Olmak ya da olmamak

Dünyada küresel dalgalanmalar olurken ülkemizinde etkilenmemesi mümkün değildir, tabi bu dalgalanmalar farklı kesimlerden farklı bir şekilde yorumlanmaktadır.

Örneğin tarım alanlarında susuzlukluğunda etken olduğu bu dönemde üretimin bittiği abartılı bir şekilde halka lanse edilmektedir, bu kadar abartılı bir şekilde yapılan yorumlar ülke halkına soğuk duş etkisi yapmıştır.

Çünkü bugün ülkemizin bazı bölgelerinde içme suyu sıkıntısı çekildiği bir gerçektir, ama tarım alanlarındaki sıkıntı sudan kaynaklanan bir kriz değil çiftçinin ürettiklerinin kabzımallarca çok düşük fiata satın alınarak tüketici piyasasına yüksek fiatla sürülmesidir.

Durum böyle olunca alım gücü olmayan ülke halkı daha az tüketime gitmekte, sonuç olarak sebzeler çürüyüp pazarlanamadığı içinde sebze fiatlarını bir hayli yükseltmektedir, aslında çiftçinin ürettiği ürünler doğrudan halka arzedilse maliyet daha düşük olacak ucuz sebze tüketimi olacak talep artacaktır.

Tabiki bu öneri birçok kişinin pastadaki payını azaltması nedeniyle hoş karşılanmamaktadır, ülke halkını düşünen yoktur, defalarca bu sistem önerilmiş olmasına rağmen ne ilgili bakanlık ilgilenmiş nede politikacılar bu işe el atmışlardır, sarımsakcı sarımsağını, fındıkçı fındığını, pirinçci pirincini T.C Meclisinde pazarlamışlardır.

Krizleri yönetenler ülke halkı çıkarları doğrusunda hareket etmedikleri için, ezilen yıpranan güzel ülkemin insanları olmuştur, ülkede icatlar çıkmaya başlayınca dünyada patenti olmayan Öfke zanaati ortaya çıkmış, icraatler olmadığı gibi ülkede üretene destek de geri çekilmiş kredi faizleri yükseltilmiştir.

Petrolün varil fiatının yükselmesi, kur dengesizliği ile birlikte ekonomi durma noktasına gelmiş ülke halkı adeta açlık mengenesine sıkıştırılmıştır, felaket tellallarının abartılı bir şekilde açlık başlıyor diye televizyon kanallarında halka seslenmesi paniklere yol açmış, toptan pazarlamacılar ise karaborsaya yönelmiştir.

70 li yıllarda hatırlarsanız akaryakıt karneye bağlandı, gıda maddeleride kısıtlı bir şekilde halka veriliyor, ekmek sayı ile dağıtılıyordu. Ülkemiz halkı bugün sanki aynı senaryo tekrarlanacakmış gibi algıladığı için yiyecek stoklama yapmaya başladı, sonuçta birtakım uyanıklar gıda vurgununu vurdu.

Güneydoğudaki terörle mücadeleye yönelen iktidar aynı noktada takılıp kalmıştır, diğer yönden gözden kaçan tarım gözardı edilmiş, destek bulamayan çiftçi tepetaklak edilmiştir, buna bir misal vermek gerekirse ; bir insanın gün boyu aç susuz kalması mümkün değildir, ülkenin olmazsa olmazı ve ilk yapılandırılması gereken ülkenin çiftçileridir.

Hayvancılık sektörünün desteklenmesi ile ülkenin et ihtiyacının giderilmesi ile et fiatlarının düşürülmesi gerekmektedir, ailelerde sağlıksız bireylerin yetişmesine bağlı olarak insanların direnci düşecek hastahanelerde kuyruklar uzayacak sağlık sektörüde etkilenecektir.

Zor şartlarda geçimini sağlayan küçük esnafın, çiftçinin, emeklinin, memurun, diğer ülke çalışanlarına getirilecek delidumrul vergileri de ülkedeki halkı büsbütün sıkıntıya sokacak ayrı bir kriz daha ortaya çıkcaktır.

Gelir dağılımının çok düşük seviyelere çekilmesi gerilimi artan ülke halkı adeta stres topuna dönmüştür, yakın dönemde olması ihtimalini düşündüğüm ekonomik bir patlama sonucunda çok acı olayların olacağını düşünüyorum.

İnşallah böyle bir durum olmaz, çünkü ülkemin halkı bunu hiçbir zaman haketmedi daima kendinden ödün verdi, sayın unakıtanın vergi otlağı oldu insafsızlık acımasızlık had safhaya ulaşırken Öfke zanaati yeni vergiler üretti ayakbastı vergisinden tutun evinizin önüne otopark vergisi, vereceksiniz, şaka bir yana korkuyorum birgün giydiğimiz donun renginide sorarlar, rengini beğenmezlerse al sana para cezası, çık içinden çıkabilirsen.))

Avrupanın bizleri birliğe kabul edeceğiz diye avutmalarını görmezden gelerek ülke halkını krize sokmak, yasaları don lastiğine çevirmek ahlaki yönden doğru birşey değildir, ülkeyi refaha değil kaosa sürkleyecektir diye düşünüyorum.