Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '09

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Olimpos... Kadir'in Ağaç Evleri...1

Olimpos... Kadir'in Ağaç Evleri...1
 

Olimpos... Kadir'in Ağaç Evleri


Olimpos’ta bir sabah vakti…

Dün akşam bahçede yakılan ateşin başında, gitar eşliğinde çalınan şarkılar arasında birkaç damla yağmur damlasıyla ıslandı tenim. Bu ılık bahar akşamında yukardan birileri şaka yapıyordur diye düşündüm önce. Gökyüzü tertemiz ve yıldızlarla kaplıydı oysa. Sonra birkaç damla, birkaç damla daha.

Anladık ki şaka değildi bu…

Gece boyu sanki dağlarda patlayan gök gürültüleri ve hiç durmayan yağmur doğayı kışın tüm kirliliklerinden arındırmak ister gibi şu anda da bardaktan boşalırcasına yağmaya devam ediyor. Oysaki dün herkes kumsalda güneşlendi ve soğuk olmasına rağmen ışıl ışıl mavinin ve yeşilin raksına kapılıp, denize girmekte tereddüt etmedi. Şimdi ise denize deli gönülleri yağmurun cazibesi esir almış ve hepimizi teneke varilden bozma bu şirin eski sobanın başına toplamış gibi.

Bir dağın eteğinde nazlı bir gelin gibi süzülen bir çayın yanı başında Kadir’in evlerindeyiz. Kuşlar ıslık çalıyor rüzgârı ötelemek istercesine, biraz izin verse bulutlar, görünecek güneş ama bekliyoruz ümitsizce. Ağaçların hışırtısına ara sıra açılan ahşap barın kapı gıcırtısı karışıyor… Eskiye dair ne varsa asılı duvarlarda. Eskiler derlerdi ki eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağarmış. Yağmış iste Kadir’in yerine.

“Ülke senin keşfet” diyor karşımda duran resim panosunda.

Bir başka panoda ise birkaç satır, Kadir Kaya imzalı…

“insanlar buraya geliyorlar,

çünkü saygıyı yaratıp, sevgiyi paylaşıp, dostluk kazanıyorlar.

Çünkü renklere, dillere, ırklara, dinlere eşit uzaklıktayız.

Tüm bu güzellikleri yaşayarak yaşatmak dileğiyle”

Doğaya aykırı olmayan bu cennet bahçesindeki evler ağaçlardan yapılmış. Evler, merdivenler, barlar ahşap, bardağınızı koyduğunuz masa ahşap, her şey ahşap ve ilginç. Ahşabın doğayla sağladığı bağlantı sayesinde verdiği sadelik ve özgürlük hissi yayılmış her köşeye, huzur sarıyor insanın ruhunu. Ağaçlarda seslerini ilk defa duyduğunuz kuş sesleri, doğanın bir parçası olduğunuzu, tatlı bir ıslık sesiyle hatırlatıyor size.

Yağmur kahvaltıdan sonra biraz olsun durdu, rüzgârın gücü savuruyor saçlarımızı. Akdeniz’in yağmuru bir başka oluyormuş, söylerlerdi de inanmazdım. Yağmurla birlikte hareketlenen toprak kokusu. Bahçedeki hanımeli kokusuna bürünmüş çardak altında ellerimle sarmaladığım bir bardak sıcak çayla ısınıyor içim.

Yağmur birikintilerinin toplandığı toprak üzerinde tavuklar ve tavus kuşları salına salına koşturuyorlar. Barda müzikle bir araya toplanan akşamki cıvıltılı seslerinden eser kalmamış, ortalığı sadece rüzgârın ılık sesi sarmış. Ortamın doğallığını bozmayan ahşap evler arasında sevgiyi damıtarak boy veren çam ağaçları ve palmiyeler, dünyanın dört bir yanından gelen insanların farklı kültürler arasında kaynaşmasını hatırlatıyor bana. Herkes iki günlük değil, kırk yıllık dost gibi bu sıcak ortamda.

Tatilimizin başladığı günden bu yana,

Avustralyalı 30 kişilik grup, özellikle Jim ve eşi Janelle…

Antalyalı Hanife ve Cüneyt…

İzmirli Emre, Pınar, Alper ve Hülya…

Portekizli Tika ve ailesi.

Diyarbakırlı Leyla ve Neval…

Amerikalı David…

Bu cennet bahçesinin emekçileri…

Ve özellikle Kadir Kaya, dostluğun bahar şenliğini içimize akıtanlardan.

***

Çevre yürüyüşlerimizi yağmurun tatlı ahengi altında fotoğraf çekerek tamamladık. Kendimi yağmura ve yollara yenik düşmüş hissederek tatil günlerine dair birkaç satır karalamak maksadıyla kendimi çardak altındaki minderler üzerine yaydım. Arka fonda 70’lerin müziği ortamın sessizliğini biraz olsun canlandırsa da tatlı esen rüzgâr beni esir alıyor yine.

***

Saat 19.30 yemekhane önündeki tahta çıngırak çalınıyor.
İliklerimize kadar üşüdüğümüz bir Akdeniz akşamında yemek vakti.
Yemek evinde, varilden bozma teneke sobamıza odunlar atılmış.
Bu akşam, dağ eteğindeki yemek evimiz sıcacık, tıpkı insanları gibi.
Bugün balığa çıkılmış belli, menüde sebze yemeklerin yanında balık da var.
Ev özlemini, aile saadetini unutmak mümkün değil, mercimek çorbamız tabaklarımızda.
Yemekler oldukça lezzetli.
Özgürlüğün doruklarına bulanmış aile saadeti içinde, hangi meslekten, ırktan, dilden olduğunun hiçbir önemi yok. Tabağını alıp istediğin bir köşede yemeğin tadına varabiliyorsun.

FOTOĞRAFLAR VE DEVAMI İÇİN

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=179972

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=179973

Tatil günlüğünden notlar…1

 
Toplam blog
: 106
: 1384
Kayıt tarihi
: 21.02.07
 
 

Bir yaz gecesi hatırasıyım. Haziran doğumluyum. Bilirler haziran doğumlular. Hele ki haziranın tam..