Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '11

 
Kategori
Deneme
 

Olmaz deme yarın da olur, tanrı da ölür

Olmaz deme yarın da olur, tanrı da ölür
 

Belemedik


Sevgiliye Mektuplar / 

_ Suskunluk değildi şaşkınlığıma benzer duruş ve gözlerime o ifadeyi yakıştıracak bakış arıyor, bulamıyor, şizofren kelimeleri yağdanlıkla yıkıyordum… Uzandığım; tuttuğum, açacağım her kapıya gülüşünü giydirdim, açmaktan, yüzünün ardındakilerle buluşmaktan korkuyor, o yüzden yağlayamıyordum gıcırdayan menteşeleri… 

_ Ebem, delisin derdi gülümseyerek, ters yüz ederdim her şeyi çünkü, severdim ters duran şeylerin ardındakileri keşfetmeyi, buluşmayı… Güneşin battığı yamaca sırtımı verip, nedeni saklı iki duble rakı içiyorum her akşam, o anda güneşi doğuran karşı yamaçta ay ışığı yüzünü göstermeye başlıyor, hemen her gün güneş, gökyüzü, ay ışığı ile ters yüz oluyor geceden sabaha sessiz ve çılgın sevişiyorum… Sabah olunca güneş, akşam ay ışığından utanıyor ama yüzsüz utanmaz ve kusursuz hemen her gün çılgınca sevişiyoruz… 

_ Ve her sabah vadideki ırmağın coşkun, uğultulu ses ve serinliği ile uyanıyor, attığım taş suya oraya ulaşmadan suyu ile yüzümü yıkıyorum adı sanı ‘sen’ olan nehirde… O an dorukta bir deniz oluşuyor, işte tam o anda var olan ve keşfedilecek bütün fizik kanunlarını hiçe sayıp ters yüz ederek, nehirle denizin buluşmasını seyre koyulurum… Yamaca tırmanır mı nehirler? Bil ki ters yüz edince yarında olur, bana da açar papatyalar bir kış sabahı inadına… Kardelenler nehir yatağına kar yağdırır Temmuz'da, Akşamsefaları gündüzden açıverir güneşe karşı… 

_ Tren yolu geçer nehrin yukarısından, Fransızlar yapmış bu yolu Çukurova’yı işgal yıllarında, bir Türk dünyaya bedel ve Türk milleti çalışkan ve zeki olduğundan daha nice demiryolu örmüş ülkeme tembel Fransızlar… Az ileride Belemedik’deki Alman Mezarlığı neyin nesiydi-bugün Almanlarca hala ziyaret edilir- ve o kitaplara geçen muhteşem köprüyü de onlar mı yapmıştı? Bu köprüden onlarca tren geçer hemen her gün, arkasındaki vagonları saymak olanaklı değildir çokluğundan, uzunluğundan… Kuş seslerinden başka sesin olmadığı vadide geçen her trenin ardındaki vagon ve kompartımanlara yüzünü giydirir özlem yüklerim-ağırlık kontrolünü hiçe sayarak- makinist anlar sanki garip bir durum var, çözemez dağ başında, rota bozkırdır şimdi özlem özlem yüklü olarak… Hesaplayabilir misin sevgili, özlem dolu vagonlar, yol çarpı ben? Buldun mu kaç sen eder? Aslında öyle kolay ki, hep sen, tek sen ve yine sen, sen sen… 

_ Aşk kural tanımaz hani, bu kuralsızlıkta ‘bebeğim’ derdim sana, sevdikçe ve güne sığdıramadığım sevişlerimde öyle bebekleşirdin ki memesinden süt emdiği annelerini kıskanırdaki bebekler… Oysa en çok ben kıskanırdım sütüm olmadığından, İşte tam bu yüzden içimdeki Hüsnü Yusufların, papatyaların köklerinden tutup gökyüzüne asıyorum… Her gün doğumunda güneş köklerini sağarken çiçekler süt veriyor, içimde saklayıp biriktiriyorum sevgili… Tulumunu, patiklerini giydirip ‘em haydi’ demek ve yeniden yıkmak için kuralsızlıkları… 

_ Paradokslarım, makinistin geçtiği dağ başlarındaki yoksul ev ve köylülere en çok bilinen nedenlerdendi, aslında tek nedendi ‘hiç ölmezmiş tanrı’… Bilirsin ne düşünürüm, uzanır mı tanrının elleri dağ başı yalnızlığımda günlerimi siyah-beyaz resimlerken ve o resimleri sevgiliye yazıya dökerken? Trenden suya atılan taş ile martı heykelleri arasında benzerlik var mıdır? Hani bir akşamüstü çocukluğumda düşlediğim ıssız ormanlara gitsem, azgın nehirlerinde yıkansam, kurular mısın ıslanan saçlarımı? Gece dağ yolunda aç kurtlara terk eder misin? Olmaz deme, ya tanrıda ölür, yarın da olursa sevgili? Oysa sessiz ne çok ağladık hatırlarsın, sevinçten ağlarken göreceksin ki şair olmak, seni sevmek ne çok yakışacak sevgili… 

**Her mevsimdeki rüzgârım, dört yönümsün nereye dönsem ** 

 

 

 

 

 

 

 

Pozantı / Adana – 

 

 
Toplam blog
: 111
: 726
Kayıt tarihi
: 22.01.09
 
 

Adana doğumluyum halen bu kentteyim.. Marmara Üniversitesi İşletme mezunuyum. Deneme ve şiir yazıy..