Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Olmasaydı

Olmasaydı
 

Olmasaydı


Benjamin Button’un Tuhaf Hikayesi filminde bir sahne vardır. Ana karakter ve balerin olan Daisy trafik kazası geçirir. Bunun hemen öncesinde ise sahne; kazayı yapan taksici o kahveyi içmeseydi, taksiye binen kadın eğer eşyasını evde unutmasaydı, kadının siparişini hazırlayan kız sevgilisiyle kavga edip siparişi geciktirmeseydi, Daisy’nin arkadaşının ayakkabılarının bağcıkları çözülmeseydi vb bir sürü “olmasaydı” ile doludur. Günlük hayatta belkide bizimde zaman zaman söylediğimiz sözler bunlar belki. Olmasaydı, yapmasaydı, düşünmeseydi, vs vs. Bir dolu bizim elimizde olmayan ve geçmişte kalan şeyler. İlk defa, Solaunitas Koçluk Akademisindeki eğitimlerimizde sevgili Umut Kısa’dan duyduğum bir söz vardı. “Hayatta her şey olması gerektiği zamanda ve olması gerektiği şekilde oluyor” Biz istesek de istemesek de bu böyle. Bazılarınız bunu kader olarak düşünebilir yada başka bir isim verebilir ancak ismi ne olursa olsun benim doğruluğuna çoğu zaman inandığım bir söz bu.

Bununla ilgili olarak şöyle bir hayatınızda geçmişe gidin bakalım, neler olmuş ve ne kadarına siz müdahale edebilmiş yada edememişsiniz. Yada yaşandığında çok kötü bir olay olarak düşündüğünüz şeyin yıllar sonra karşınıza çok daha iyi bir sonuç olarak çıktığını gördünüz mü hiç?. Çevremde pek çok kişiden dinlediğim yaşanmış hikayelerin çoğunda benzer sonuçlar ortaya çıkıyor. Bilmemiz gereken en önemli şey; bazen zamanın, bize en doğruyu söyleyen yada gösteren bir makine haline dönüşebiliyor olması. Burada başka bir durum daha ortaya çıkıyor tabi, o zaman zaten her şey kendi akışında devam ediyorsa bırakalım aksın ve hiç bir şey yapmayalım. Üzgünüm ama bu bakış açısıda çok doğru değil. Burada anlatılmak istenen hiçbirşey yapmadan kendini tamamıyla akışa bırakmak değil, çünkü akan şeyin nereye gittiğini bilmiyorsunuz.

Durumu şöyle örneklendirebiliriz diye düşünüyorum, bir botta elinizde kürekle bir nehirde yol alıyorsunuz. Akıp giden hayat içinde bulunduğunuz nehir. Ve siz o kürekle kendi hayatınızı yani botunuzu yönlendiriyorsunuz. Bazen botun yönünü değiştiriyor, bazen batıyor, bazen çıkıyor, bazen karaya vuruyorsunuz ve kürekler yardımıyla oralardan kurtuluyorsunuz; bunlar hayatta başınıza gelen olaylara karşı değişim yada yaşam için gösterdiğiniz çabalar. Bazen öleceğinizi düşündüğünüz bir şelaleden aşağıya düşüyor ve her şeyin sonu geldi diyorsunuz, o şelaleden düşerken ne kadar çabalarsanız çabalayın eninde sonunda düşüyor olduğunuz için burası “kabul etme” kısmı, sonra belki o şelaleden sonra durgun bir göle düşüyor botunuz ve daha huzurlu , daha güzel bir hayatınız oluyor. Sonra gölü keşfetmeye çıkıyorsunuz , sonra belki gölden bir çıkış yolu bulup yeni maceralara yelken açıyorsunuz.

Bu küçük örnekte gördüğümüz gibi karşımızdaki durum yada (varsa) sorun ne ise ; önce elimizden gelen şeyleri yapmak ve sonrasında eğer o şeyi değiştiremiyorsak kabullenmek üzerine kurulu bir düşünce şekli bu. Bu arada çok ince bir çizgi var. Bu çizgiyi görmek bazı insanlar için yada hayatımızın bazı dönemlerinde bizim için zor olabiliyor. İşte tam bu noktada; profesyonel bir yaşam koçu, görmek istediğiniz yada istemediğiniz şeyleri görmenize yardım etmek için çok işinize yarayacaktır.

Sevgiyle…

Fethiye , 29.08.2014

Profesyonel Yaşam Koçu

Bahadır Cesur

www.bahadircesur.com      

 
Toplam blog
: 20
: 532
Kayıt tarihi
: 09.01.07
 
 

Uluslararası Koçluk Derneği (IAC) onaylı profesyonel yaşam koçu sertifikasına, Uluslararası Koçlu..