Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

05 Eylül '07

 
Kategori
Tarih
 

Okullar açılırken eğitimin sorunları

Okullar açılırken eğitimin sorunları
 

Yeni öğretim yılı açılıyor. Öğretmenler seminer çalışmalarına başladılar bile. Ancak eğitim sorunlarının hiçbiri çözülememiştir. Beş yıllık AKP iktidarı boyunca azalmamış, tam tersine hızla yükselmiş olan sorunlara Haçlı gericilik yenilerini eklemekten de geri kalmamıştır.

Şimdi daha iyi anlaşılmaktadır ki, AKP iktidarı eğitimin sorunlarını çözemez.

Bu yargıya nereden ve hangi gerekçelerle vardık?

Eğitim rant ve kar alanı

Bir kere iktidar, eğitimi herkesin parasız ve eşit bir şekilde ulaşabileceği bir insan hakkı olarak algılamıyor. Eğitimi çağdaş bir devletin olmazsa olmaz temel hizmetlerinden saymıyor. Eğitimi, milletleşme sürecinin, büyük Türk milletinin oluşumu sürecinin maddi zemini olarak benimsemiyor. Tam tersine parası olanların ulaşabileceği bir kar ve rant alanı olarak değerlendiriyor. Tarikatların, cemaatlerin, etnik grupların (yeni ve “sivil” denilen anayasa taslağında Kürtçenin eğitim dili olacağı haberleri), mezheplerin ve özel eğitim kurumlarıyla dersanelerin cirit attığı bir alan olarak düşünüyor.

Kadrolaşmada sınır tanımama

Nitekim iktidarları boyunca Haçlı gericiliğin eğitim alanında uyguladığı politikaların iki ayağı olmuştur. Bunlardan biri bütün eğitim süreçlerine yandaşları yerleştirme, yani kadrolaşma faaliyetleri… Nerdeyse bütün yönetim kademeleri din adamlarının işgaline uğramış gibidir. Yani yönetici kademelerinde bilimsel ve demokrat düşünceli, aydınlanmış, çağdaş ve aydınlanmacı eğitimden nasibini almış, gerçekten Atatürk’ün öğretmeni sıfatına layık kaç tane yönetici öğretmen gösterebilirsiniz? Bu ayağın bir başka boyutu, eğitimin içeriğinin kendi ideolojisine göre yeniden düzenlenmesidir. Yani eğitimin bilimsel, laik, Nilli ve demokratik karakteri tamamen ortadan kaldırılarak dinselleştirilmiştir. Eğitim kitaplarından, Müfredat değişiklikleri bahanesiyle Kemalizm, Kemalist Devrim, Cumhuriyet devrimi, İstiklal Savaşı ile ilgili konular ayıklanmıştır. Ayrıca eğitim sisteminden Atatürk devrim ve ilkelerinin ne oranda tasfiye edildiğinin saptanması için Bakanlık komisyonlar kurmuştur.

Haçlı iktidar eğitimi piyasalaştırmada pupa yelken

Diğer ayak ise, eğitimin piyasalaştırılması, eğitimde özelleştirme çabalarının yoğunlaştırılması, özel okullaşmanın ve dersaneciliğin teşviki olmuştur. Bu süreç özel eğitim kurumlarının kamu kaynaklarıyla beslenmesi ve devlet okullarının ise mali yönden sıkılması, kaynaklarının kısılması, dolayısıyla eğitimin maliyetinin velilere yıkılması şeklinde cereyan etmiştir.

Birlikler para toplama kurumları, öğretmenler “tahsildar”

Bugün her okul müdürü okulun açılması yaklaştıkça kara kara düşüncelere saplanır duruma gelmiştir. Okul aile birlikleri birer para toplama kurumlarına dönüştürülmüştür. Her okulun birliğinin binlerce YTL’lik bilânço ve tahmini bütçeleri oluşmuştur. Zaman zaman okul yönetimiyle öğretmenlerin karşı karşıya gelmelerine neden olan uygulamalar sonucu öğretmenler birer “tahsildar” konumuna dönüştürülmüştür. Oysa veli ile öğretmen arasına mali ilişki girdiği zaman bu öğretmenin kişiliğini gölgelemekte, velinin kafasında öğretmen hakkında soru işaretlerinin oluşmasına neden olmaktadır. Bu durum da öğretmenin saygınlığını zedelemektedir.

Eğitim emekçisi işgüvenliğini yitirmiştir

AKP iktidarı döneminde eğitimin metalaştırılması alabildiğine yoğunlaştırılmıştır. Eğitim ve bilim emekçisi de yoksulluk sınırının altında, açlık sınırına yakın bir konumda yaşamaya mahkûm edilmiş, mali sorunlarla boğuşup durması yaşamının bir parçası olmuştur. Ayrıca eğitim emekçisi Haçlı irtica döneminde işgüvenliğini yitirmiştir. Apolet yasası diye adlandırılan birtakım uygulamalarla çeşitli tabakalara parçalanmasına neden olunmuş, aynı işi farklı isim, statü ve koşullar altında gerçekleştirmeye başlamıştır. Bu uygulamalar eğitim ve bilim emekçilerinin birliğini dinamitlemektedir. Kaldı ki, iktidarın da amacı budur.

Okullar, yoğun öğretmen açığı ile açılmaktadır. Bilimsel standartlara göre eğitim yapılabilmesi için 150 bini aşkın öğretmen ihtiyacı olduğu halde bir yandan 15–20 bin öğretmen tayini yapılmakta, bir o kadar da başka, kendi uydurdukları statülerde öğretmen almaktadırlar. Aynı işi yapan öğretmenler “kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, B tipi sözleşmeli öğretmen, apoletli ( uzman) öğretmen” gibi adlar altında değerlendirilmekte, tabii ki, maddi içerikleri de farklı olmakta, böylece öğretmenlerin birliği de, dirliği de dinamitlenmektedir.

Devlet okullarında altyapı yetersizlikleri tahammül sınırlarının üstüne çıkmıştır. Kalabalık sınıflar eğitimin kalitesinin düşmesine, dolayısıyla devlet okullarının velinin gözünde değerini ve itibarını düşürmesine neden olmaktadır. Bundan dolayı da, dersaneler ve özel okullar gözde duruma gelmektedir.

OKS üçe çıkarılmış, bundan dolayı velinin dersanelere harcayacağı mali külfet de üçe katlamıştır. Tabii ki, fakir aile çocukları için eğitim ve nitelikli eğitim iyice hayal olmuştur.

Eğitim döneminin başlaması vesilesiyle bir kez daha hatırlatmakta fayda görmekteyiz. Eğitim hakkı, tıpkı sağlık hakkı gibi, çağdaş bir devletin vazgeçemeyeceği, sırtındaki en önemli yükümlülüklerden biri olmaktadır.

Öğrenciler geleceğimizdir. Geleceğimiz üzerinde kumar oynanamaz. Eğitim herkesin yararlanabileceği, ana sınıfından üniversite bitimine kadar parasız olması gereken temel bir insan hakkıdır. Bu hak piyasanın canavarlığına terk edilemez. Bu, geleceğimizin belirsizliklerin körçıkmazlarında debelenip durmasıyla eşanlamlı olması demektir. Eğitim hakkı sadece parası olanların yararlandığı, fakir kesimlerin niteliksiz eğitim kurumlarında köreltildiği bir süreç olarak uygulanamaz.

Gerçek cumhuriyet eğitimi nasıl olmalıdır?

Bunu da yarın inceleyelim.

***

Gerçek cumhuriyet eğitiminin doneleri

Dünkü makalemizde, okullar açılırken, AKP iktidarının 5 yıldır uyguladığı politikalarla daha da içinden çıkılmaz hale getirdiği eğitim sorunlarını tartışmıştık. Ve şu saptamayı yapmıştık:

AKP iktidarı, “paran kadar eğitim” sloganında somutlaşan eğitimin piyasalaştırılması ve kadrolaşma uygulamalarında pervasızlaşmıştır.

Bu yazımızda, sorunların çözüm yolları, bir cumhuriyet eğitiminin olmazsa olmazları alanlarında düşüncelerimizi belirteceğiz.

Aydınlanmacı, bilimsel, demokratik, laik, milli ve kamucu eğitim

Türkiye’de eğitim sisteminin kurtarılması ve sorunlarından arındırılması, aydınlanmacı, bilimsel, demokratik, laik ve kamucu eğitiminin yeniden inşası sürecinin ilk adımı olarak, öncelikle eğitimin toplumsal bir insan hakkı olarak tüm yurttaşlara eşit bir şekilde devlet tarafından sağlanmasının koşulları oluşturulmalıdır. Eğitimin piyasalaştırılmasından, eğitimin özelleştirilmesinden, paran kadar eğitim anlayışından, dersanelerin ve özel eğitim kuruluşlarının desteklenmesinden derhal ve behemehal vazgeçilmelidir. Giderek eğitim süreci, anaokulundan üniversite sonuna kadar her Türk yurttaşına parasız olmasının koşulları yaratılmalıdır. Türkiye’de bunun hem koşulları hem de kaynakları vardır; Türkiye mevcut gelişmişliği ile bunu kaldırabilecek güçtedir. Aşamalı bir şekilde OKS ve ÖSS’ler kaldırılmalıdır.

Yabancı dille eğitime son verilmelidir

Eğitim sorunlarının çözümü sürecinde olmazsa olmazlardan biri de, eğitimin

bütün süreçlerinde Türkçe ile yapılmasının ortamının ve koşullarının hazırlanmasıdır. Liselerden üniversitelere kadar bütün eğitim dallarında yabancı dille eğitim tasfiye edilmelidir. Türkçenin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması, Karamanoğlu Mehmet Bey anlayışı ve kararlılığı ile Türkçenin yabancı dillerin, özellikle İngilizce, Arapça ve Farsçanın tasallutundan kurtarılması sağlanmalıdır. Ancak bu demek değildir ki, çocuklarımıza yabancı dil eğitimi verilmeyecektir; etkin ve mükemmel bir yabancı dil öğretimi de sağlanmalıdır.

Eğitim sistemi yerli ve yabancı holdinglere eleman yetiştiren içeriğinden arındırılmalıdır. Türkiye’ye ve Türk milletine hizmet ruhuyla dolu insan yetiştirme mekanizmaları geliştirilmelidir.

Eğitim Birliği (Tevhidi Tedrisat) sağlanmalı, eğitimin birliğini dinamitleyen bütün özel eğitim kurumları ve dersaneler kamulaştırılmalıdır.

Bu millet bütün dünyanın en mükemmel iki eğitim programını yaratmış ve uygulamıştır. Eğitimdeki yabancı unsurlar ayıklanmalıdır.

Son birkaç yılda gerçekleştirilmiş olan yeni Müfredat programlarıyla ders kitaplarından çıkartılmış bulunan Atatürk ilke ve devrimleriyle Kurtuluş Savaşı parçaları yeniden ders kitaplarına konmalıdır. Öğrencilerimiz milli ve demokratik geleneklerimize uygun, bilimsel ve laik ilkeler doğrultusunda yetiştirilmelidir.

Kısacası Cumhuriyet devrimi’nin eğitimi uygulanmalıdır.

fatih@ozcan.tr.tc

www.fatihozcan.org

www.burdurgazetesi.com

 
Toplam blog
: 17
: 1215
Kayıt tarihi
: 04.04.07
 
 

Emekli bir tarih öğretmeniyim. Osmanlı tarihi konusunda çeşitli defalar seminerlere (hizmet içi kurs..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara