- Kategori
- Blog
Okunan blog yazabilmek için önerilerim.

‘’Ben MB’ta yazarlık yapıyorum. Buraya yeni katıldım. Birkaç blog yazdım ama… Takip ediyorum yazdığım bloglarımı okuyanların sayısı çok az, bana yorumda yazmadılar. Neden acaba? Ben bu işi yapamayacağım galiba, yazmayacağım artık’’ diyebilir, olumsuz her seyi düşünebilirsiniz.
İlk önce kendinize bu soruyu sordunuz mu? Nasıl bir blog yazı yazmalıyım?
Bir iki tane blog yazmışınız hemen okunmasını istiyorsunuz. Yeni katılan arkadaşlar var belki bizlerden çok fazla bilgiye sahipler, ben buna inanıyorum. Ama birde pes edenler ya da bu işten memnun kalmayanlar.
Bir araştırma yaptım. İşte örnekler.
1-İsim Balımen. Ankaralı. Ankara Siyasal Fakültesinde okuyor bu arkadaş ve siyaseti seviyor. Gazete okurmuş kendileri. Güzel. Yayınlanan bir bloğu var. Bir ay önce 7 Mayıs’ta kaydını yaptırmış ve hemen bir blog yazmış. 96 gibi bir okura sahip olmuş. Başlangıçta iyi bir rakam ama nedense geçen bir ay içinde hiçbir blog yazmamış. Neden acaba merak ettim? Üstelikte bir tane de yorum almış.
2-İsim Onur Öztaş, 18 yaşında. Tecrübesiz olduğu her halinden belli… 28 Mayıs’ta giriş yapmış bizim mekana. 3 Mayıs tarihinde bir blog yazmış ancak 5 kişi okuyabilmiş. Bunlardan biri benim. Demin okudum. Konu cumhurbaşkanlığı hakkında... ‘’Cumhurbaşkanlığı seçimine ve güncel olaylara genç bakış’’ diye başlık atmış… Onun bir büyüğü olarak bu konulara biraz erken girmiş gibi geldi bana. Acele etmiş bu konuları yazmak için. Bir soru, 2 de mesaj almış. Zannedersem onlarla biraz sürtüşmüş. Şimdi ne yapıyor bilmiyorum. Sayfasını kapattı herhalde. Onun dönmesini bekliyoruz.
3-İsim Samantha İÜ İktisat Fakültesi mezunu. 13 Nisan'da giriş yapmış. Bayan ve bekar. Bankacılık ve finans üzerinde çalışmalar yapmış. Şimdiler de bir kurumda part time iktisat öğretmenliği yaptığını yazmış. Zaman ve konu buldukça bir takım düşüncelerini iletebilmek için de blog yazarlığı yapmak istediğini belirtmiş.1 Blog yazmış hiç yorum soru ve mesaj almamış. Yalnızca 37 kişi okumuş yazılarını.
Ve bunun gibi örnekler çoğaltmak mümkün.
Bazıları da yorum almadıklarından şikayetçi.
Evet, tam tamına 1851 yazarız ve bu çatı altında yüzde kaç aktif olarak yazıyoruz. Şöyleyim mi tahminim yüzde onu geçmez. Yine tahminim arada sırada yazanlarda yüzde kırk desem yüzde ellisi girişini yapmış bir iki blog yazmış ve bırakmış.
1980 ihtilalin mimarı eski cumhurbaşkanlarımızdan Sayın Kenan Evren’in bir konuşmasında demişti ki.’’Bu ülkede 45 milyon insanız –o zaman o kadardık- 45 milyon fikir var’’ demişti. Ben o söze paralel olarak diyorum ki ‘’ Biz burada 1851 kişiyiz buda 1851 tane fikir demektir’’. Ama ne yazık ki yüzde ondan bahsediyorum demek ki 185 kişi aktifiz. Hepimiz çok değerli insanlarıyız. 7 den 70’e burada her yaşta yazarlar var. Ben kendimden örnek vereyim 47 yaşında olmama rağmen herkesle diyalog’a giriyorum. Küçüğümden bile o kadar çok öğrenecek şeyler var ki.
Ben Ahmet Üstündağ. Artık bu isim zannedersem aranacak bir isim oldu. Ve bundan da gurur duyuyorum. Artık herkes. benim blog yazılarımı bekliyor olacak. Peki, bunu nasıl becerdin diyeceksiniz? Bakın anlatayım. Ve sizde aynen tatbik edin. Kaybetmezsiniz. Çünkü ben aynen öyle yaptım.
Düşüncelerimi ve fikirlerimi geleceğe taşımak için hep bir yerlerde saklı olması gerekiyordu. Çünkü sözler bir anda uçup gidiyor ne söyledim diye bir anda düşünüyordum. Bilgisayar evime gireli iki ay olmuştu ve bilgisayarı kullanıp eskisi gibi günlük tutmayı aklımdan geçirip söylediklerimi unutmayacaktım. Bu ara MB’u fark ettim. Bu benim için bir fırsattı. Neden mi? Günlükte beni okuyan olmayacaktı. Ama MB yazılarımı yayınlayarak bana bu fırsatı sunuyordu. 2 Ocakta kayıt oldum. Kategori olarak sporu seçtim. Çünkü bisiklete biniyordum. Bisiklet 11 yıldır benim hobimdi. Ekvatoru dolaşacak kadar yol gitmiştim. Evet, bisikletin insana olan faydalarını, masrafsız bir araç olduğunu, Avrupa da ki insanların işe bisikletle gidip geldiklerini anlatmalıydım herkeze. Yazdım ve yayına verdim. Arkadan nefret ettiğin sigaranın bu sefer zararlarını anlattım. İşte bu yazılar iki ay sonra yayınlandı. Yayına verildikten 15 gün sonra da yazılarımın yayınlandığını fark ettim.
O günlerde çok acemiydim. Kimse beni tamımıyor, bende hiç kimseyi tanımıyordum. Ama Ahmet Üstündağ ismi tanınmalıydı, çünkü o bendim. Tanınmadan yazılarımı kimse okumazdı ve yorum da yazmazdı. Bunu adım gibi biliyordum. İlk önce buradan başlamalıydım. Üstelikte daha önce yazmış olduğum iki bloğumu okuyanların sayısı orlama 15 kişi cıvarında iken bu sayıları nasıl yukarılara çekmeliydim ve biliyodum ki azim ve özveri ile çalışrsam netceye ulaşmam çok kolaylaşacaktı. Bunun için azimle çalışmaya karar verim.
Esasında yapacaklarım çok basitti. İlk önce ne yapacaklarıma karar verdim ve uygulamaya geçtim. İşte benim tek tek uygulamaya geçirdiğim işlemler.
1-Ne olursa olsun okunmak için seri üretime geçmem lazımdı. Peş peşe bloglar yazdım. Biri bitiyor diğerine geçiyordum.
2- İmla kılavuzuna dikkat etmem lazımdı. Tabi MB'deki editörlerin istedikleri gibi. Bu ara bilgisayarımdan Microsoft Word’a yanlış yazmış olduğum kelimelerin düzelttiğini fark edip buraya yazıp gereken düzenlemeleri yaptıktan sonra Blog gir’e yapıştırma işlemini uygulamaya başladım.
3-Tekrar tekrar okuyup okuma akışını düzgün bir şekle de sokmayı da ihmal etmedim. Yayına versem de halen beğenmediğim yerleri düzeltmek için defalarca taslak hale getirip tekrar yayına verdiğim çok olmuştur. Bunları okuyucularımın sıkılmadan okumalarını sağlamak için tekrar tekrar yaptığım her zaman ki işlemlerdi.
4-Artık yapılacak bir şey yoktu. Bu arada okunuyor mu okunmuyor mu Bloglarim.aspx sayfasından okunma miktarını izlemeyi de ihmal etmedim.
5-Bu ara yorumlar gelmiyordu.
Yazıyordum ama okunma miktarı çoğalmıyordu.
Peki, ne yapmalıydım. Bırakmalı mıydım?
1-Kesinlikle hayır! Çünkü beni çevrem çok sever. Sevilen bir insanımdır. Burada ki insanlar beni de sevmeliler diye düşündüm.
2-O zaman burada ki insanlarla diyalog kurmalıydım. Kim olursa olsun yazılarını okuyup yorum yapmalıydım. Böylece o insanların yani sizlerin beni tanımalarını sağladım. Okunmak için tanınmak lazımdı. Bu da kim nerden gelmiş ''bu adam'' dedirtmem lazımdı.
3-Onların beni tanımalarını sağlıyordum da ben de boş mu duracaktım. Onları yani sizleri bende ayrıntılarına varıncaya kadar tanımalıydım. Kimmiş en fazla okunan blogları ne kadarmış, hangi konuları yazıyorlarmış hepsini bilmem gerekiyordu. İlk önce o yazarın en fazla yazdığı bloglardan okumaya başladım. Bunlar bana ipucu veriyordu. Ne yazmış, nelere dikkat etmişler, bunlar benim için önemliydi ve benim de konu seçmemde yardımcı oldular. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim.
İşte sonuçları:
07 Haziran 2007’ tarihinde saat 01’i, 56 dakika geçe yani yayına verdiğimden tam 2 gün sonra 9 Haziran 2007 saat:01.56'da ‘’Hoş geldin aramıza Roberto Carlos!’’ adlı blogta gelinen sonuç: 2539 okura ulaşmış bulunmaktadır. Buda günde ortalama 1270 olup dün gece bu saatlerde rakam 1285 idi.
Diğerleri ise 1000 rakamını henüz bulmadı.
Bu sabır ve özveri ile çalışmanın eseridir.
Şimdi gelelim yukarıda belirttiğim arkadaşlara.
Ankaralı arkadaşım Balımen. ‘’Miting var meydan yok’’ adlı blog ilk yazın olmamalıydı. İlk önce sen burada kendinden bahsetmeliydin. Arkadaşlarından okulundan bahsetmeliydin. İstersen ikinci blogta ne yazacaksan yazardın.
Adanalı arkadaşım çabuk pes etmiş. İlk önce sende bu gençliğinle bir şeyler vermeyi umut ettin ama cumhurbaşkanı hakkında ki yazıyı yazman senin adına üzüldüm. Birde senden büyük arkadaşlarla dalaşman hiç hoş olmamış anladığım kadarıyla. Seni dışlamışlar.
Peki, Samantha yazacağım demişsiniz! İki aydır ikinci bloğunu yazmamışın. Bekliyoruz.
Siz değerli arkadaşlarım yazılarınızın okunmasını istiyorsanız eğer, bu bloğu tekrardan okuyun, hiçbir şey kaybetmezsiniz.
Ben Ahmet Üstündağ, saygılarımla.
Not: Yalnızca 3 arkadaştan örnek verdim. Diğerleri ve bundan sonra blog yazarı olacaklarının dikkatine.