Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

18 Mayıs '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Olasılık

Olasılık
 

bir de gerçeğini görseniz...


Limon ağacı öleceği sezon aşırı meyve yüklenir. Neredeyse yapraklardan çok limon vardır üzerinde ağacın. Halk arasındaki deyişle, boncuk boncuk meyveye oturur ağaç.

Derken meyveler orta büyüklüğe ulaştığında sararmaya başlar yaprakları ağacın. Dallarını açıp gövdesine baktığınızda çürümeyi, kurumayı net görebilirsiniz; ölüyordur ağaç.

Daha büyütemeden meyvelerini hızla kurumaya başlar ardından.

Limon ağacının amacı türün devamlılığını sağlamak için son meyvelerini olabildiğince çok vererek meyve içindeki çekirdeklerin olgunluğa erişmesini sağlamaktır. Görevini tamamlar, çoğu zaman Anadolu insanın yaşam süresi kadardır ömrü ve ardından kurur. Üç yıl önce limonda aşırı rekolte vardı tabi imefe de. Toplayıp dökmüştük yüz ton limonu.

Bahar ne güzel gidiyor değil mi? Havalar fıstık gibi; peki yazın?

Doğanın bir yansıması mıdır bilinmez ama her canlı doğanın bir uzantısı olduğu düşünülürse, insanı nereye koyacağımızı açıkçası bilemiyorum. Yokediyor, tüketiyor ve yerine koymuyor. Yıllar önce her şey insan içindir diyerek yola çıkan liberal kapitalist önderler şimdilerde yok edilen kentlerde aşırı çoğalarak tüketen insan yığınlarını öngörmüşler ve ne kadar çok tüketecek insanlar olursa üretilen malları da o kadar çok kişilere satacaklarını düşünmüşlerdi. Düşündükleri gibi gelişti her şey, ancak hesaba katılmayan apartmanlara sıkışıp kalmış insanların günün birinde yeniden doğaya dönmek isteyebilecekleriydi.

İnsanların öğrendikleri günün birinde en önemli şeyin, hep bir eksik olacaklarıydı hayata. Yetişememek vakitlere; bir onlar önce bir vakitler, şairin dediği gibi.

***

Hayat hep bir eksikti..

Topraktan çıkardıklarıyla boğuldulardı.

Bazıları…

Hayatı anlamaya çabalayan insan mı öyle yapardı yoksa yapacak başka bir şey bulamadığından mı yapardı bilinmez ama çok fazla sorarlardı bazıları bazılarına: hayat nedir ki, bu kadar kafa yoracağız ki, derlerdi. Hayat yürüyüp gitse de bunlar yine olduğu yerlerinden kıpırdamadan sorarlardı yine; hayat nedir ki?

Olasılığın kaç ki senin, yaşadığına dair senin? Yaşadığına dair olasılığın kaç senin? diyecekti hayat onlara.

Hareket edebilme olasılığın yüzde 128 dolar: petrol.

Ahlaksız insan! Boğulurken bakteri b.kunda, tüm canlılar sana gülecek; bakterilerin artıklarını toprak denizinin karanlık diplerinden çıkarıp onların atıklarına ödediğiniz birikmiş emeklerinize yazık diyecekti hayat.

Kaybederken insan, ne çirkefmiş diyecek acıyarak. Utanmayacak ahlaksız saldırganlığında; ceplerine doldururken fazladan zamanları başkalarından çaldığı, diyecekti hayat.

Bir dakika fazla nefes uğruna bebekleri yiyerek yürüdüler karanlık geleceklerine. Gözlerini yalancı aynalardan ayırmadan kozmetiklerken yüzlerini, korkunç ve iğrenç görünümlerini alkışlayanlara güvenerek güzel oldum deseler de, her birinin acınası görünecek yüzleri. Tahta Pinokyo’lar yıkılırken çocukluk hayallerimizde, yüzlerinin hepsi hormonlu Pinokyo, doktorları ahlaksız sahtekar, onları okşayarak yediler diyecekti hayat.

Bunlar yeni yüzler, yeni hayatlar; çoğu uyuşmuş beyinler. Birikmiş başkalarının hayallerini bulup yediler, yamyam bunlar diyecekti onlara hayat.

Yürürken dünya adımı 128 dolar: petrolün varili,

Varilin kadar konuş, ya da yürü; ciğerin kadar konuş, diyecekti hayat.

Bir sigara daha yak, yasaklara bir günün kalmış, tüttür. Ciğerlerin kurum alevi, ateş düşse için için yanacak, diyecekti hayat.

***

not: petrole karşı bisiklet öneriyorum. haydi bisikletlere!

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..