Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '16

 
Kategori
İnançlar
 

Okyanusta damla olmak

Okyanusta damla olmak
 

(02/2013)

Kandiller hep değer verdiğim ve özel olarak kutlamak istediğim günlerdir. Mütevazı köşemde okurlarla buluştuğumdan beri, bugünleri onlarla paylaşmaya çalışırım. Her ne kadar dün kaçırmış olsam da, geçmiş Mevlit Kandilinizi kutlar, tüm sevdiklerinizle beraber sağlık ve afiyet içersinde daha nice güzellerini dilerim.

Yeni yıla girmemizle birlikte art arda tanınmış isimlerin kaybını yaşayınca, hayatın ne kadar geçici olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Özellikle de vefat edenlerin ardından yayınlanan siyah beyaz fotoğraflar, hep değişik bir burukluğu da beraberinde getiriyor. Oradaki gülen genç yüzler, zamanın ne kadar da hızlı akıp gittiğini, daha dün gibi yaşanan olayların ne kadar da çabuk "tarih" olduğunu, her defasında yeniden derin bir yürek sızlamasıyla beraber hatırlatıyor.

Tabii ki o fotoğraflara anında kendi sevdiklerimizin yüzleri de dâhil oluyor, çok uzaklardan bir yerlerden bizlere sanki hala gülümsüyor ve sevgiyle bakmaya devam ediyor gibiler.

Bugüne kadar gelmiş geçmişlerin tümünü düşünecek olursak, her birimizin hayatı devasa okyanustaki su damlası kadar yer kaplıyor. Aynen o muazzam su kütlesinin üstüne düşen minik yağmur damlaları misali, insanların hayata karışması ve engin derinliklerde kaybolup gitmesi bir oluyor. Ne var ki biz o "bir" ana, ömür diyoruz. Okyanus için hiçbir şey fark etmezken, damla açısından yüzeye konması ve belli bir süre orada var olması, kendi içinde uzun ve anlamlı bir zaman dilimini oluşturuyor.

Aynı şekilde damlanın etrafındaki diğer damlalar için de beraber geçirdikleri o minnacık zaman dilimi çok değerli - diğer sayısız konan ve kaybolan damlalar açısından bunun hiç önemi olmasa da. Hepimiz bu devasa okyanusta kendi damla dünyamız kadar bir yer ve zaman dilimi kaplayıp, sonunda engin derinlerde kaybolup gidiyoruz. Hem de içine hangi sevgileri ve nefretleri sığdırarak. Bu açıdan da minnacık su damlası ömrümüz, kendi içinde devasa bir okyanus aslında.

Maddi bakış açısıyla, bu kadar kısa, geçici ve anlamsız bir varlık sürecine ne kadar keyif, eğlence ve mutluluk sığdırılırsa, o kadar iyi değerlendirilmiş olunuyor.

Manevi bakış açısıyla, bu kadar kısa, geçici ve anlamsız bir varlık sürecine ne kadar ibadet, çalışma ve huzur sığdırılırsa, o kadar iyi değerlendirilmiş olunuyor.

Genel anlamda bu farklı bakış açıları insanları birbirine yaklaştırsa da, yaşamlarında dünyevi hırslara yer verdikleri oranda, diğer taraftakiyle de buluşabiliyorlar.Güç, kudret, makam ve servet gibi maddi değerler insanların hayatında ne oranda etkinse, dünyevi hayata da o denli bağlıyor onları. Bu da farklı çaprazlama bir bağ oluşturuyor maddi ve manevi hayat görüşü olanlar arasında. Bu yaklaşım çoğunlukla dünyaya savaş, sömürü ve doğa tahribatı getiriyor.  Çünkü güç, kudret, makam ve servet birikimi başka bir şekilde elde edilemiyor.

Bu açıdan bakınca, daha sade, paylaşımcı ve doğayla barışık bir yaşam tarzını benimseyenler, farklı hayat açıları olsa da, ortak zeminde buluşabiliyorlar. Burada da diğer çaprazlama bağ söz konusu oluyor. Çünkü güç, kudret, makam ve servet birikimine karşı durmak, bu ortak değerleri gerekli kılıyor.

Maddi bakış açısıyla, engin sulara karışarak son bulacak olan ömrü, son dakikasına kadar keyifle yaşamalı. Ancak burada maddi hırslara göre farklı keyif tanımları olabiliyor.

Manevi bakış açısına göre de, engin sulara karışarak son bulacak olan ömrü, son dakikasına kadar ibadetle değerlendirmeli. Ancak burada da maddi hırslara göre farklı ibadet tanımları olabiliyor.

Maddi bakış açısına göre, okyanus bir şekilde okyanus olmaya devam edecek ve belki bir gün öyle ya da böyle o da yok olacak.

Manevi bakış açısına göre ise, okyanustaki her bir damla tekrar vücut bulacak. Okyanus, içindeki her şeyi onu yaratmış olana geri sunacak. Her bir damlanın varlık anı, son zerresine kadar adaletle tartılacak. Hiç kimseye en ufak bir haksızlık yapılmayacak. Herkes yaptığıyla karşılık görecek.

Bu açıdan her bir su damlası kendi içinde sonsuz değere sahiptir.

Hayatımız da ne kadar uzun veya kısa olursa olsun, aslında hep yaşadığımız andan ibarettir. Bin yıl da yaşasak, sonunda göz açıp kapayıncaya kadar yaşamış gibi hissedeceğiz. Bin yıl da yaşasak, sonuçta sadece etrafımızdaki damlaları etkileyebileceğiz. Bin yıl ünlü olsak da, sonuçta unutulup gideceğiz.

Bundan ötesi yok.

İşte bu su damlası kadar maddi açıdan minnacık, manevi açıdan devasa hayatımızda neyi başarmış olursak olalım, sonuçta sadece okyanusta damla misali yer kaplıyoruz bu evrende.

İşin ilginç yanı, bu su damlasına ne kadar maddi hırs doldurursak, o kadar çabuk buharlaşmasını sağlıyoruz. Buna karşın içine ne kadar manevi huzur yerleştirmeyi başarırsak, o denli büyüyüp olgunlaştığını görüyoruz. Ama sonuçta hepimiz okyanusa kavuşuyoruz.

O zaman bunca hırsa ve kavgaya değer mi?

Galiba bunu okyanustaki damlalara sormalı.

Galiba bunu sadece onlara sormalı.

Zuhal Nakay

 
Toplam blog
: 102
: 618
Kayıt tarihi
: 24.08.13
 
 

Mimar / Blog Yazarı ..