemiş. Şaşırmıştım. Çünkü Oktay Ekinci deyince yaptıklarını, koruduklarını bilmeyen yoktur. Seyahatteydin. Demiştim ki, Oktay bey böylesine bir projeye imza atmaz…

Muğla’daki o büronun, o eski bir evdi. Şimdi yerine yeni bir bina yapıldı. Tam köşeyi dönerken. Hacı Memiş ağa sokak.

Sabah en erken büroya sen gelirdin. O yılları, ne de seni ömrümce unutabilirim. Sizi tanıyan nasıl bilmez ki o içtenliğini, sevgini…

Dosyalar birikiyordu, üst üste. Durmadan, dinlenmeden saatlerce, günlerce. Daha o yıllarda belki de birkaç saatlik uyku ile. Düşünüyorum ki, İstanbul’da birkaç saatlik uykuna vakit buldun mu?

Arşivde üstünde çizelge hangi gazetede hangi haber hızlı tarıyorduk. Ve Mimarlar Odası dosyaları, belgeleri. Ansıyorum ki, bir gün de bazen 50 dosya rapor, belge hazırlıyorduk.

Kayaköy senin huzur duyduğun o yer için yıllar öncesinden başlattığın o heyecan dolu çalışmalar, son anlarında bile geldiğinde aynı heyecanla ve huzur duymak için oraya koşuyordun.

Neydi o bir zaman teknik  üniversitesi öğrencilerinin rölöve çalışmaları, paftaları asılı, heyecan haz yaratıyordu orada.

Kayaköy dostluk köyü olmalı bu noktada canlandırılmalı, diye paneller yaptın.

Muğla’nın kültürel hayatı, sit hayatı seninle hayata geçti. Kültür şenlikleri bir ayağını kurdun.

Muğla evlerini korumak, özendirmek için açtığın yollar… Herkesi bu amaca yöneltmek. O yılların yakın tanığı olarak Muğla Mimarlar Odası’nı hayatında göremeyeceği çalışmalarla donattın.

Sit yetmeyecekti. Öyle ya. Ne yapmalı? Nasıl restore etmeli, kendi karakterinde yaşatmalıydı. Bunlar için durmadan çırpındın. Devlet destekli olmalıydı..

Bir ara MEYAP(Muğla Evleri Yaşatma Projesi)  projesi kurdun. Sevgili Erman ağabey çok iyi hatırlayacaktır.  Bakanlığı, milletvekilliği dönemidir.

Ancak gerekli kurumlar takipçi olmadıkları için hayata geçmedi.

Tarihi Kentler Birliği toplantısında dedin ki, “tam da burada İçişleri Bakanı ve Kültür Bakanı varken onlardan istiyoruz. Muğla Belediyesi’nde  bir birim kurulmalı. İçine bir kişi  İçişleri Bakanlığı’ndan atanmalı. Muğla evlerini pansiyonculuğa dönüştürmeli. Yani deniz, güneş, kum üçlüsünden turizm hareketini  içerilere çekmek. Gelen yerli yabancı turistlere Muğla yaşamının gelenek ve kültürlerine çekmek kendi kültürümüzü aktarmak.” Muğla evlerini hayata geçirmek.

Projelerin gerçek yaşamın, halkın, kentlerin huzuru ve refahı, ekonomisi içindi.

Böyle dalınca çalışmalarına ardı arkası kesilmiyor ki yazacaklarımın..

Geçen yıldı. 15 Ekim. Beklemediğim haberle, bize veda edişinle irkildim, gözyaşlarım aktı. Ne gelebildim İstanbul’a, ne kalabildim o anlarda.

Sevgili Muhammed Tokat (Milas Belediye Başkanı )çekmişti, oradaki çalışma odanı Cumhuriyet’teki anılarını. Şişli’deki cenaze anını. İçim tarif edemeyeceğim duygularla dolup taşıyordu..

Oysa ki, haberleşiyorduk. Doktorlar iyileştiğine dair haberleri veriyordu. Yazılarını yazmaya çalışıyordun. En son yazıların bayrama dair. Bir de Çankaya Belediyesi yeni binasına kavuştu, diye Bülent Tanık’a teşekkür ediyordun.

Cumhuriyet’teki yazıların. Cumhuriyet’te neler oldu.? Tüm dostların, Cumhuriyet ailesi bugün seni anacak. Yazacak duygularını. Ne çok özel yazdılar, geçen yıl. Sardılar, sarıldılar.

Cumhuriyet’te  gazetendeki değişiklik şu oldu, Oktay ağabey. Genel Yayın Yönetmeni o heyecan dolu güzel devrimci yürek Utku Çakırözer geldi. Hoş  geldi, içinden geldi Cumhuriyet dünyasına.

Gelmelisin Muğla’ya çağrılarım, sesim  tam başlamışken. Artık gelmelisin Muğla’ya diye düşlerken birden gelen ölüm.

Ölüm yıldönümün geldi, Sevgili Oktay ağabeyciğim. Şimdi seni anıyor, seni yaşıyoruz. İçimizde hep. Dualarım var, şimdi.

Ömrümce kalbimde yaşatacağım anıların, yaşadıklarım, çalışmaların ve sen varsın. Uygarlıkların izinde ışıksın.

Ve oğulların Esat, Kerem.  Eşin Sevgili Zehra abla. Kanlıca’da seni anıyor her gün , her an ve bugün.

Işıklar içinde uyu, dinlen Sevgili ağabeyim.

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..